22 Aralık 2012 Cumartesi

BDSM'nin Yasal Anlaşmalar​ı Üzerine

Şimdi Türkiye'de böyle yasal bir düzenleme mi var? Diyecekler çıkacaktır. Aslında olabilir. Evlilik kurumu Türkiye'de size erkek olarak bu gücü, kullanma yetkisini veriyor. Bitince de kadına bütün gücü veriyor...


Peki bir BDSM çiftinin evlenmesi ne kadar iyi bir fikir? Bugün Melis ile normal düzeyde bir konuşmamız geçti. O güzel aşka inanan biri olarak daimi ve resmi bir efendi bulabileceği konusunda ümidini halen koruyor, bense bundan zaten 15 yıl önce vazgeçmişim aşktan falan. Evliliğim de tam sevgi üzerine zaten, BDSM'yi discreet olarak arıyorum ve yapıyorum, evliliğimde BDSM diye birşey yok. Çünkü BDSM ilişkisinin aynı zamanda çok renkliliğe bağlı olduğunu düşünüyorum.

Eğer koşulları daha net söylenebilseydi bir dominant erkek ile sub kadın arasında, tipik evlilik seremonisinde evlendirme memuru aşağıdaki gibi bir konuşma yapar mıyıdı?

Siz sayın .... Köle; Hayatınız boyunca efendinizin bir dediğini iki etmeyeceğinizi, en isteksiz zamanda bile en anlamsız isteklerine uyacağınızı, verdiği tüm emirleri ve cezaları ne pahasına olursa olsun gık demeden yerine getireceğinizi, eve başka köle getirirse kabul edeceğinizi, diğer köle ile işbirliğinde bulunacağınızı, efendiniz bir otomattan sıkılıp sizi yanlız bıraktığında buna gıkınızı bile çıkarmayacağınızı, iki yıl sonra bir otomat halinde "ben bilmem, beyim bilir" moduna daimi olarak girebileceğinizi kabul ediyor musunuz?

Siz sayın ... Efendi; Bundan sonraki hayatınızda kölenizin her türlü sahiplenilme ihtiyacını gidereceğinizi, yorulmadan etmeden sıkılmadan fiziksel performansınızı köleniz üzerinde bulundururacağnızı, acımadan atlamadan cezalar vereceğinizi, ancak kölenizin kolunu bacağını da koparmayacağınızı kabul ediyor musunuz?


Adınız nedir, ya sizin, şahitler ve davetliler huzurunda bir defa da yüksek sesle tekrarlar mısınız? Dur sapık herif, mikrofonu bırak, biraz bekle dur ah.. (burada neler olduğunu engin hayal gücünüze bırakıyorum).
Ya, 5 yıl sonra;

Sevgilim, körolasıca herif, saçımı süpürge et dedin, ettim, bu mudur? Aylardır güzel sanatsal bir ceza vermiyorsun, milleti eve getirip getirip düdüklüyorsun, bana da prezervatif geçirtiriyorsun sikine.
Bak sevgilim, pis kaltak, öyle yatakta odun gibi durmandan sıkıldım.. Seninki tembellik, ceza mı istiyorsun al bir tanesini suratının ortasına, babana git anlat derdini bir de o geçirsin...


Her BDSM ilişkisi uzun sürece böyle olmayabilir, benimki bir fikir sadece.... Bildiğim şudur ki, evliliklerde aşk bitince iş sevgiye kalır, BDSM'yi aşk gibi düşünürseniz o da geçebilir, hayatta değişmeyen tek şey değişimdir...   Sevgiyle kalın...

17 Aralık 2012 Pazartesi

Efendinin Yeni Kölesi: Melis

Ezgi'nin istediği izninden sonra bir kölem daha oldu ve bir süreliğine onun yerini aldı. Aslında yerini almak denilemez, iki açıdan da; birincisi Ezgi tek köle olmak peşinde hiçbir zaman olmadı, isterse on kişiden sadece biri olsun, Diğeri, yeni kölem Melis'in kalıcı olmak gibi bir dürtüsü yok ama tek olmak gibi bir klasik Türk kadını yaklaşımı var. Birincisinden eminim, ama ikincisini zaman gösterecek, benim açımdan her ikisi de kabul edilebilir. Melis'i çok iyi anlayabiliyorum, klasik ifade ile "çevre baskısı" ile "iç isteklerin baskısı" altında görünüyor köleciğim benim..

Melis'i biraz tarif etmek istiyorum.... Aslında pek mazoşist değil ama gerçekten çok hoş bir kadın ve içindeki asilik ruhunu teslimiyetçilik ile güzelce birleştirebiliryor.. İçine kapalı ve cinsel sınırları var denilebilir ama benimle bu sınırını aşabilecek kadar cesur oldu. Beklentisi sırf cinsel değil, gerçek bir kölenin karakteristiklerini gösteriyor..
Pek çok davranışını efendilere özgü hoşgörülülük dahilinde "şekerlik" olarak değerlendiriyorum. Gerçekten buluşuncaya kadar biraz sanal köle efendilik oynayacağız kendisiyle. Hedefim kendisini gerçek teslimiyete erdirmek. Bu biraz zaman alabilir, farklı şehirlerde oturuyoruz, yine de 3-4 ay içinde buluşabiliriz, benim çok sık olmasa da gittiğim bir yerde bulunuyor çünkü.....

12 Aralık 2012 Çarşamba

BDSM Efendisinin Takım Çantası

Her BDSM randevusuna götürmenin artık adet olduğu şeyleri bir köşeye yazacaktım, "Neden bloguma yazmıyorum, başkaları da bilsin?" diye sormak aklıma geldi. Neyin nasıl tedarik edilebileceğini de belirtmekte yarar gördüm, genç efendilere bilgi olsun :-)


Yapı marketlerden
- Yaklaşık 15m ince halat (5mm çaplı)
- Yaklaşık 10m orta halat (10mm çaplı)
- 2m parçalardan oluşan 5 parça zincir
- Zincire uygun 5 adet kilitli zincir baklası
- Büyük yan keski
- Falçata (gerektiğinde ipleri kesebilmek için)
- En büyük tipte kablo bağı (zip tie)
- 5cm çapında metal halka
- Scotch tipi duct tape (sağlam koli bandı)
- Badana naylonu

Marketten
- 2 rulo mutfak tipi streç film
- Makas (acil durumda film, bant vb. kesebilmek içi)
- İlkyardım çantası (moralinizi bozmasın, tedbirde yarar vardır)
- Ucuz bir kemer, kesilip kısaltılıp delinip tasma yapılacak.
- Pinpon topu
- Prezervatif
- Mandal  (tercihen ahşap)
- Battal boy çöp torbası
- Çamaşır teli (dışı naylon içi ip olan tipten)
- Kola (bu ve aşağıdakiler kirletme sevenler için)
- Çikolata sosu
- Bir avuç toprak
- Zeytinyağı
- Mumlar ve çakmak
- İçecek birşeyler (bunun BDSM ile ilgisi yok)

Eczaneden
- 3 adet mama şırıngası
- 3 adet 20ml enjektör (vakumdan hoşlananlar için)
- Bit top pamuk

Akvaryumcudan veya pet shoptan
- Hava hortumu (Enjektörlerin uçlarını birbirine bağlamak için)



11 Kasım 2012 Pazar

Vay sapık vay...

BDSM ile ilintisi olmamış, ilk defa bu blogların içeriği ile haşır neşir olmuş, "içerik sizi rahatsız edebilir" uyarısını tipik bir porno bulacağını sanarak geçmiş bir kişiyi düşünüyorum. Gözleri faltaşı gibi açılmış, kendine göre kabul edilemez, ahlak sınırlarının dışında, hatta mantık sınırlarının bile dışında bulacağı konular.

O kişinin gözü ile görmeye de çalışıyorum konuyu, hakikaten anlamasının zor olduğunu hissediyorum. Bu aşamada bu psikolojik bir sapma mıdır diye düşünüyorum. Aslında evet, sapmadır, toplumun standartlarından, bizim deyişimizle "vanilyadan" baya bir sapmadır.

Ha! zararlı mıdır? Orası tartışılır, toplumsal değerlere kafa tutmasını bir köşeye koyarsanız, insan hayatına kasteden pek çok sapıklık varken, bu gayet masumdur.

Kocası tarafından dövülen ve buna toplumsal çekingenlik (elalem ne der) kapsamında veya ben "kocasız ne yaparım" diye düşünmek zorunda kalandan daha gerçek köle kim vardır. Ekonomik sistemin kölesidir herşeyden önce. Diğer tarafı ise kendi aşağılıklığını, çaresizliğini bastırmak için kendinden daha çaresiz bulduğu insana, karısına, kendi algısı ile dayaklık olana bağırta bağırta, bundan acı çekip zevk falan da almadığını bildiği kişiye saldırana sapık demezler mi? Ha!Türkiye'de normal diyorlar...

Bir ara bir yorumda (sonrasında kişisel hayatıma da saldırmaya başladığından yorumlarını silmek zorunda kaldığım) kana susamış canilerle BDSM hayatında bulunanları bir tutacak kişileri bir düşünmeye davet ederim. Kimdir sapık, siz kime sapık dersiniz diye. Çaresizi hedefleyenler mi? Bu işten zevk alanla bunu paylaşanlar mı?

Bence gerçek sapıklık, bunu istemeyen kişilere acı çektiren, sosyo-ekonomik faktörlerden kazandığı avantajlar ile karşısındakini ezen kişilere verilmesi gereken bir ünvan. Buna çocuklarının yanında acıdan ciyak ciyak bağırttığı karısını dövüp, kapısının önünde komşularına da bunu göstermeye çalışan, "bak kimse seni kurtaramaz" mesajını da güzelce veren, genellikle de kafayı çektikten sonra bunu yapan "sappppık"lar da dahil, Amerika'nın iç savaşı öncesi Afrika'dan zencileri köle olarak getirip hayvan kadar değer vermeyen kitlesel "sappppık" lar da dahil.

Bunların cinsellikle falan da ilgisi yok... Zavallılar, çaresizlerin üzerinden kendilerini yükselten zavallılar...

Allah herkesi böyle sapıklardan korusun...Onlar sizin başınıza da çökerler...

31 Ekim 2012 Çarşamba

Bir defa email yazıp ortadan kaybolanlar

Bu ara moda oldu, bana blog aracılığı ile bir mail gönderdikten sonra ortadan kaybolmak. Yazdılarının cevabını ruhi durumuma göre bazen ilk tanışan insanlara özgü bir saygı çerçevesinde sizli bizli,  bazen de samimi bir hava içinde esprili olarak benden alan ancak bu maile cevap dahi yazma olgunluğunu taşımayan kişilere sıkça rastlar oldum.



Arkadaşım, madem bana yazma istekliğini gösteriyorsun, cevaba da bir cevap ver bari. Bunu tipik bir Z kuşağı bencilliği ve özürlülüğü olarak yorumlamanın ötesinde bazı olasılıklar düşünür oldum.
  • Medeniyetten uzak bazı maymular (muhtemelen şempanze) Afrika'da turistlerden ele geçirdikleri notebook'lar ile mail yazıyorlar, sahibi notebook'u bulunca bir daha yazamıyorlar tabi. 
  • O kadar sub'lar ki daha ilk mailde bütün işleri master'a bırakıyorlar, sonraki bütün mailleri yazmak da dahil.
  • O kadar unutkanlar ki bana yazmak için açtıkları email adresinin şifresini unutuyorlar.
  • Bu onlarca mailin sahibi sadece bir kişi ve benimle kafa bulmak veya benzeri amaçla yapıyor.
  • Bunlar birden fazla kişi ve benimle kafa bulmak için yapıyorlar.
  • Gerçekte ikinci maili yazacak kadar Türkçe bilmiyorlar, birincisini google translate ile yazıyorlar.
  • Birilerinin kendileri için mucize yaratmasını, kafalarını okuyup maildeki bazı sihirli sözcükler ile kendilerini hipnotize etmesini bekliyorlar.
  • Aşırı derecede korkaklar, ne istedikleri konusunda kendilerine güvenemedikleri için bir an için (muhtemelen içip veya otlanıp) cesur olup mail gönderiyorlar, sonrasında realite kendilerini korkutuyor ve kaçıp siniyorlar. 
  • SAM'ler, ama amatörler, kızdırdıktan sonrası olacakları planlayamıyorlar...
  • Aslında sadist efendi, başka efendileri çekemiyorlar...
  • Aslında tutucu tipler, sinir ederek sindirme peşindeler.
  • Okumaktan acizler, önce yazıyorlar sonra profilimi okuyorlar.

Daha birsürü ciddi veya esprili yorum yapabilirim ama bir önerim; siz onlardan olmayın, eğer cevap verme olgunluğunu göstermeyecekseniz lütfen hiç yazmayın. Bir Z kuşağı bencili iseniz kendinize gelin, böyle yaptığınız sürece sizi kötü ve hayal kırıklıkları ile dolu bir dünya bekliyor. Sadece burada değil, iş hayatında ve özel hayatınızda da sizler için üzülüyorum. Biz geçmişimizden biliriz, iletişim medeniyettir ve iletişim karşılıklı etkileşimli bir olgudur. Hayatta başarılar...

29 Ekim 2012 Pazartesi

Biri sizden kendisine tecavüz etmenizi isterse

Fantezi alanları içinde tecavüz edilme fantezisi de var. Bazıları bundan önemli oranda zevk alıyor. Bazıları tanımadığı kişilerle bunu yaşamak istiyor. Bunu isteyene yapmak birisine tecavüz etmekten, aslında suç işlemekten çok farklı birşey. Ancak nedense bir şüphe ile bakarım bu tür isteklere, çünkü tecavüz yasal olarak bir suç ve bunu fantezi edinmişlerin isteği aslında bir cinsel fantezi olmakla birlikte istemeyenlere yapmak ahlak ve vicdan dışı. Burada tecavüzün erkek tarafından kadına yapıldığını varsayıyorum tabi.

Biri sizden böyle birşey isterse bakın size bazı olasılıklar;
  • Gerçekten bu tür bir fantezisi vardır. Yaparsanız mutlu olacaktır.
  • Sevmediği, hayatını bildiği ve intikam almak istediği birini adres gösteriyordur.
  • Erkek düşmanıdır, kim olursa olsun birilerine tuzak kurmayı istiyordur.
  • Normal biçimde erkeklerle birlikte olmaya çekiniyordur ve bu yolu denemeye karar vermiştir.
  • Kimse cinsel olarak kendisine yaklaşmıyordur, beteri de olsa kabulümdür diyordur.
  • Başından faili meçhul bir tecavüz olayı geçmiştir birilerini sapık yerine koyup içeri tıktırmak istiyordur.
Ben böyle bir isteği karşımdakini tam tanımadan yerine getiremem, getirecek kadar gözü kara olan varsa buyursun yazsın...

23 Ekim 2012 Salı

BDSM ve Empati

Empati; "Kendini karşındakinin yerine koyma" eskiden beri sosyal psikoloji ve psikoloji konusunda aşina olduğum ama açıkçası beni en fazla BDSM konusunda meşgul etmiş bir konudur. Sosyal hayatta empatik olmak sizi yere götürebilir: (1) karşındaki ile daha iyi bir iletişim kurmaya, (2) karşındaki kişinin maymunu olmaya, yani kendinizi iyi niyetiniz ile başkalarının doğrularına programlayıp kendi doğrularından ve çıkarlarından (aslında hayatınızın gerçek gerçeği doğa kuralları olması nedeniyle karşınızdakinden daha önemli olandan) vazgeçmeye.

BDSM ilişkilerinde efendilik/kölelik ile sadistlik/mazoşist'lik ayrı yerlere konulmalıdır, arada mutlak ilinti vardır (eden/bulan ilişkisi, başka bir ifade ile dom/sub ilişkisi) ama şart değildir. Arada empati konusunda kesin bir paralellik olmasından yola çıkarak bu konu başlığında efendi/köle kavramını her ikisini de içerecek şekilde, gerçekte dom/sub yerine kullanacağım, isteyen istediğini istediği yere koysun. Ben bugüne kadar mazoşist bir efendi görmediğim gibi sadist bir köle de görmedim (SAM*'ler hariç).

Görüşümce tıpkı sosyal ilişkilerde iletişimi kolaylaştırmasının hedeflenmesi gerektiği gibi BDSM'de empati sadece ölçülülük ve karşılıklılık sağlamayı hedeflemeli. Burada bir doğru soru "Bir efendinin köle isteklerini, bir kölenin efendi isteklerini anlaması gerekir mi?" olabilir.

Püf..., zor bir soru... Öncelikle efendinin köle gibi kölenin de efendi gibi hissedebileceğini hiç sanmıyorum. Zaten empatinin tanımı da bu değil. Empati; bir kişinin başkası gibi davranmasını değil, onun nasıl düşünebileceğini, değerlerini anlamasını içerir, bir çocukla empati sağlarsanız bu çocuğun nasıl düşüneceğini anlamak gibi olur, çocuk gibi düşümek değil. Yani kısaca değerleri anlama sürecidir empati, bu yaklaşımda "kendini başkasının yerine koyma" tanımı bir miktar anlamsız kalıyor.

Bir efendi kölesinin isteklerini dikkatle dinleyip bunları (aslında bunlar kölenin sınırlarıdır) her zaman dikkate alırsa kendisi de bir köle olmak zorunda kalmaz, zira kölenin beklentisi de güven ve kendi istekleri ile uyumdur aslında. Kendisi dikkate alınacaksa köleliğe razıdır ve isteklidir, yoksa neden bu oyunu oynasın, at yoldan geçen bir arabanın altına kendini, aynı şey. Kontrolü verecekse kontrolün sınırlarına uyulacağını bilmek ister. Bu güven ilişkisi gerçekleştiğinde kendi kontrolünü tam olarak (kölelerin özlemi) verebilecektir. Bu kadar basit birşeyi bilmek (öncelikle sorarak) ve buna prensip olarak her zaman (iletişim sırasında da, BDSM ilişkisi sırasında da) uymak yeterlidir ve gereklidir bir efendi için, köle olmaya gerek yok. Yoksa efendi adamı  bozar kölelik :-) Tabi burada "efendi adam" sözün gelişi, bir cinsiyet belirtmiyor, ne dişi efendilerimiz var Anadolu anasından, kadın ağalardan az olmasın).

Bir köle içinse durumun benzer olduğunu söyleyebilirim ama bundan ötesi, empati duyması gerekenin nasıl empati duyacağı konusunda empati kurmak gibi karmaşık hal aldığı için beni aşıyor :-). Ancak diyeceğim şudur ki; Köle karşısındakinin kontrolü istediğini bilmelidir ve efendisine her durumda uyum gösterebilir olmalıdır.


*SAM: Smart Assed Masochist: Kurnazlık, fettanlık vb. her türlü yolla sadisti yoldan çıkarıp emeline ulaşmak (sadistin ilgisini çekmek) isteyen mazoşist. Sinirlendirme ve kızdırma ana araçlarıdır denilebilir. Her sadistin harcı değildirler, özellikle ayarı kaçırdıklarında kendileri ve ilişki için tehlikeli olabilirler. Görüşümce; her şeyi naza alıp karşıdakini azdırmayı ve kendisine daha çok yöneltmeyi hedefleyen Kezban kızlarımızın yaptığına paralellik kursak yanlış olmaz, ama benzerlik için sadece, Kezbanlarımızın bir tür mazoşist olduğunu falan söylemiyorum, hatta tersine bazen sadist olduklarını düşünüyorum diyebilirim :-).

9 Ekim 2012 Salı

Uzaktan Kölelik

Bir kölenin efendisine verebileceği en güzel şeylerden biri de sürekli aitlik hissidir. Aramasa da sorulmasa da ait olduğunun bilmesi, her zaman herşeyi yapabileceğini, yaptırabileceğini bilmek güzel birşey. İşte bu gerçek kölelik.
Eski bir şarkı vardır, biraz gariptir ama, "gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür" diyen. Ona benziyor sikmesek de bağlamasak da o köle sizin kölenizdir.

Bu durumu gerçek seanslara taşımazsanız ne kadar öyle kalabilir bunu da sorması lazım tabi efendinin :-)

Doğrusu bu konuda verdiği rahatlık konusunda Ezgi mükemmel bir skor sergiliyor. Güzel iri memelerini, efendisi için genişletmeye çalıştığı anallarını efendisinin bilmesi konusunda tam bir güven içinde. Efendisi de onun bu güvenini boşa çıkartmıyor.

2 Ekim 2012 Salı

Efendinin Yeni Ezgisi...

Ezgi... Kendisi geçtiğimiz aylarda çıkageldi... Mail-chat karışımı başlayan iletişim kısa sürede bir efendi köle ilişkisine döndü. Aslında itiraf etmeliyim bu kadar hızlı gelişeni hiç olmamıştı. Bunda benim tecrübemden çok O'nun bu konuya hasretinin etkili olduğunu düşünüyorum. Yaptığım tek şey neredeyse sadece ilk aşamada cesaret vermek ve saygın efendiliğimi koruyarak icra etmek oldu. Şu anda tam anlamı ile emrim altında.

Bazıları sadece cinsellik için gelir kapıma ama bu öyle değil, gerçekten bana kendimi efendi gibi hissettirecek özelliklere sahip.

Keşke şu sıralar daha fazla vakit ayırabilsem diyorum, bu konuda yazmaya devam edeceğim.

30 Eylül 2012 Pazar

Bir İnsan Neden bir BDSM İlgilisine Dönüşür?

Bu soruyu çok sordum kendime, o kadar ki artık sormaktan vazgeçtim. Bu postu da sadece vazgeçtiğim bilinsin diye klavyeye aldım.

İster köle olsun, ister efendi, ister sadist olsun ister mazoşist bildiğim birşey ar ki herkesin bir provakasyon nedeni var. Kimi kalıcı, yenemediği bir nedenden ötürü, kimiyse hayatında yolunu değiştirebilecek güçte bir travmadan ötürü.

Bildğim birşey varsa, eğer bu dürtü zararsız ise; cinsellikle ilgili bir konudan kaynaklanmaktadır.

Sevgilerimle, saygılarımla...

22 Eylül 2012 Cumartesi

Köle Köpeğin Kuyruk Sallaması Hakkında...

Köle/Efendi ilişkilerinin varlığının edeni bellidir ama nedeni nedir?

Bir efendi olarak bu soruya içim gayet rahat cevap verebilirim... Nedeni köle olmayı kabul eden ve bunu isteyenlerdir. Eğer bu kitle olmasaydı kesinlikle efendiler dayanacak bir mesnet bulamazdı, isteklerini dile getirdiklerinde kendilerine kesin bir "siktir git" çalınırdı.

Bu aslında bir çeşit dilmma (ikilem), zira benzer yaklaşım aşağıdakilerde de vardır;
- Fırıncılar ekmek üretmeselerdi herkes aç kalırdı (evet, ama herşeyden önce fırıncılar aç kalırdı)
- Dişi köpek kuyruk sallamasa erkek köpek dönüp bakmaz (azarsa her deliğe bakar)
- Başkasına bağlı çalışma isteğinde olanlar olmaza hiyerarşi ve patronlar olmazdı (evet, ama çalışacak hiyerarşi, kariyer vb. de olmazdı)

Bu dilemma'lar bize bu işin aslında ala memnun veren memnun bir ilişki olduğunu, ve bundan dolayı da doğal bir ilişki olduğunu söylüyor. En az sosyallik kadar doğal, en az cinsellik kadar doğal... Kaldı ki biz cinselliği de doğal olmaktan çıkartmışız, bir namus meselesine çevirmişiz... Seosyalliği ise ekonomik bir ilişkiye çevirmişiz... Aslında şeytan bizzat biziz... En doğal içgüdüleri hırs haline getirmişiz...

9 Eylül 2012 Pazar

Hikaye: İki Erkek İki Kadının D/S Kavşağında Kesişen Yolları - Bölüm 5 (Son)

(Önceden devam)

Yaklaşık 20 dakika geçmişti. Helin naylona sarılı biçimde yuvarlanarak balkon kapısının yanına gelmişti balkon tarafından. Kapıya naylonların sürtünme sesi geliyordu. Mine oralı olmayan Sabri'ye döndü. "Alsak mı içeri artık?" dedi. "Sormanı bekliyordum" dedi sabri. "Adama bak ya, biz söylemesek kızı bırakıp gidecek orada..." dedi Mine biraz alaycı bir tavırla. "Bana kalsa sarıp biraz da kömürlükte dikerim kapının arkasına" dedi Sabri yine alaycı bir tavırla, aslında o da içinden Mine'nin demesini sabırsızlıkla bekliyordu, o kadar da sadist değildi.

"Eh madem istiyorsunuz, gel buraya Umut..."

Sarılı şekilde çamur dökmemeye dikkat ederek içeri aldılar, banyoya kadar taşıdılar, küvette çözdüler. Sabri Helin'in hafif kilolu vücudunun her köşesini tatlı ılık suyla kendisi yıkadı çamurarından arınıncaya kadar. Helin'in pek hali kalmamıştı kımıldayacak, çamur insanın enerjisini adeta emiyordu.

Zincirleri halka halka anüsünden çekti yavaşça, bu kadar çok zincir baklasını nasıl sokabilmiş olduğuna kendi de hayret etti. Sonra kollarını çözdü. Helin kendine gelmeye başlayınca Sabri banyonun kapısını kilitledi, küvette yüzüstü yatmakta olan Helin'i küvetten çıkarttı, yine banyonun zeminine yüzüstü yatırdı ıslak ıslak. Yıkadığı zincirler ile Helin'in el bileklerini birbirine bağladı, uzun parçanın uçlarını ayak bileklerine bağladı banyonun iki tarafındaki kalorifer borularından geçirip uçlarını eline aldı. Güçlü bedeniyle çekebileceği kadar çekip Helin'in bacaklarının iki yöne neredeyse tam açılmasını sağladı, iyice gerilince ortadan bir kilitli bakla ile zinciri gergin şekilde bağladı. Usulüdür, "ah, ah.." dedirtene kadar biraz daha da gerdirdi. Ardından Helin'in açılmış yumuşamış anüsüne boşalana kadar girip çıktı. Bitince Helin'e bir sigara verdi, kendisi mutfaktan getirdiği birayı açtı yudumladı. 10 dakika sonra Helin'e baktı sigara yerdeki ıslaklığa değip sönmüştü yarıda. Sabri yaklaştığında Helin belirli belirsiz bir küfür savurdu. Sabri Helin'in çenesini tutarak araladı, izmariti Helin'in ağzına tıktı yer kirlenmesin diye ve eliyle çenesini kapattı. İkinci bir posta daha gitti. İşi bitince Helin'in kulağına eğilip, çok kibar bir sesle, "teşekkür ederim pis kaltak" diye fısıldadı ve bırakp salona gitti. Mine "Birşey kaçırdık mı?" dedi. Sabri gülerek "yok, her zamankinden" dedi, "Yoruldum biraz, kız da yorgun, siz çözer misiniz?" diye sordu ve onayını aldı. Bir iki dakika dinlendikten sonra  "Bu güzel gün için teşekkür ederim Mine Hanım" dedi, "rövanş için sizi uygun zamanınızda davet etmek isterim, lütfen Umut'u da getirin" dedi ve gitmek üzere ayaklandı.

Kapıyı çekip çıktığında Helin halen banyoda zincirlerle açılmış, çıplak ıslak, ağzından tütün taşarak bitkin şekilde yatıyordu. "Şükür bitti" dedi kendi kendine.

(Fin)

Bu hikayedeki kişiler gerçektir ancak gerçek isimleri ile anılmamışlardır. Olaylar ise tamamen kurgudur. Asıl rollerdeki kişilerden rızaları alınmıştır.

6 Eylül 2012 Perşembe

Komşunun Karısı Komşuya Kız Görünür

Burada konunun sadece komşu olmadığını, sadece mecazen komşu kelimesinin geçtiğini söylememe sanırım ki gerek yok... Ama gerçekten dosdoğru komşudan da bahsedeceğim.

Bu iş hep böyle olmuştur. Genelde tavuğun, pardon, kadının ne kadar güzel olduğu falan da önemsenmez, sonuçta satın almıyorsunuz, evlenmiyorsunuz. Her yaşın bir fantezisi vardır. Biraz eline yüzüne bakılır olsun, hepten çökmüş olmasın yeterli. Aslında öyle tiplerin bile müşterisi var. Başkasının olsun yeterli :-). Bu aslında sadece erkekler için değil, kadınlar içinde etkili bir faktör. Alınmışsa vardır bir nedeni. Ortadaysa kimse beğenmemiştir...

Şimdiye kadar bende gerçek komşu ile olmadı ama aslında komşu da kiracı değilseniz fantezisinden kaçılması çok da kolay olmayan bir cephe :-) Hele hele komşunun karısı bakımlı, sarışın, endamı yerinde, sub tabiatlı, çeşitli güzel yerlerini ortada bırakan ve asansörde binadaki erkekler ile anında derin sohbetten çekimeyen biriyse kaçınılmaz bir fantezidir. Hani öyle kıro, her gördüğü açıklıkta cinsellik arayan biri değilim. Ama sanırım benim pek de konuşmadığım komşumun güzel karısının beni etkilemiş olduğunu söylememe gerek yok. Çaktırmadan aranıyor gibi kaltak :-). Alacaksın altına, yatağında gacır gacır becereceksin... Ha BDSM işi midir, değil, bana yaramaz...

5 Eylül 2012 Çarşamba

Hikaye: İki Erkek ve İki Kadının D/S Kavşağında Kesişen Yolları - Bölüm 4

(Önceden devam)

Sabrinin elindeki zincir iki üç parçalı ara baklalar ile birbirine eklenmiş uzun bir zincirdi.

Sabri yerde ıslak yatan Helin'in yanında yere oturdu. Sabri kadının ıslak bedeninde bacaklarında elini biraz gezdirdi, bacaklarında ve kalçalarındaki selülitleri kadının makyajsız yaşı hakkında fikir veriyordu. Selülitleri kilosuna oranla biraz fazlacaydı. "Anlaşıldı, portakal kabuğu sikeceğiz bu akşam" dedi hafif mırıldanarak ama Helin'in duyabileceği sert bir sesle. Sonra da "seni sokaktan it toplayıp onlara siktirtmek lazım" diye devam etti "onlara layıksın". İçinden "N'apalım, başlıadık bir defa, erkeklik bizde kalsın" dedi. Mine'ye döndü baktı canı sıkılıyor mu diye... Mine "hadi hadi" anlamında bir işaret yaptı. İlgiyle izliyordu. Sabri kıpırdanmaya başlayan, ellerinden destek alarak kalkmaya çalışan Helin'in kollarını tuttu arkasında birleştirdi. Kollarının etrafını kablo bağı ile bağladı ve zinciri birkaç tur attırdı, sıkıca bağladı. Zinciri Helin'in kafasındaki halkadan geçirip boynundan dolandırdı ve tekrar halkadan geçirip Helin'e zarar vermeden gerebileceği kadar çekti. Helin biraz inledi, Sabri "Sus kahrolası pislik, iş yapıyoruz şurada" diye bağırdı. Sabri bir kilitli bakla ile zinciri Helin'in kolundaki tura sabitledi. Zincir bayağı bir artmıştı. Sabri Helin'in belinden tutarak domalmış duruma getirdi. Anüsüne biraz şampuan sıktı, ardından zincirin baklalarını içeri göndermeye başladı. Bir bakla... İki bakla...

Zincirin fazlası artık tamamen Helin'in bağırsaklarındaydı. Sabri elini alta sokup Helin'in göbeğini sertçe tuttu ve Helin'i sırtüstü çevirdi. Böyle uygun olmayan bir yerinden kavranmak Helin'in canını yakmıştı ama Sabri bunu çok çabuk yapmıştı, Helin tepki vermekte gecikmişti, kendini sırtüstü kışında zincir doldurulmuş buldu. Biraz ağırlaşmıştı. Sabri Helin'in ayak bileklerine de 8 biçiminde zindir doladı. Bu zincirden tutarak sürüklemeye başladı. Mine'ye bir işaret yaparak balkon kapısına yaklaşmasını belirtti. Mine kapıya doğru yürüdü.

Sabri Helin'i tutup balkona çıkarttı. Balkon başka bir daireyi görmüyordu ancak dizin biraz üstü hizasındaydı. Helin balkonda çıplak görünmemek için olabildiği kadar eğiliyordu, adeta yere yapışmıştı. Sabri içeri gitti ve elinde bir kova çamurlu su ile geldi, olduğu gibi Helin'in üzerine boşalttı, kovanın kıvamlı dibini özellikle Helin'in kafasına ve yüzüne boşalttı. Kirli bir boyacı naylonunun kirli tarafına sardı ve iplerle etrafından sıkıp balkona öylece yere bıraktı. İçeriden Umut'u çağırdı, kendisi naylona sarılmış gövdeye oturdu, umutu da yanına oturttu. Umut bir sigara yaktı, Sabri Umut'un sigarasını istedi, aldı ve naylonun ucundan Helin'in açık ağzına sigarayı verdi, Helin derin bir nefes çekmiş olmalı ki baca gibi duman çıktı nylonun ucundan, Umut sigara izni için Sabri'ye bakıyordu, Sabri "yak" dedi, bu senin olsun. Helin'in sigarasını aldı orası burası yanmadan. Sigara da çamur içindeydi, Sabri iğrenerek balkonda ıslak bir köşeye attı, içeri giderek daha kıvamlı bir çamur getirdi kovada, Umut'a bacak tarafından Helin'i kaldırmasını emretti, kalkan boru gibi naylona bir kova kıvamlı çamuru hızlıca boca etti, çamurun bir kısmı naylonun diğer tarafından çıktı gitti. Sabri Umut'u alarak içeri girdi, balkon kapısını kilitledi.

(Evet, öyle veya böyle devam edecek)


4 Eylül 2012 Salı

Hikaye: İki Erkek ve İki Kadının D/S Kavşağında Kesişen Yolları - Bölüm 3

(Önceden devam)

Mine karşısına Helini aldı, Helin hafifçe gülümsedi. Mine şefkat dolu sesle kalkıp kendisine yaklaşmasını istedi. Kulağına fısıldamak için "yaklaş" işareti yaptı ve kulağına birşeyler fısıldadı. Helin ayakta Mine'ye iyice yaklaştı, göğsünü Mine'nin yüzüne yaklaştırdı. Mine dişleri ile Helin'in göğüs başını yakaladı, Helin ensesinden tutulmuş kedi yavrusu gibi donup kaldı, yüzünde pek bir ifade yoktu, ta ki Mine göğüs başını dişiyle iyice sıkıştırana kadar. Yüzünde bir acı ifadesi belirdi ama daha fazlasını da pek yapmadı. Mine bir kadına bunu sık yapıyor gibi görünmüyordu ancak Helin'in göğüs ucunu dişlerinden de hiç kaçırmıyordu. Hafif bir sızıntı diline gelmişti. Sızıntının metalik bir tadı vardı. Helin hafifçe geriye çekildi. Mine göğüs başını bırakmamıştı, tam tersine iyice ısırmaya devam etti. Mine çekildiğinde dudaklarında kırmızı bir iz kalmıştı. Sabri birşey dememesine rağmen Mine bunu hissetti. Sabriye dönüp "ben sevdim" dedi, "tam tadında".


Sabri Helin tarafından ikici plana konuluyormuş gibi hissetti, biraz kızgın görünmeliydi, kendisi de burada bir efendiydi. Helin tekrar Sabri'nin önüne geldiğinde Sabri ona ayakta dururken bacaklarını açabildiği kadar açmasını söyledi... Helin'in bunu göstermelik ciddiyetsiz yaptığını hissederek biraz daha aralamasını sert bir sekilde tekrarladı ve ayakları ile bileklerine vurarak iki tarafa açmak üzere teşvikte bulundu. Daha sonra Mine'den izin isteyek Umut'u çağırdı ve asağıdan kokusunu ve temizlik durumunu diliyle kendisine durması söylenene kadar kontrol etmesini istedi. Umut şu penis tutucu külotlardan giyiyordu. Penisinin kalkması ona acı veriyordu. Ama efendisinin komutuna karşı koyamazdı.

Sabri Helin'e de işlem sırasında yüzünde en ufak bir belirti olmaması gerektiğini hatırlattı, Sabri bu oyunu çok severdi, Mine de bunu çok iyi biliyordu. Umut aşağıdan dili ile çalışırken Helin pek renk vermedi ancak bir sure sonra refleks olarak gözlerini kapadı, kapaması ile birlikte Sabri'den sert bir tokat yedi. Kendini saldığı durumdan uyanıp gözlerini hemen açtı, bir süre sonra gözleri donuklaştı, bu uzun sürmedi, gözlerini ayırdığı gibi Sabri'den tokadı yedi. Bir süre sonra her iki yanağı da iyice kızarmıştı ve sızladığı belliydi. bu şekilde kaza sonucu iki şiddetli tokat daha yedikten sonra uzunca bir sure donuklaştı. Birşeylerin birikimi sonucu bir anda yumdu gozlerini ve iri bir zevk çığlığı attı, gözlerini yumup tokat beklemeye başladı. Sabri bu andaki rastgele bekleme durumunu tokattan daha acı verici görmüştü. gözlerinin kapalı oluşu Helin için daha sıkıntılıydı. Tokadın ne zaman ineceğini bilmiyordu, sadece bekliyordu. Yirmi saniye kadar sonra şiddetli bir tokat geldi. Umut görevini bitirmişti. O da sancıyan organından dolayı ızdırap içindeydi.

Sabri ve Mine, Helin ile Umut'un daha iyi ceza hakkettiği konusunda hemfikirdi, ikisine verilecek ceza konusunda kendi aralarında konuştular ve anlaştılar. Helin ve Umut dizleri ve elleri üstünde çıplak olarak sehpa olarak hizmet edeceklerdi. Umut'u sehpa yapınca çayları getirmek Sabri veya Mine'ye kalmıştı. Aslında Mine içgüdüsel olarak bu işi Sabri'ye yıkmak isterdi ama aralarında ast üst efendi köle ilişkisi olmadığından ev sahibi olarak yoldan gelen Sabri'ye ve kendisine çay ve kahvaltılıkları getirmeyi fazla görmedi. Sabri acıkmıştı, Mine'ye teşekkür etti. Sabri Helin'in sırtına konulan sıcak çayın ve kahvaltılığın tadını çıkarmaya başladı. Helin her ne kadar sırtına bardak altlığı ile konulmuş dahi olsa sıcak çaydan dolayı biraz ürktü. Sabri onun saçlarını okşayarak yatıştırdı, çay kadının üzerine boca olmasın diye eliyle sağlama aldı. Umut'un ise canı o kadar tatlı değildi, doğrusu pek tınmadı Mine'nin kendi sırtına koyduklarını.

Yaklaşık yarım saat kadar sohbetle geçirdiler kahvaltı keyfini. Kahvaltı bitince Sabri tereyağın erimişini biraz reçelle karıştırdı ve kahvaltı bıçağı ile Helinin saçlarına sürmeye başladı. Mine bu şekilde bir eylem beklemiyordu, ama ilgisini de çekmişti, seyretmeye başladı. Sabri Helinin saçlarını güzelce batırdıktan sonra beklenmedik birşey daha yaptı, bir yeşil zeytini* aldı ve Helin'in anüsünden içeri itti*, sonra bir tane daha, bir tane daha, birkaç dakikada zeytin dolu çay tabağı boşalmıştı. Kalmış olan kaşar peyniri de olması gereken yere gönderildikten sonra iki parmağı ile güzelce yerleştirdi, Helin'in bundan rahatsız olduğunu sezdi ve inadına birkaç dakika iki parmağını deliğini esnete esnete içeride tuttu. Sabri yemiş olduğu zeytinlerin çekirdeklerini avucuna aldı ve Helinin ağzına yaklaştırdı, Helin kıçından parmağı çıkartmanın bir teşekkürü olarak sanki kendisine söylenmiş gibi bunları ağına aldı ve ağzında tuttu ve emmeye başladı. Sabri Helin'in üstünde kalan kırıntı ve damlaları bolca ıslak mendil ile temizledi ve ıslak mendilleri Helin'in anüsünden içeri gönderdi.

Sabri Helin'in ağzındaki çekirdekleri çıkarmasına izin verdi. Daha sonra bir barda sütü ağzına doldurmasını ama yutmamasını istedi. Ağzına aldığı sütü takiben Helin'in ağzını paket bandı ile bantladı. Helinin üzerindekileri aldı ve ayağa kalkmasını ve kendisine yaklaşmasını istedi. Helin yaklaştığında suratına çok sert bir tokat attı. Bunu bir dizi tokat daha takip etti. Bu sırada her tokata ağzındaki süt Helin'in burnundan çıkıyordu. Tek hava yolu olduğundan burnundan çıkan sütten dolayı hem genzi ıslanmıştı hem nefes alışverişi zorlaşmıştı. Birkaç tıksırıktan sonra Sabri Helin'in ağzındaki bandı açtı ve tuvalet banyo faslı için banyoya gönderdi. Helin'in saçından dökülenleri ve yere damlayan sütü yalayarak temizleme görevi Mine tarafından çok geçmeden Umut'a verildi.

Birazdan Sabri kalkıp banyoya gitti, Helin'i saçlarından çekiştire çekiştire, ite kaka çıplak ve ıslak olarak salona getirdi. Kadını halının ön tarafına getirdi ve zorla öne doğru eğdi, ellerini arkasında havlu ile birleştirdi ve gerileyip kıçına çok şiddetli bir tekme attı. Helin bir anda kendini bir boşlukta buldu ve yüzüstü yere düştü. Helinin balıketi vücudu pelte gibi bir iki dalgalandı. Helin kendine gelince yerden kalkamadan yüzünü çevirip Sabri'ye baktı. Sabri görüş alanından çıkmadan hemen önce elinde bir zincir vardı.

(Devamı var)
* Dikkat: Anüsten içeri herhangi bir küçük cismin sokulup içeriye gönderilmesi tehlikelidir. Bu kısmı tamamen fantezidir, denemeyiniz!

2 Eylül 2012 Pazar

Hikaye: İki Erkek ve İki Kadının D/S Kavşağında Kesişen Yolları - Bölüm 2

(Önceden devam)

Mine içerideki Umut'u çağırdı. Umut salona gelince "çocuğum kızımızı içeri götür, yardımcı ol, o da hazırlansın, sen de hazırlan" dedi. Helin ve Umut içeri geçtiler, biraz sonra döndüklerinde boyunlarında deri tasma vardı, Umut üstü sadece bir şort ve kolsuz ince bir tişört ile gelmişti. Helin ise getirdiği geceliği, saten bir kombinezonla gelmişti, daha durumuna tam alışamadığı için kendisini çıplak gibi hissediyordu. Helinin hatları oldukça belirgindi çünkü üzerindeki iç çamaşırlarını da çıkartmıştı. Helin, "Şimdi sırada ne var?" der gibi ancak sessiz sedasız duruyordu ayakta Umut'un yanında. Umut ise duruma alışıktı. İkisi de tıpkı bir içtimada olduğu gibi, oturakta olan iki efendinin önünde ayakta hareketsiz dikiliyorlardı.


Mine alışılmış ve mesafeli olan sohbetlerinin konusunu aniden değiştirirerek Sabri'ye "canınız ne yapmak ister zevkdaşım, sen söyle" dedi. Sabri kibarca "rica ederim, lütfen" dedi. Mine, "yaratıcılığınızdan örnekler verirseniz sevinirim" dedi. Sabri biraz düşündü, "Umut'u siz biliyorsunuz, ancak Helin ile ikimiz de ilk defa karşılaşıyoruz", (sanki kendisi için Mine ve Umut çok eskiydi de...), "bir köle için genel kalite kontrolunu yapalım derim". "Lütfen buyrun" dedi Mine, "Kızımız sizindir". Sabri başıyla teşekkür etti ve bir parmak işareti ile Helin'i kendisine çağırdı. Helin Sabri'ye hiç bir efendi gözüyle bakmamıştı, garip geldi ama duruma uyum gösterdi.

Helin yaklaşınca Sabri sert ama mesafeli bir eda ile önünde iki dizinin üstüne çökmesini söyledi. Helinin saçlarını topladı, çantasından çıkarttığı yaklaşık 5 cm'lik parlak metal halkadan geçirip altta topladı ve bir kablo bağı ile sıktı, artık Helinin başında tutulabilecek sağlam bir halkası da vardı, Sabri bu enstrümanı çok severdi. Helinin saçlarını bu halkadan tutup Helin'in başını geriye yatırdı, ağzını açıp dişlerini inceledi, elini Helin'in ağzına sokup dişlerini yokladı, dilini bastırıp gag deme refleksine baktı. Eh, çıtır gibi değildi ama bir kadın köle için idare ederdi... Helin'e sert bir emir ile ayağa kalkmasını söyledi. Helinin kombinezonun askılarından birini düşürüp göğüslerinden birini çıkardı eliyle bir tarttı, göğüs ucunun sertliğine baktı. Bunları yaparken aslında tetkikten ve zevk almaktan çok Helin'i aşağılamak amacı ile yapıyordu. Ona bazı yerleri et olarak değerli, gerisi önemsiz bir mal gibi davranıyordu. Sabri Helinin göğüs dipleriden teker teker halka yaptığı elleri ile kuvvetlice sıktı, sonra bıraktı. Göğüsleri yeterince sarkmış olmamasına rağmen neredeyse her türlü meme işkencesine uygun görünüyordu. Mine'ye dönüp gülümseyek, "siz de bakmak ister misiniz, çok sevinirim" dedi. Mine "size güveniyorum ama yine de havaya girmek için iyi olur" dedi.

(Devamı var)

1 Eylül 2012 Cumartesi

Hikaye: İki Erkek ve İki Kadının D/S Kavşağında Kesişen Yolları - Bölüm 1

Sabri yolculuğunu sabahın erken vakitlerinde tamamlamıştı, otobüsten inince daha önceden planlandıkları üzere ortak bir mekanda buluşmak üzere kendisini karşılayacak olan Helin'i otobüs terminalinde görmemek riski konusunda çok kafa yormuştu, aslında bu kadar yoldan sonra halen yiyebileceği bir kazık aklının ucundan geçiyordu, ya oraya kadar gelip kimse ile görüşemezse, ya bir grup genç tarafından işletiliyorsa... Sabri bunları düşünmemeye çalıştı... Sabri'nin otobüsten indiğinde henüz kendisini kimse karşılmamıştı. Otobüsten indiğinde gece yolculuğu sonrasında her seferinde yaşadığı ereksiyondan kurtulup Helin'i aramaya başladı basamaklardan inerken. Açıkçası bulmakta da hiç zorlanmadı, cünkü etraftaki tek kızıl saçlı kadın oydu ve otobüse ilerliyordu.


Taksiye binip yola çıktıklarında standart bir havadan sudan konuşma oldu ve Mine'nin ayarladığı eve doğru ilerlediler (bu konuda çok detaylı konuşmamışlardı, Mine bir kölesinin evi olduğunu söylemişti). Sabri ve Helin sadece birbirlerini degil Mine'yi ve kölesi umut'u da ilk defa göreceklerdi. Tarif üzerine sabah Antalya'da henüz canlanmamış trafik nedeniyle kısa sürede ulaştıkları adreste arabadan indiler ve daireye çıktılar. Kapıyı bir erkek açtı, her halinden onları beklediği belli oluyordu , zira kapıda görür görmez "buyrun" dedi "içeriye geçin" deyip içeri aldı. Tahmin ettikleri üzere bu Mine'nin kölesi Umut'tu. Salona girdiklerinde koltukta oturan Mine ise onları gülümseyerek ancak ayağa kalkmadan karşıladı. Sabri pek alışık olmamasına rağmen doğal haline verdi, o da gülümseyerek karşılık verdi ve koltuğa oturdu.


Umut, "izninizle efendim" diyerek ve Mine'nin onayını bekleyerek odadan ayrıldı, Mine ve Umut'un rollerine başlamış oldukları belli oluyordu. Odada kalanlar oturdu, herkes birbirine temel bir nezaketle bitap ediyordu. Birazdan Umut elinde çay tepsisi ile geldi, misafirlere ikramını yaptı, yanındaki çörek tabaklarını da bıraktı, ancak Helin'e hiç bir şey vermedi. Sabri ve Mine çaylarını yudumlarken Helin buradaki rolünü kavramaya, farketmeye başladı. Artık onunla konuşan da yoktu.

(Devamı var)

Piñata

Piñata Nedir?

Ben bu kelime ile geçenlerde tanıştım. Öncelikle öyle doğa üstü birşey veya bir makarna türü olmadığını belirtmek isterim :-).

Wiki'de her ne kadar Meksika ile özdeşleşmiş olsa da aslında Çin'den gelen bir geleneğin bir eğlenceye dönüşmüş hali olduğu yazılı.

Bazen top şeklinde, bazen de hayvan şeklinde süslemiş, içinde şeker dolu, yüksekçe bir yere asılmış bir pakete verilen isim Pinata. Sopalarla "çok özel" şarkısı eşliğinde patlatılmaya çalışılması da eğlenceyi oluşturuluyor.

Şarkısı ve asılı şeye yapılan şey şöyle birşey;
http://www.youtube.com/watch?v=N9JSJoDQXiQ

Şarkısının sözleri şöyle birşey;

Dale, dale, dale,


no pierdas el tino;

Porque si lo pierdes

pierdes el camino.

Ya le diste una,

ya le diste dos;

Ya le diste tres,

y tu tiempo se acabó

Türkçesi;

Vur ona, vur ona, vur ona (veya "hadi, hadi, hadi")

Hedefini unutma,

Eğer kaybedersen

Yolunu da kaybedersin.

Bir defa vurdun

İki defa vurdun

Üç defa vurdun

veee zamanın bittiii...   Bir de Human Pinata var ki bu buradaki asıl konumuzu oluşturuyor. Buna ilişkin saçma bir sürü şeyi internette bulabiliyorsunuz, çocuklar tavuğa çevrilmiş babalarına sopalarla girişiyorlar vb vb. Ama tabi ki BDSM amaçlı değil. BDSM olarak rastladığım bir videoyu da açıkçası çok tatmin edici bulmadım. Neden bu industry'dekiler bununla ilgili bir yaratıcılık göstermemişler diye sordum kendime. Eğer göstermiş olsalardı sanırım  beni gibi amatör yaratıcılara yer kalmazdı :-)))

BDSM efendisi olarak Pinata şöyle yapılır;

Bir partner alınır...

Üzeri önce ipe geçirilmiş parça parça strafor parçaları ile tamamen sarılır, bunlar o kadar yoğun yapılır ki birden fazla kat oluşturur. Zevke göre kafa, ayaklar göğüs cinsel uzuvlar dışarıda bırakılabilir (benim böylesi daha hoşuma gider). Ancak dahil edilirse tabi ki nefes alacağı da hesaba katılır. Bu straforlar güzelce paket bandı ile çevrelenir, üzerine bir tur streç film sarılır ki oraya buraya kaçmasın.

Çepeçevre kat kat gazete ile kaplandıktan sonra  küçük kesilmiş renkli kağıt parçaları alttakiler görünmeyecek şekilde tavuk tüyü gibi etrafına süslenir.

Bacakları vücuduna doğru toplanarak ipler ile vücuduna doğru bağlanır ve top haline getirilir. Bu şey ipler bacak altından ve kol altından geçirilerek yüksekçe bir yere asılır (işte bu biraz mekanınıza bağlı).

Bundan sonra bir kalın sopa ile yapabilecekleriniz sizin yaratıcılığınıza bağlı. Yalnız o kadar korumaya rağmen yaralamayın, çürük yapmayın. Güle güle kullanın...

31 Ağustos 2012 Cuma

Yılan Sopası

Türkçe ismini çook aradım ama bir türlü bulamadım. İngilizcesi "Snare Pole" veya "Catch Pole". İnanılmaz basit bir alet. Google Images'da hiç aratmayın, resimdeki gibi birşey ama aslında o kadar teferuatlı olması da hiç gerekmiyor.

Bunun en basit hali alın bir alüminyum boru 10-15mm çapında 1-1.5m uzunluğunda. bir ipin uçlarını bir büzüp borunun içinden diğer ucuna gönderin. Ucundan çıkınca şöyle bir 30 cm halka bırakın. Normalde bu alet kedi köpeklerde ve vahşi diğer hayvanlarda da kullanılıyor. Sopayı uzatıp hayvanın kafasını çaktırmadan geçiriyorsunuz sonra çekiyorsunuz sizin tarafınızdaki ipleri. Böylece hem hayvan size yaklaşamıyor hem de ilmekten kurtulamıyor. Sizden güçlü veya cüsseli değilse tabi. Mesela bir ayıda denemenizi önermem :-D
Kölenize veya partnerinize nasıl uygulayacaksınız? Öncelikle hangi psikolojik etki için kullanacaksınız o önemli. Bu aleti kölenizle bir mesafeyi koruyup uzaktan itip kakmak yerlerde sürümek için kullanabilirsiniz. Dizleri üzerinde boynuna bu alet geçirilmiş şekilde karşınızda elleri boruyu tutmuş şekilde görmek hoş olabilir. Bununla başını yerde tutmak da mümkün.

Aslında eğer göğüsleri uygun ise göğüslerinde bile kullanabilirsiniz. Benden söylemesi :-) Sağlıkla kalın...

14 Ağustos 2012 Salı

Kolay Erkek Olarak Efendi

Kadınlar için, çoğu zaman erkek için de ilk karşılaşmanın getirisi olan cinsel olmayan davranış biçiminden sıyrılabilmek, karşı taraf ile başlangıçtaki davranışsal güçlükleri yenebilmek için Efendi/Köle oyunu biçilmiş kaftandır aslında.

Herşeyden önce de köle için. Kendisinin sorumluluğu yoktur, bütün kontrolü efendisine vermek üzere angaje olmuştur her biçimde, bunun için iletişim kurmuştur ve bir ritüele uyacak kadar da basit başlar. Bu ne ayıptır ne de cesaret gerektirir. Efendisi ne dese yapacaktır. Eninde sonunda cinsellik de diyecektir ve bu ortaklıkta kendisine kafasını yoracak hiçbir rol de gerekmeyecektir. Ne ala...

Efendi tarafında ise olaylar daha da basittir. Kölenin öncelikle ne kadar itaat edeceğini ölçmek serbesttir. Kölesi sınıfı geçebilmek için sınıfta kalmamak üzere cinsel emirlerine de uyacaktır, hem de tam istediği şekilde. Olaylar gelişir. Ne ala...

Varılacak limandan çok binilecek geminin verdiği heyecan normal bir cinsellik karşılaşmasına göre daha yüksektir ve dahası oyundur, bir eğlencedir, diğer yandan bir yasak elma'dır.

Çok kolaydır BDSM, bazıları için normal bir ilişkiye ulaşabilmek için bir yöntemdir ancak ilerleyen aşamalarında aslında saf cinsellikten çok daha renkli olduğu farkedilir. Cinselliğin bunun kadar güzel gelmediği farkedildiğinde artık tam anlamı ile efendi veya köle olunmuştur.

Hayırlı olsun...

5 Ağustos 2012 Pazar

Bir Efendi Kölesinden Neler Bekler?

Hayal kırıklığına uğratıyor olsam da öyle action-list yazmayacağım burada :-) Gerçeklerden, sadece gerçeklerden söz edeceğim... Aha işte burada kutsal blog, burada klavyeye basan elim...

Öncelikle sadece BDSM ilişki için değil, genel kadın erkek ilişkileri için de geçerli bir şeyi ister.

Kadının başına bir bela olmamasını... İsterse bırakabilmek ister. Her ne ölçüde efendilik/kölelik ile bu tezat gibi görünse de çok da ilgisiz değildir. Kendi kontrolü dışında devamlılığa veya gelişmelere zorlanmak bir efendi için katlanılmaz bir şeydir.

İkincisi her istediği anda kölesini elinin altında hazır bulabilmek ister. Eğer efendisinin istediği herhangi bir anda kendisine tapmayacaksa o köle, köle değildir.

Üçüncüsü, mümkün olduğunca gönüllü rıza ister. Eğer eğitemeyecekse gelişim sağlayamayacaksa, kölesi kendisini efendisi için zorlamayacaksa o köle ne işe yarar? Kölenin sınırları efendisi tarafından hoşgörülür ve uyulur ancak özveri de istenir.

Unutulmamalıdır ki erkek efendilik kadınlara gerçekten sahip olmak ile tescillenen, yaş ile tecrübe bulan ve empatik duyarlılık ile gelişen bir kurumdur :-).

29 Temmuz 2012 Pazar

Öylece Efendiyi Beklemek

Bir kölenin en çok zevk veren anı nedir bilir misiniz? Bence kendisine birşey yapılmak üzereyken durup belirli bir pozisyonda beklediği andır, tasması takılırken, kendisi bağlanırken, bir emrinizden hemen sonra elleri havada dururken... veya yüzüne veya vücüdunun herhangi bir yerine inecek şaplağı beklerken...

Ben acaip severim bu anı, inadına bekletirim de, ağırdan alırım, köle değil mi beklesin efendim... Gözlerimin içine baka baka beklesin... Seninim der gibi baksın... İhtiyaç duyarsa arada yutkunabilir tabi...
Canımın istediği gibi olacak tabi... onun canının istediği gibi olacak hali yok ya...

Şu video beni bu konuda baya cezbetti, üstelik estetik de buldum;

http://www.gobdsm.com/videos/an-excited-sexy-housewife-held-captive/

Her ne kadar profesyoel köleleri/modelleri sevmesem de, hoş geldi...

20 Haziran 2012 Çarşamba

BDSM Nasıl Yapılır?

İster inanın ister inanmayın... Bu cümleyi arama kelimesi olarak istatistiklerin arasında buldum. Şaka değil, bu kadar basit dile getirilebildiği için hayran kaldım. Madem arandı... Bilgi vereyim...

Eğer sub (teslimiyetçi) iseniz;
1- Önce bir efendi bulunur.

  a) Kadınsanız ve erkek arıyorsanız sabri.yilar@gmail.com adresine durumu bildiren bir başvuru dilekçesi yazılır.

  b) Kadın arıyorsanız (cinsiyetiniz ne olursa olsun) kdnefndi.blogspot.com sayfalarından ilgili kişiye aynı şekilde başvuru yapılır.

  c) Erkekseniz erkek efendi arıyorsanız google'a dönüp gay club aranır.

2- Efendiden gelen talimatlar harfiyyen yerine getirilir, tecrübeli dominantlar öyle herkesi kabul etmezler. Samimi olduğunuza inanmaları lazım.

Eğer dominant (efendi) iseniz;

1- Önce bir sürü siteye bir sürü para verilir ve bir sub çıksın diye beklenir.

2- Çıkmayınca google'a dönülür, kara kara başınızın çaresine nasıl bakacağınız düşünülür. İşiniçinden çıkılamayınca 1. adıma geri dönülür.

Sonraki adımlar;

3- Partner ile yazışılır, birbirinize uygun olup olmadığınız, sınırlarınız hakkında yazışılır, fantezileriniz paylaşılır.

4- Resim vb. değiş tokuş edilir. Karşılıklı güven sağlanır.

5- Altı yedi email sonra buluşup neler yapacabileceğiniz görüşülür, samimi olmayan adaylar bu aşamada elenir.

6- Bir gün denk getirilip buluşulur. Bundan önce taraflar kendini genellikle bir arkadaşlarına çok da detaylı olmayan bir bilgi vererek sağlama alır (bak şu saate kadar seni arayacağım, aramazsam ortalığı ayağa kaldır diye).

7- Buluşmada ilk eyleme geçip geçilemediğine göre bir kader anı oluşur. Bu an biraz tecrübeye bakar ama zayıflıklar da bir miktar hoşgörü ile karşılanır. Ancak yine de taraflardan biri burada elenebilir.

8- Buraya kadar herşey yoluna gittiyse birlikte o günün tadı doya doya çıkartılır. Burayı kısa tutuyorum ama biliyorum ki burası işin en renkli yeri.

9- Günün sonunda bir kahve içilir ve herkes yoluna döner, eğer bir terslik olmadıysa bir süre sonra 6. adımdan devam edilir.

İşte sevgili searchmaster'ım... BDSM böyle yapılır...

10 Haziran 2012 Pazar

Internetteki BDSM Tuzakları (Efendiler için)

Eğer BDSM dating siteleri vb. üzerinden sizden uzakta birinden köleniz olmak için bir davet alırsanız çok dikkatli olun. Öncelikle şunlar varsa;

-Size ilk olarak seksi, malları ortada 3-8 resim gönderiyorsa
- Resimdeki kişi estetik açıdan çok düzgünse, size daha çok bir porn-star mükemmeliyeti izlenimi veriyorsa
- İstediğiniz halde bir şekilde günlük hayatından herhangi bir pozunu göndermiyorsa
- İlk e-mallerinizde dediğinizi aynen tekrarlayıp "tam köle" izlenimi veriyorsa
- Menşei muhtemelen UK ise
- Birkaç e-mail sonra fakirliğinden, sizin full-time köleniz olmak istediğinden söz açılıyorsa
- Yanınıza gelmek için kendisini finanse etmenizi (uçak bileti için para istemek gibi) isterse
- Başka bir sahibi olduğundan, o sahibinden size sözleşme ile geçeceğinden söz ederse

Aşağıdakilerden biri olma olasılığı yüksektir;
- Bilgisayar başında "nerd" denilen tipte para tırtıklayarak kendine yeni ipod alacak sivilceli bir delikanlı
- Bilgisayar başında saçı başı birbirine karışmış, 120 kg ağırlığnda kıllı zenci bir kadın
- Geçimini (veya fazlasını) sizin gibilerin şüpheci olmayanlarından tedarik eden genellikle birden fazla sayıda organize kişi.

Emin değilseniz gönderdiği fotoğraflardan sonra kesinlikle bir günlük hayat resmi isteyin veya çekmesini isteyin. Bu gibi kişiler genellikle reddetmeniz zor estetikte kişilerin giyinik veya çıplak bazı resimleri (kendine de ait olmayan) kullanır. Eğer çıplak resimler ise aynı kişinin giyinik sıradan bir şeklini bulmak onlar için zordur. Eğer giyinik hoş resimler ise bunlar genellikle bir mekanda çekilmişlerdir, başka bir mekanda çekilmişleri ellerinde yoktur. Bu şekilde bir istekten sonra e-mailinize bir cevap gelmemişse anlayın ki üçkağıtçıların tuzağından döndünüz.

Ne olursa olsun, kişisel olarak karşılaşmadıkça (aslında karşılaşsanız bile) herhangi bir para transferi yapmayın, uçak bileti parası vb. göndermeye kalkmayın.

Açıkçası bu konuda ağzım yanmadı ama bu şekilde işlere kalkışanları çok gördüm. Artık bir süre  yazışıp, dalgamı geçip keyif bile yapıyorum. Bir yerde tokat gibi patlatıyorum durumu genellikle :-).

Çok benzer bir durum "Burlgaristan" telefon numarlarından arayıp bir kısmı çok iyi niyetli kişilerin veya beklentili vanilyaların parasını hortumlayan kişi veya şebekeleri genelde hepimiz öğrendik. BDSM konusunda da durumun işleyişi bundan çok farklı değil.

9 Haziran 2012 Cumartesi

Efendim kahvesini nasıl almak ister?

Kahve bir simgedir, misafire önem verildiğini, hürmet edildiğinin sosyal bir göstergesi. Bununla ilgili bir adap bile gelişmiştir, kahveye tuz koymalar, kül dökmeler, yarım bırakmalar, telvesini de içmeler vb. ama detayına burada girmeyeceğim.

Artık kahvelerin yanında çikolata, kurabiye vb. ya yeni adet oldu ya da hortladı, ben gençliğimde bilmezdim böyle bir adedi.

Efendi köle ilişkilerinde de bu geleneğin hücrelerimize işlemiş bu seremoninin, hatta bir çeşit ritüelin bir parçası olarak girmesi çok hoş olurdu, şimdiye kadar nedense pek aklıma gelmemişti.

Öyle ki;
Benim kahvem acı olsun, yanında da iki soğuk bitter çikolata alayım derim. Öyle masaya falan da koyulmasın sakın, ben bitirinceye kadar önümde diz çökmüş olarak tepsi kölemin elinde tutulsun, gözünü bile kırpmamalı. Ben de yavaş yavaş yudumlayacağım kahvemi, o buz gibi bitterlerin de (yani koyu kahverengi göğüs başlarının da)  tadına bakarım arada, bu arada gözler de kesinlikle kapatılmayacak, kırpılmayacak bile, kahvem de çalkalanıp dökülmeyecek, dökülen olursa saçlarıyla temizlerim, fazlasını. Bitince sudan bir yudum aldıktan sonra telvesnin üzerine bırakırım, o da onu içer.

5 Haziran 2012 Salı

Köle Başı

Baş denilince baştan daha fazlası geliyor insanın aklına :-). Ama burası gerçekten baş... Yüzüyle, saçıyla, ağzı burnu ve saçıyla, boynuyla...

Kadın yüzü, güzellik denilen şeyin başlangıç yeridir. O, o kadar hoş yaratılmıştır ki makyajlar ile kadınların en önemli silahı haline gelmiştir. Bir efendinin gözünden kaçmaz bu güzellik. Bu yüz zerafetin bir göstergesi olan boyunun üzerinde yer alır, güzel saçlar da öyle...

En hoş kurgularımdan biridir, bir koltukta çıplak oturmuş durumdayken açık bacaklarımın, dizlerimin arasında kölemin boynunu almam, onu geriye doğru dizimin üzerine yatırmam, gerilmiş zarif boynu üzerinde ellerimi gezdirmem. Onun kendini benim elimin yapacaklarına bırakması... Ağzını açmasını söyleyip ağzını, dişlerini, bir nesneymişçesine son zamanların popüler temizlik aracı ıslak mendille ovalaya ovalya temizlemem. Ağzına parmağımı sokup emdirmem bir elmayı ısırttırıp ağzını bir süreliğine dişlerine geçmiş elma ile tükürüklerine emanet edip açık tutturmam. Kuru mendille tükürüklerini salya sümüklerini, en doğal salgılarını temizlemem...

Teslimiyetin doruğa ulaştığı yer boyun olduğundan sanırım BDSM'ce teslimiyetin sembollerinden biri haline gelmiş bu tasma diyorum.

Bundan sonra küçük bir oral istemem, sıvımın tamamını içeri göndermem fazla da lüks olmasa gerek...

4 Haziran 2012 Pazartesi

Sadistler Kulübünden Survivor'a Tam Destek

Bir Survivor izleyeyim dedim bugün. Abi nedir o ya, değme sadist efendi ustanın yaratıcılığına taş çıkartacak eziyet yöntemleri... Kimin aklına geliyor bunlar?

Pek seyretmem ama, o kararmış sarışın kadınların bir kalasta kim daha çok sarkacak, kim son düşecek diye o incecik beli açılarak enerji tüketmesi yok mu? Erekte etti beni ya... Hatun galiba yarışmanın getirisinin ötesinde gerçekten mazoşist eğilimli, yarışma vb. bitmiş, arkadaşlarının önünde direkte yine asılmaya devam ediyor güle güle. Favorim ilan ediyorum kendisini...

Yokluktan hepsi çöpe dönmüş, güneşten zenci olmuşLar, 7/24 köleler bir kibrit kutusu kadar peynire muhtaçlar, biri teklif etse kadın erkek demeden sunacacklar kendilerini, çok ucuza gidiyorlar be çok ucuza...

Bu programı gördükçe "Türkiye'de BDSM'ye meyilli ne kadar çok izleyici varmış?" diyesim, program yapımcısının yarışmalarını gördükçe "ne kadar yetenekli BDSM ustaları da varmış" diyesim geliyor.

Yapımcılarını kutluyorum canı gönülden... Umarım bu post'tan sonra Acun Bey bizi bulup dava falan etmez. Malı götürüyor bu işlerden, vergisini veriyor tabi, helal olsun...

Kıskandım valla, bence büyük ustamız... :-) Devam et doğru yoldasın...

3 Haziran 2012 Pazar

Acımasız Aitlik

Çok açık ve net olarak şunu diyebilirim ki aitlik sadece köleye ait bir olgudur, efendi için bi sikim önemi yoktur, yeter ki aitlik açık açık yapılıp afişe edilmesin, efendisi bilinen bir köle isyan durumuna ermesin.

Her efendi köle ilişkisinde genellikle köleler duygudurumu yaşar, eğer duygudurumu yaşayacak olsaydı efendinin efendiliği kalmazdı. Efendini yaşadığı şey çok daha kabadır,adeta temel bir "mağara adamı" duygu durumunu yaşar, aslında efendi dediğiniz öküzün tekidir. Ha bazen yaratıcıdır falan (benim yaklaşımımda ise), ama asla üstün insan değildir. Sadece kölesinden aldığı güçle bir narsizm sergiler.


Yaşadığı aitlik hisleri genellikle köleye öyle bir duygudurumu yaratır ki efendisinin kendisi için kaçınılmaz, vazgeçilmez olduğunu düşünür, bir bakıma aşk denilen şeydir bu. Aşk ota da konar boka da. Kendi yaptığı şeylerin sonucu doğrudan etkilediğini düşünür köle, halbu ki olay çok daha basittir, kölenin para eden bir güzelliği varsa efendi için harcanılmaya, kullanılmaya değerdir, bunları kaybederse artık aitlik maitlik vız gelir, kapının önüne koyuverir, köle fazlasıını vereceğini taahhüt ettiğinde fazlasını almaya çalışır.

Başka bir ifade ile her köle kendi efendisini yaratır. Bu konuda bir efendiden daha yaratıcı ve hissiyatlı olduğu kesindir. Buna o kadar inanmıştır ki başka efendilere hakarete götürmeye kadar da yolu vardır, bu açıdan köleliğin bildiğimiz saygı kökenli aşk ilişkilerinden de hiç bir farkı bulunmamaktadır.

29 Mayıs 2012 Salı

Vıcık Vıcık Yapış Yapış

Bir kölenin kirletilmesinden memnuniyeti neler oluşturur? Hem kendisi hem de efendisi için...

Sanırım köle için kendisini değersiz hissetmek, bir çöp gibi hissetmek başta gelir. Ya efendisi için? Sanırım en cazip şey normalde değer verdiği şeyi rezil etmektir.

Bu konuda en son aklıma gelen, neredeyse hiç rastlamadığım şekli ile bir sanal tasarım yaptım.

Önce bir kilo limonu alıyoruz. Yarısını ikiye kesip soyulmuş olan kölemizin vücuduna sıkıyoruz. Bunun için ellerinizi kirletmek istemezseniz limn sıkacağı falan var, istediğiniz şekilde kullanın. Yalnız göğüs uçlarını limon sıkacağı gibi kullanıp bastırırsanız, hele hele iki parçayı orada bırakırsanız daha hoş olur. Bu kölenizin memelerinin ne kadar büyük olduğuna bağlı tabi. Karpuz sıkacağı olarak kullanılabilecek modeller de var :-)

Bu eylemi bütün vücuduna uygularsanız mutlaka bir yerinde acıyacak bir yarasına denk gelebilirsiniz. Amacımız acıtmak değil ama bulursanız da biraz burada vakit harcayarak tadını çıkartabilirsiniz.

Bütün vücudu limon suyu ile kaplandı mı? Tamam, sonra sıra geldi şerbetimize, şekeri kaynatarak yapacağınız koyu bir şerbeti soğutup yavaşça kölenizin üzerinde gezdirin. Saçlarını unutmayın, en güzel şerbetlenen yeri orasıdır. Tabi bunu yaparken yere genişçe bir boya naylonu sermenizin halı ve zemini kirletmemek için önemli olduğunu söyleyebilirim, umarım geç kalmamışımdır :-)

Önemli Not: Limon yoğun miktarda asit içerir. Cilde uzun süreli teması zararlıdır. Bu fantezidir, uygulamayınız.

Sizi Açan Anahtar Kelimeler

Herkesi ayartan bazı anahtar kelimeler vardır, aklıma gelenlerden hoşuma gitsin gitmesin bazılarıını yazacağım (aynı zamanda bir çeşit itiraftır), rağet görürse devamı gelir.

- Organını (Kadının) yoğurda çevirmek
- Çöpe çevirmek
- Kıçını kızartmak
- Sınırlarını zorlamak
- Etine dalmak
- Malı olmak
- Hizmetine girmek
- Ruhunu teslim etmek (aman! ölmek anlamında değil tabi)
- Et parçası olmak (birinin)
- Çaresiz bırakılmak

10 Nisan 2012 Salı

Kırık Köle

Kölenizi baştan aşağı tıbbi alçıya almak aklınızdan geçti mi hiç? Ben denemedim, pek de görmedim ama fikren bana hoş geliyor. Sadece gözler ortada kalacak şekilde komple mumyalamaya benzer dipdik durumdayken bir alçılama.

Sanırım tek dezavantajı istediğiniz zaman istediğiniz forma sokamamak. Yani başta nasıl yapıysanız öyle kalıyor, sonrasında pozisyon değiştiremiyorsunuz. Ama o alçıdayken alçının istediğiniz yerini bir keski ile kesip alabilirsiniz, oranın tadını çıkartabilirsiniz. Tahrik ederek hareket edemediği için kıvranışını izleyebilirsiniz. Köşeye öylece dikebilir, kızıp enerjinizi üzerinde bırakabilirsiniz.

Her nimetin bir külfeti olduğu gibi her külfetin de nimetleri var elbet...

2 Nisan 2012 Pazartesi

Belirsizlik Hakkında

Bir köle için efendisinin ne zaman neyi nasıl yapacağına karar vermesi nasıl bir lezzettir düşünüyorum. Yeliz için bu çok güzeldi onu biliyorum. Gerçekleşecek herhangi birşeyin zamanını bilmemek, sanırım onu en delirten şeylerdendi.

Gözleri bağlı sırtüstü uzanmış bir kölenin elinde kırbacı başında sessizce bekleyen bir efendinin delirtircesine verdiği belirsiz aralar ile vücudunun rasgele, bilmediği bir yerine vurması... Bana şimdi daha baştan çıkarıcı geliyor... Bir acı yaşayacaksınız ve zamanını bilmiyorsunuz, yerini bimiyorsunuz, buna bir kişi karar veriyor ve siz bu anlık acıyı bir sesi takiben vücudunuzun bir yerinde muhtemelen birkaç saniye sonra idrak ediyorsunuz. Bir köle için çok tatmin edici olsa gerek, zevkle yapılabilir.

Bir yandan da durup durup keyfi geldiği herhangi bir anda cinsel ilişkiye alması da oldukça tahrik edici olmalı diye düşünüyorum.

Aslında Yeliz için bizim randevular da bu hali aldı bir süredir, ümitlendirip sonra da iptal edilmesinden zevk alıyor mudur diye düşünmeye başladım bir süredir :-P. Anasını satayım, denk getiremiyorum ki bir süredir...

1 Nisan 2012 Pazar

Haber: Türkiye'nin İlk BDSM Evi İstanbul'da Açıldı

BDSM partnerlerinin fiili olarak buluşabilmesi için umumi hizmet verecek ilk BDSM evi İstanbul'da açıldı. Konuya ilgi duyan bir girişimcinin bu konudaki boşluğu hissederek gerçekleştirdiği küçük girişimde üç katlı binasına ek olarak bodrum katını ve garajı da zindan görünüşlü olarak dekore eden işadamı S.S. gerçekleştirdiği yatırımın daha ilk haftasında kendisini amorti etmesini beklediğini belirtti.

İsteyenlere ek hizmetler de sunan BDSM evi, bu konuda müşterilerinin isteklerine tam saygılı olarak çalıştıklarını, bir güven kurumu olarak kesinlikle suistimallere yer verilemeyeceğini belirtti. BDSM ile ilgili her türlü aracı gerecin satış ve kiralanması hizmetini veren evde BDSM sitelerini aratmayacak kadar çeşit bulunduğu, çoğu aracın ABD'den özel olarak getirildiği belirtiliyor. Karşılıklı olarak arzu edenlere kamera ile çekim hizmetleri de sunuluyor. Henüz adreslerini gizli tutmak zorunda olduklarını ifade eden S.S. kişisel olarak ulaştıkları BDSM müşterilerine davette bulunduklarını, karşılıklı yeter sayıda kişiyi ikili olarak bir araya getirmek sureti ile çalıştıklarının belirtti. Fiyatların makul seviyelerde tutulduğu, evde kesinlikle insan kiralama gibi bir faaliyetin yapılmadığı, sadece karşılıklı gönüllülere hizmet verildiği bildirildi.

S.S. Beklediği kadar talep gerçekleşirse İzmir, Ankara, Bursa ve Adana'da da benzer ortamlar yaratmak istediklerini ifade etti.

P.S.: Bu haber 1 Nisan 2012'de bu blog'da yayınlanmıştır.

23 Mart 2012 Cuma

Capon var capon capon...

Kastettiğim bukake falan değil düpedüz japon yapıştırıcılar. Diğer adı ile "Japıştırıcılar" :-) veya super glue, daha da nam-ı diğer siyanatlı yapıştırıcılar...


Japon yapıştırıcıların şaşılası başarısı bana ilginç gelmiştir hep. Ancak nedense bunları BDSM malzemesi olarak kullanmak beni korkutmuştur, adını ilk defa anıyorum burada. Aslında bunun biraz ötesine gidip minik bir fantezi bile kurabilirim, ya da atölyeme bir deney kazandırabilirim.

Bu konuya girişmeden önce... biliyor musunuz? Japon yapıştırıcıların japonlarla fala ilgisi yok,  ilk defa Vietnam'da Amerikan kendini beğenmiş sapık (BDSM'den bahseden biri için garip bir tanımlama ama) askerleri kullanmış. Yok,  silah olarak değil... Yaraları yapıştırıyorlarmış kan  kaybından ölmesin diye yaralı askerler helikopterle hastaneye gidene kadar.


Japon yapıştırıcıların sertleşmesinin neme bağlı olduğunu biliyor musunuz? Deriye damladığında çabuk yapışmasının sırrı bu olsa gerek, yapışmayı hızlandırmak için biraz hohlamak ısıtmaktan üflemekten daha etkili.

İnsaflı bir sadist olarak ilk kullanım yerini hatunun iki memesini uçlarına yakın  bir yerinen (aman ucundan değil) birbirine veya dizlerine acıcık küçücük birer damla (fazla yayılmasın) ile yapıştırmak olabileceğini düşündüm. Hatuna fenalık gelirse biraz deri kaybıyla keskin bir araçla ayırabilirsiniz, bunu yaparken sanırım ki biraz dikkatli olmak lazım fazla kaçmasın diye, yoksa kalıcı zararlar gelebilir. Benim önerim küçük birer kumaş parçasının iki ayrı tarafını kullanın, kumaşı kesip ayırırsınız gerekirse. Bütün kimyasallarda olduğu gibi "olay yerine uygulamadan önce görünmeyen bir yerinde deneyin" diyebilirim :-)

Başka bir kullanım şekli olarak ayaklarından veya yine dizlerinden kapı pervazının iki yanına aynı şekilde yapıştırmak ortası size hizmet etsin diye, elini kolunu çok oynatırsa parmak uçlarından yere de düşünülebilir.

Ama benden söylemesi, hiç denenmemiştir, bir filmde falan da hiç görmedim, KESİNLİKLE DENEMEYİN.

2 Mart 2012 Cuma

Don't Drink and BDSM

Alkolün cesaret verici etkisi bilinir. Trafikte bile cengaver olursunuz, "ben yaaprım abi..." dersiniz, sonra "hüsran...". BDSM'de dolaylı olarka çoğu kişinin havaya girmesi için alkol hatta uyuşturucu (en düşüğü ot) aldıklarını biliyorum. Ben uyuşturucuyu ve otu hayatımda kullanmadım, ve sanırım artık bööyle şeyleri pek tecrübe etmeyeceğim bir yaştayım. Ama alkol... Alkollü yapmadım ama daha mı iyi olurdu bilemiyorum. Aslında bana biraz daha acımasız olma durumu yaratıırdı diye düşünüyorrum ama sanırım o kadar. Bazıları alkol alınca canavarlaşıyor adeta, sadece BDSM'de değil, nerede alkol alırlarsa orada...

Ancak Bedeseme otoriteleri derler ki bedeseme sırasında :-) alkol almayın,, ya BDSM hakkında yazarken? Acaba zararı var mıdır?

:-)

26 Şubat 2012 Pazar

Mart Ayı Azgınları ve Boyle Mariotte Kanunu

Kediler gibi mart ayında BDSM konusunda azacaklar olacak mı diye merak ediyorum, bekliyorum.

Geçtiğimiz yılın sonuna doğru bir BDSM hareketlliliği gözlendi ki sorma gitsin, mazoşisti, sadisti hepsi heryerdeydi. İki ay geçti, hiçbiri ortada yok. Kimse BDSM vermiyor diye şikayet eden de yok oldu, bana gerçek sadist lazım diyen de...

BDSM'nin bu dönemselliğini kavrayamadım daha. İşe kendimden başlamam gerekiyor sanırım ama ben daha bu konuda kendimi dahi keşfetmiş değilim. Bildiğim tek şey, şu anda azgın olduğum :-D

Yeni bazı buluşlar konusunda kafa yorarken dikkatimi çekti. Benim daha önce görmemiş olup tasarladıklarım, çok geç değil, birkaç ay içersinde BDSM pornosunda yerlerini alıyor. Ben mi yeterince araştırmıyorum da yeni sanıyorum, birileri benim evimi, zihnimi mi gözetliyor (biraz paranoyakça ama...), yoksa gündemi birkaç ay  öncesinde mi yakalıyorum. Hani şu Boyle-Mariotte kanunu var ya, iki bilimadamı aynı şeyi farklı yerlerde aynı zamanlarda keşfediyorlar. Acaba öyle birşey mi diyorum bazen kendi kendime. O zaman sormak lazım, neden koskoca yüzyılda neden iki ay diye....

Vardır bi nedeni Sabri...

15 Şubat 2012 Çarşamba

Sadizm ve Mazoşizmde İsteklilik Üzerine

Geçenlerde Ejderha Dövmeli Kız'ın film versiyonunu seyrettim. Bu biraz düşündürdü beni. Filmdeki sadist karakter (ismini hatırlayamıyorum) film dahilinde sadist olarak tanımlanan bir karakter. Aslında bir katil, kurbanı istemediği için haz alarak acı çektiriyor ve kurbanını da öldürüyor...

Kendi sadizmimi ister istememez adamınkiyle karşılaştırdım, buna benzer bir yaklaşımım olabilir mi, bu mümkün olabilr mi? diye. Biraz kafa yorduktan sonra aslında konunun sadizm ile ilgili olmadığını kavradım. Karşılaştırma konusu aslında adamın acı çektirmesi değildi. Karşısındakinin isteklerini umursayıp umursamaması, temel yaşam hakkına saygısının olup olmaması konusuydu.

Yani iyi ile kötü arasındaki klişe, yıldız savaşlarının gücün iyi tarafı ve karanlık tarafı :-) konusuydu. Ben acı çektirmeyi seviyorum ama sadece karşımdaki partner bunu istiyorsa, ve bu eylem hayati bir tehlike oluşturmuyorsa... Eğer karşımdaki bunu istemiyorsa sadist bir yaklaşım uygulamak "sadizm" değil, insanlık düşmanlığı, bir geni eksik olma durumu olurdu sanırım. Açıkçası vicdanım açısından kendimi daha iyi hissettim bu ayrıma varabildikten sonra.