10 Eylül 2022 Cumartesi

BDSM Hikayesi: Gün Boyunca - VI - Hava Boşluğu

 Streç filmin nasıl işe yaradığını Sabri iyi biliyordu, ekmek gibiydi, yalnız başına yavan kalıyordu ama renklendirildiğinde inanılmaz olabiliyordu, birkaç streç film numarası daha deneyecekti Yeliz üzerinde.

Yeliz’i yine salonun ortasına aldı, beline streç film ile iki üç tur attı. Bekleyen Kerem’e verdi streç film rulosunu.Kollarını arkasında birleştirilmiş şekilde streçin içinde bırakacak şekilde sarmak üzere Yeliz’i olduğu yerde çevirmeye başladı Sabri.Başı açıkta kalacak şekilde boynunu da kapsayacak şekilde sarıyordu. Öncekilere göre farklılık olacaktı, o da bel altında olacaktı. İki bacağını birlikte değil, ayrı ayrı sarmak üzere Yeliz’i çevirmeyi bırakıp Kerem ile ruloyu Yeliz’in bacak arasından al ver yaparak sardılar iki bacağını ayak bileğine kadar. Dikkatli bir şekilde yere sırt üstü yatırdıktan sonra Yeliz’in iki bacağını iki yana açıp evdeki süpürge sopasını Yeliz’in iki bacağını iki yana açacak şekilde yerleştirdi Sabri. Sopa belinin altından geçip iki ayak bileği hizasına doğru iki yandan uzanıyordu. Bacak arasında bir kişinin yerleşebileceği kadar bir boşluk bırakıp ayak bileklerinden süpürge sopasına sarmaya başladı Sabri. Yeterince gerginleştikten sonra Sabri Yeliz’in bikini bölgesindeki naylon kısmını keserek aldı. Göğüs bombelerini tamamen dışarıda bırakacak şekilde göğüs bölgesindeki naylonu da keserek açtı. Yeliz’in yüzüne borulu bir medikal maske yerleştirdi ve başını da tamamen sardı.Artık nefes alış verişi tamamen borudan oluyordu Yeliz’in. Nefes almasını engellemek için Sabri’nin yapması gereken tek şey hortumun ucunu eliyle kapatmaktı. Yeliz’in esmer saçları tamamen streç filmin altında kalmıştı, bu şekli ile ters bir T harfini andırıyordu. Süpürge sapı tamamen Yeliz’i tutup kendine çekecek bir araç haline gelmişti.Yeliz’i becermek isteyen sapı istediği yüksekliğe getirip girip çıkabilecekti, sapı iki ucundan tutup istenen yere sürükleyerek götürmek de mümkündü.

Sabri Yeliz’in göğüs hizasına yaklaştı ve meme uçları ile oynamaya başladı. Sert ve soğuktular. Parmağı ile birer fiske vurdu ikisine de, Yeliz dar streç sargının içinde hafifçe hareketlendi bu uyarım üzerinde. Bir göğüs ucunda Sabri diğerinde Kerem olmak üzere bu uyarıma daha da hızlanarak ve sertleştirerek devam ettiler. Artık Yeliz hafif hareket etmiyordu, adeta kıvranıyordu streç filmi yırtarcasına ama pek şansı da yoktu yırtıp çıkmak için. Kerem fiske atmaya devam ederken Sabri Yeliz’in bacakları arasında yerini aldı ve girip çıkmaya başladı. Yeliz’in vajinası adeta kasıla kasıla dans ediyordu Sabrinin penisi etrafında. Sabri hortumun ucunu aldı ve Kerem’den durmasını rica etti. Yeliz nefes nefeseydi ama gittikçe sakinleşiyordu. Sabri girip çıkmaya kaldığı yerden devam ederken hortumun ucunu tıkadı. Bir süre havasız idare eden Yeliz, sık nefes alıp verme trendinde olduğu için çok sürmedi. Hortum ve maske refleks ile kasıldı, Sabri hortumu hemen bırakmadı ama bu konudaki zamalamanın ne kadar hayati ve tehlikeli olduğunu biliyordu. Uygun bir zamanda bıraktı ve Yeliz’in göğsü derin derin inip çıkmaya başladı. Kendine geldiğinde hortumu tekrar kapattı, bir yandan da Yeliz’e girip çıkmaya devam ediyordu. 

Birkaç tekrardan sonra Yeliz bir süre sonra bilincini kaybetmişçesine kendini Sabri’ye doğru itiyor ve vaijnal kasları ile sahibinin penisini okşuyordu. 

Bir ara hortumu bıraktığı aralıkta Kerem’in artık fiske atmak falan değil kadının göğüslerini koparırcasına çekiştirerek sıkmakta olduğunu gördü. Sabri Kerem’i de yola getirmiş olduğunu düşündü. Kerem’i kendi yerine davet ederek Yeliz’i becermeye devam etmesini istedi. Yavaşça kadının başındaki streçli bölgeyi açtı maskeyi aldı, Yeliz yüzünde maskenin izi ile tamamen su içinde kalmıştı, sahibine yarı yalvaran yarı müteşekkir gözlerle bakıyordu.

Sabri yüzüne kulağını yaklaştırdı, “Efendim çok yoruldum ama sizi halen istiyorum, çook istiyorum sahibimmm” dedi. Sabri kendi meme ucunu kadının ağzına yaklaştırdı, Yeliz önce dili ile erişebildiği bu nimete daha da yaklaşınca dudakları ve dişleri ile katıldı, adeta saldırırcasına yalamaya emmeye başladı. Sabri de kadının meme başlarını olanca gücüyle sıkıyor, alttan Kerem becermeye devam ediyordu. Sabri penisini kadının ağzına yaklaştırdı ve yalayıp emmesine izin verdi. Dibine doğru yavaşça birkaç giriş çıkış yaptı. Esmer saçlarından sıkı sıkı tutmuştu Sabri Yeliz’in. Ağzına boşaldı, Yeliz son damlasına kadar yuttu, emmeye devam ederek penisin içini de temizledi.

Yer yer streç filmler açılmış, toplanmıştı bu kadar aksiyonun içinde. Sabri dikkatli bir şekilde maket bıçağı ile streç filmleri keserek Yeliz’i serbest bıraktı.

Sabri Yeliz’e yatağı gösterdi, bu bir izindi, Yeliz yatağa gidip uzandı ve yorgunluktan uyudu kaldı. Uyurken birkaç defa daha becerildi, garip ama Yeliz’in bir becerisiydi bu. Uyandığında sahibi ve Kerem giyinmiş onu bekliyorlardı. O da giyindi, evi toparlayıp çıktılar.


FİN...... KAÇIRDIYSANIZ ÖNCEKİ BÖLÜMLERİ BURADAN OKUYUN...


9 Eylül 2022 Cuma

BDSM Hikayesi: Gün Boyunca - V - Yeliz İle Banyoda Kahvaltı

 Sabri geldiğinde Kerem boşalmış ve koltuğa oturmuştu dinlenmek için. Sabri Yeliz’i ayağa kaldırıp dengesini bulmasını sağladı. Mutfağa kadar gidip birasını almasını söyledi. Hafif bir yalpalamanın ardından mutfağa gitti Yeliz. Bu, Yeliz’in biraz kendine gelmesini sağladı, zaten bu nedenle böyle istenmişti kendisinden.Sabri çantadan çıkardığı  streç filmin ucunu bulmaya çalışıyordu Yeliz döndüğünde, inat etmişti ne Yeliz’den istiyordu bunu yapmasını ne de Kerem’den. Ucunu bulduğunda katlayarak ayırdı ve Yeliz’i tasmasından salonun geniş bir yerine götürdü. Kerem’den gelmesini rica etti. Çıplak olan Yeliz’in belinin etrafından çevirdi iki tur streç filmi. Kerem’den tutmasını rica etti ve Yeliz’i kendi etrafında yavaşça dönmesi için hareketlendirdi. Kollarını iki yana açtı Yeliz’in, tıpkı turnet tahtasındaki kili şekillendiriyordu. Bir yandan da sıkılığını ayarlıyordu streç filmin.

Belinin etrafı dört beş tur sarıldıktan sonra Sabri eline ketçap tüpünü aldı, sarılmış olan yerin içine sokup sıktı. Ardından döndürmeye devam etti. Yeliz’in kollarını indirdi ve çevirmeye devam etti. Ketçap’ın yerini mayonez aldı. Streç filmin içine sıra sıra yumurta içi, çikolata sosu, nar ekşisi, zeytinyağı, beyaz peynir, toz şeker, jöle, puding, pişmiş spagetti makarna ne bulursa dolduruyordu Sabri. Kerem şaşkınlıkla izliyor ve bir anlam veremiyordu bunun neden yapıldığına, Sabri’nin daha önceden yaptığı hazırlık gözünden kaçmamıştı. “Abi bu kadar malzemeyi nereden buldun” diye sorabildi ancak. Sabri bunları doldururken dışarı taşmamasına streç fimin içinde kalmasına özen gösteriyordu. Dizlerineden boynuna kadar sarılmıştı Yeliz. Kerem’in de desteği ile banyoya götürüp dizerini de sarıp küvete yatırdılar. Sabri en son kafasına makarna boşalttı, üzerine de puding ve bal döktü. Öylece orada bıraktılar ve ışığı da üzerine kapattılar. Salona geçip oturdular ve konuşmaya başladılar. Sabri; “Bundan nasıl zevk aldığımı düşünüyor olmalısın” dedi. Kerem bozuntuya vermeden “yok işte çöpümüz oldu artık kadın, diğer çöplerle karıştırıp dışarıdaki konteynere de bırakalım akşam çıkarken” dedi. Sabri güldü, “bu öyle değil, dediğin özellikle Yeliz için kendinden geçirici olabilirdi ama bunu o hoşlandığı için yapıyorum. O streçlerin içinde nasıl bir zevk alıyor biliyor musun şimdi?, alkol uyuşturucu falan hiç bir şey veremez o hazzı ona, benim açımdan güzelliği şu ki tam istediğim kıvama getiriyor onu, tabi ayrıca böyle savunmasız ve değersiz olması da etkiliyor bir miktar.”.

Yeliz marine olup kalmasın diye banyoya gittiler ve maket bıçağı ile “pisliği” üzerindeki naylondan kurtardılar. Sabri gelen çişinin kokusunu bu karışmış kokulara kattı. Kerem ağzına gelen tükürüğünü bir kaç defa Yeliz’in yüzüne tükürerek bu çorbada tuzum olsun dedi. Kalan malzemeleri de küvete Yeliz’in üzerine boşalttılar ve çıkarken bu sefer ışığı ve kapıyı açık bıraktılar.

On dakika kadar sonra Sabri yalnız başına banyoya gitti, alçak ama sert bir sesle, “Mutlu musun canım?” dedi. “Deliriyorum” dedi kısık sesiyle Yeliz, “Keşke saatlerce böyle kalsam, hiç azalmaz”.

“Ama sonu geldi, seni yıkayacağız.” dedi Sabri ve küvetin deliğinden geçemeyecek şeyleri (Yeliz’in kendisi hariç) kaba olarak temizleyip bir poşete doldurdu. “Yıkanacaksın ve başka şekilde devam edeceğiz.”.

Yeliz o kadar yıkanmasına köpük köpük şampuanlanmasına rağmen halen garip bir yiyecek kokusu çıkıyordu teninden. Kötü bir koku da değildi ama işin garibi.

Salona geldiğinde Kerem bir kez daha geçti Yeliz’in üzerinden. Kerem devam ederken Yeliz becerildiği yerde Sabri’ye dönüp “sahibim, keşke o getirdiğiniz hayali gençler şimdi burada olsalar da sırayla beni…” dedi. Kerem bir anlam veremedi, Sabri kısaca gülümsedi, tam tavına gelmişti Yeliz.

  DEVAMI BURADA


3 Eylül 2022 Cumartesi

BDSM Hikayesi: Gün Boyunca - IV - Bana Ne Oldu Sahibim?

 İçerisi bomboştu… Yanında bulunan sahibi dışında kimse yoktu odada… Mutfaktan bir bira kutusunun fısıltılı açılış sesi geldi sadece. “Nereye gittiler sahibim?” dedi, bir kedinin miyavlaması gibi çıkmıştı sesi… Sonra durumu anladı ve “Sahibimmmmm” dedi Yeliz… Sırt üstü düştü ve yarı baygın kaldı.



Ayılana kadar olan kısmı bilmiyordu, Sabri tansiyonuna, nabzına bakmıştı bu sürede, hatta ipleri bile çözülmüştü. Halat göğüslerinde iz bırakmıştı biraz, teni halen soğuktu.

Ayılır ayılmaz, Yanında duran Sabri yanına uzandı ve Yeliz’e sarıldı, Yeliz de kollarını ve bacaklarını Sabri’ye doladı bir süre o şekilde kaldılar. Yeliz masada oturan kişiyi fark etti, bu kişiyi tanıyordu… O Kerem’di ve Sabri’nin gözüyle yaptığı davetle yanlarına geldi Sabri kalktı ve bu sefer Kerem Yeliz’in bedenine sarıldı. Sabri Yeliz’in ağzını ve burnunu kapatarak kanındaki karbondioksit miktarını yükseltti, Yeliz tekrar sikilmeye hazırdı. Yeliz’i Kerem’in altında gidip gelinir şekilde bırakarak içeri birasını almaya gitti Sabri.

2 Eylül 2022 Cuma

BDSM Hikayesi: Gün Boyunca - III - Eğitim Candır, Tecrübe Heyecandır

Sabri yataktan inip doğruldu, biraz bekledi. Evde Yeliz’in göremediği bir şeyler oluyordu. Sonrasında dış kapının açıldığını duydu hava cereyanından ve seslerden kapının öncekilne göre daha uzun bir süre açık kaldığını hissetti Yeliz.

Sabri’nin uzaktan sesi geldi, kendisine demediği açıktı. Birilerine konuşuyordu ama net şekilde anlaşılır bir konuşmaydı.

Genç arkadaşlarım…, bugün sizi biraz farklı bir tecrübe bekliyor, biliyorum zaten bunun için buraya toplandınız. Hepiniz medeni arkadaşlarsınız. Sizden birkaç ricam var.

Öncelikle lütfen sizlere belirlediğim sıraya uyun ve sizden önceki arkadaşlarınızın hakkına saygı gösterin. Öncesinde prezervatifinizi kontrol edin, bu konuda bu abiniz size yardımcı olacak. Boşaldığınızda lütfen yerinizi sıradaki diğer arkadaşınıza bırakın, arzu ederseniz tekrar sıraya girip kaç parti istiyorsanız o kadarını atabilirsiniz. Aynı prezervatifi tekrar kullanmayın, yenisini alın takın. Anal ve oral olarak girmeyeceksiniz, umarım doğru deliği biliyorsunuzdur (hafif gülümseyerek). Memelerini sıkıp meme başları ile oynayabilir yalayabilirsiniz.

Yeliz donup kalmıştı, hafif bir titreme bir korku hissediyordu.

Burada sizin için eğitici olacak Yeliz ablanızın kendi tercihi BDSM’dir ve kendi isteği ile burada bulunmaktadır. Kendisi saygıdeğer bir insandır, kerhane köşesindeki bir orospu değildir. Burada bulunmasından benim emrim dışımda başkaca bir menfaati bulunmamaktadır, ancak şu andaki durumu ceza alıyor olma durumudur, yapacaklarınızdan doğrudan zevk almayacağını hesaba katın.

Kendisinden bahsedilmişti… Pür dikkat dinliyordu…

Her şeyden önemlisi, bundan sonra yaşayacağınız ilişkilerinizde BDSM aramayın, kız arkadaşlarınıza sevecen, kibar ve anlayışlı davranın, burada yapacağınızı sadece fiziksel bir eğitim faaliyeti olarak görünüz, burada bu konuda kendini yönlendirmiş bir kadın bulunuyor, kız arkadaşlarınıza aynı şeyi böyle yapmaya çalışırsanız ya tokat yersiniz ya da terk edilirsiniz. Onlara ılımlı sevecek ve sabırlı yaklaşın, böyle Yeliz’e dalar gibi haşır huşur dalmayın.

Hah, kendisinin güya orospu olmadığı söyleniyordu ama “haşır huşur dalınacak” bir araç olarak gösteriliyordu, kaşarlığı tuttu burada ama sesini çıkaramazdı tabi. Sabri konuşmasına devam etti.

Önce ben gireceğim dikkatli izleyin. Sonra sıra ile hepini
z aynı şekilde sikeceksiniz. Sabri Yeliz’e yaklaştı, buz gibiydi Yeliz’in bedeni, ter olmuştu. Girip çıkmaya başladı. Yüzünü Yeliz’in yüzüne yaklaştırdı. Yeliz fısıldıyordu: “Sahibim lütfen yapmayın, ne istiyorsanız yaparım size, ama bunu kaldıramam… Lütfennn… Lütfeeeennn…”, suratında tokat patladı Yeliz’in “Bari kaç kişi var onu söyleyin, esirgemeyin benden…”...


Sabri Yeliz’in etinden çıktı, “Peki kendin gör gençleri” dedi… Poposunun üzerinde doğrulmasını sağladı Yeliz’in ve gözlerindeki bağı açtı.

  DEVAMI BURADADIR

30 Ağustos 2022 Salı

BDSM Hikayesi: Gün Boyunca - II - Bir, İki, İkibuçuuk

Sabri kalktı, Yeliz sahibinin altında ne kadar süre geçmiş olduğunu bilemiyordu, sahibi tarafından sırtüstü çevrildi ve göğüslerindeki bağlar düzeltilip tekrar sıkıştırıldı. Ayak bileklerine aynı halattan birer volta sarıldığını hissetti Yeliz ve diz altlarından yatağın başına doğru gerildiğini hissetti. Ters dönmüş bir kurbağa gibi duruyordu yatakta, hareketi neredeyse mümkün değildi. Başı yatağın başına çok yakın değildi ama ipler yeterince geriyordu bacaklarını, dizlerinden aşağı yatağın altına doğru gerildiğini de hissetti, dizlerini ileride de tutamıyordu, bütün vajinası hizmete açık şekilde, sümük sümük bekliyordu.

Bu hali ile bir erkeğin kendisini gelip becermemesi mümkün değildi. Sabri prezervatifini taktı ve beş on dakika Yeliz’i becerdi. Bu sürede Yeliz’in ağzını ve burnunu kapatıp nefes almasını sınırlayıp daha da azmasını sağlıyordu. Bir süre sonra Sabri durdu ve yataktan kalktı.

Sabri yataktan uzaklaştı. Yeliz ayak seslerini duyuyordu zemindeki, bir süre sonra dış kapı açıldı ve tekrar kapandı. Sahibi çıkıp gitmiş miydi?

Hayır… Tekrar kendisine yürüdüğünü hissetti Yeliz sahibinin, yalnız… Yalnız, Sabri yalnız değildi, kaç kişi olduğunu bilmiyordu Yeliz odada, kimse konuşmuyordu, sahibi dahil. 


“Sahibim” dedi, “burada mısınız?” cevabını alamadı ama baş kısmında yatak ile başı arasındaki boşlukta bir beden ve ardından da dudaklarına sürülen bir penis hissetti. “Bu kimin bakalım bilecek misin?” diye kararlı bir ses işitti, evet bu sahibiydi… “dişlerin sikime değmeyecek…”. Yeliz’in başını arkaya çekip ağzının kendisine bakmasını sağladı Sabri, Yeliz görevini icra etmeye başlamıştı. Dişlerini efendisine değdirmemek için çaba harcıyordu sürekli, zira zaten ağzına zor sığıyordu, dudakları arasında boşluk bile kalmıyordu.

Bir süre sonra bacaklarının arasında ikinci kişi hissetti Yeliz. Evet… Bir kişi daha vardı, erkekti ve şu anda sahibi ağzına girip çıkarken o kişi de ıslanmış olan vajinasından ritmik şekilde yara yara çalışıyordu. Kişi gittikçe hızlandı ve sonra dışarıda kaldı, üzerine uzanmış memelerini sıkıştırıyor meme başlarını emiyordu. Göğüsleri hemen hemen morarmıştı, yumuşaklıktan eser yoktu. O artık her kimse prezervatifine boşalmıştı…

“Acaba sahibim beni becermeye devam eder mi?” diye düşünürken içinde yine biri girdi, Sabri halen ağzında olduğuna göre… Sadece bir kişi getirmemişti sahibi. Aynı kişi de değildi, bu biraz daha hafifti ve daha acemice girip çıkıyordu. Kısa da sürdü… Yeliz anlamıştı, genç ve bakir bir delikanlının ilk tecrübesi, seks materyali olmuştu kendisi.

Bir an, “acaba kaç kişiye malzeme olacağım daha?” diye düşünüyordu ki sahibinin siki ağzında dişine dokundu… Sahibinin siki ağzından çekildi… Yeliz “lütfennnn sahibimmm, istemeden oldu, çok şaşkındım, lütfen bana acıyınnn” dedi. Sahibi bekledi, Yeliz şunu eklemeyi tercih etti “Sahibimmmm, lütfen, bana her istediğinizi yapmaya hakkınız var, kendimi insafınıza bırakıyorum”...

 DEVAMI BURADADIR

29 Ağustos 2022 Pazartesi

BDSM Hikayesi: Gün Boyunca - I - Isınma Turu

O gün biraz farklı yaşanacaktı. Yeliz bundan haberdardı, hatta farklılığın ne olacağı konusunda bilgisi vardı ama nasıl olacağı hakkında en ufak fikri bile yoktu.


Kölelerinin Sabri’ye rutin hitap şekli “efendim” olduğu halde köleleri arasında sadece Yeliz “sahibim” diye hitap ederdi. Yeliz sahibi ile buluştu, sahibi onu arabasında bekliyordu, arabaya bindiler ve kısa konuşmalar ile eve kadar gittiler. Önde Sabri arkada Yeliz asansöre girip çıktılar ve kapıdan da bu şekilde geçtiler. İçeri girdiklerinde Yeliz kendisine gösterilen köşeye gidip sırtını duvara yasladı ve gözlerini ileri dikip beklemeye başladı. Üzerinde günlük giysileri vardı. Fazla zaman kaybetmeden boynuna tasması bağlandı Yeliz’in. Bu sefer gözleri de bağlandı… Sabri saçlarından başının arkasını aşağı çekerek yüzünün yukarıda hafif açılı şekilde yukarı bakmasını sağladı… Böyle kalacaksın… dedi.

Yeliz biraz bekleyeceğini biliyordu önceki tecrübelerinden, sahibi muhtemelen evi bir gezecek, o gün neler yapacaklarını kurgulayacaktı.

O gün çok kısa bekledi ve garip, hiç yapmadığı  bir şey yaptı sahibi. Yeliz’in dudaklarına dudakları ile yapıştı ve bedenini kolları ile sarıp sıkmaya başladı, nefes almasına bile izin vermiyordu, Yeliz’in burnundan nefes aldığını yüzünde hissediyordu. Hareketsiz, kolları aşağı başı hafif yukarı bakar şekilde bekledi Yeliz. Sahibinin elleri önce göğüslerini sıkıştırdı sütyeninin üzerinden. Sütyeni canını yakmıştı arada kaldığından. Sabri halen dudaklarındaydı, aralarında bayağı boy farkı olduğundan Yeliz’in yüzü halen yukarı bakar durumdaydı. Sabri yavaşça belinden aşağı kaydırdı ellerini ve kalçalarına yine giysisinin üzerinden elleri ile kaba kuvveti ile sıktı ve sıkılı tuttu, gittikçe daha fazla sıkıştıracak şekilde arttırdı şiddetini, Yeliz’in dudaklarını bırakmış yüzüne bakıyordu, yüzünde bir acı belirtisi arıyordu ve tabi sonunda buldu.

Elini ön tarafından külotuna soktu ve aşağı doğru kaydırdı, ıslaklığını bilmek istiyordu. Her zamanki gibi sümüksü jeli ile vıcık vıcık olduğunu anladı, aslında bu kadar çabuk ıslanmış olmayabileceğini düşünüyordu ama yanılmıştı. Yeliz’in külotunu giysisi ile birlikte aşağı çekti ve elini Yeliz’in külotuna silerek kuruladı. Yeliz’in sutyen ve giysisinin üst kısmını da çıkardı Sabri.

Tasmasının ense kısmından tutarak yatağa kadar önünde yürüterek götürdü ve yüz üstü yatağa iterek bıraktı Sabri, Yeliz nereye düştüğünü görmüyordu. Yeliz’in ellerini  ısırıcı tipteki halat ile dirsekten aşağı kısımları arkasında üst üste gelecek şekilde arkadan bağlayıp sırtından önüne geçirdi ve göğüslerinin etrafından tur atarak sıkıştırdı sutyen bağı gibi arkasına geçirip arkada bağladı. Sabri sıkabileceği kadar sıktı ama daha fazla sıkabilmek, boşluğunu alabilmek için hem önde hem arkada iki kalemle çevirip sıkıştırdı, onları da geriye açılması diye mandalla sabitledi. 

Aslında sahibi yatak muhabbetini fazla vanilya bulurdu, bu da garipti, ipler olmasa Sabri’nin vanilya moduna girmiş olduğunu düşünecekti Yeliz. Ağzının ve burnunun herhangi bir bilgi verilmeden kapatıldığını hissetti, hava alamıyordu ama bunu biliyor ve seviyordu. Defalarca bu şekilde zevkten çıldırmış bir şekilde hizmet etmişti sahibine. Yine mükemmeldi Sabri’nin zamanlaması, nefes tutma ve bırakma şeklinde birkaç defa tekrarladı bunu. Nefes nefese kalmıştı Yeliz, bir yenisinin daha gelip gelmeyeceğini bilmeden bekliyordu. Sabri'nin elini önce vajinasında sonra da kaygan şekilde analında gezerken hissetti. İçine parmak girmesi korkutuyordu ve anal seks için yeterince açılamıyordu Yeliz, ancak Sabri’nin parmağını alabilecek kadar yeri vardı kıçında yine de. Bir süre sonra arka deliğini iki parmağın zorladığını hissediyordu. Bir parmak da önünde aynı anda girip çıkıyor ve içerideyken parmaklar birleştiriyordu. Bu pek hoşuna gitmiyordu ama bunu önemsemeyecek kadar uyarılmıştı, sahibinin sevdiği bir şeye bu kadar da katlanması normaldi, Sabri bazen sınırları bir şekilde zorlamayı severdi. Çoğu kölesi için umursamayacakları bu eylem nedense Yeliz için zordu, sanırım ilk ilişkileri hatta çocukluğu ile ilgili bir konuydu.

Yeliz’i yüzüstü yatar şekilde bıraktı öylece Sabri biraz. İpler memelerini ısırıyordu Yeliz’in, bunu daha önce pek hissetmemişti. Bunu özellikle Sabri tamamen üzerine yatınca daha da hissetmeye başladı. Sabri Yeliz’in üzerinde bütün ağırlığı ile uzanmış, altındaki Yeliz yatağa gömülmüşken elleri ile bir şeyler yazıyordu cep telefonuna Sabri.

DEVAMI BURADADIR

18 Mayıs 2022 Çarşamba

Kızımız Pelin için Kadın Efendi Arıyoruz

Uzunca bir süredir bana hizmet eden Pelin'in (beni her zaman ebedi bir efendi olarak görmekle beraber) bir süredir kadın bir dominant tarafından domine edilmesi özlemi içinde olması beni aslında benim pek de ilgimin olmadığı bir arayışa itti. Aslında nedendir diye düşünüyorum, yani neden kendisine bu konuda destek olmaya çalışıyorum? Bir borç hissettiğim için değil muhtemelen, sanırım saha çok onu tanıdığım için. Yıllardır beraber olduğum kölelerim için de bu şekilde düşünürdüm aslında.  Domine edilmenin cinsel yönünün yanında psikolojik yönünün ağır bastığı durumlarda aslında "aradığını bulmanın" daima fazlası, değişik olanı istenir. İşte Pelin de bu yönde.

Köleyi tescil ettikten sonra ona pet, ev hayvanı muamelesi yapmak, evet bir kadın dominantın bunu yapmak istemesi bana nedense daha olası geliyor. İlk düşünüşte daha çok bunu bir erkeğe yapmak istemesi daha doğal geliyor ve evet, diğer psikolojik eziyetleri de öyle.... Pelin de özellikle aşağılanma ve küçük düşürülme isteği oldukça baskın. Hayal gücünüze kalmış yapabilecekleriniz, bir de üzerinde anlaşabilecek limitlere. Bir kadın bu konuda daha kolay empati yapabilir diye düşünüyorum.

Ancak gerçekten bilemiyorum ki bir kadının kendisine kadın efendi istemesi kadar bir kadının kendisine kadın köle istemesi de rastlanılabilir bir şey midir? Benim alanıma pek kadın dominant girmediği için, giren de benim alanım dışında erkek köle istediği için öylesine kültürel :-) sohbetler ile geçmiş yazışmalar halinde oldu.


Bir erkek işin içinde olmadan bunu yapabilecek zevkte birini arıyoruz kendisine sözün kısası. Ben bir yerden sonra (tanışma ve köle edinme faslını takiben) işin içinden tamamen çıkarım. Pek çok pet sahibinin pet edindirme ilanlarında olduğu gibi takipli falan da olabilir, sıkıntısı olursa zaten eski evine dönecek kadar sadıktır kendisi. Bir köpek gibi mi desem, kedi gibi mi desem, işte bildiğiniz hali ile.

Bu ara resimler sembolik, Pelin değil onlar :-) İlgileniyorsanız ve ona iyi bakabilecekseniz bana sabri.yilar@gmail.com adresinden erişebilirsiniz.




30 Kasım 2021 Salı

Daddy's Horny Girl and The Hesitant Cruel Daddy

Yaşı ile bir türlü barışamayan ben yıllardır daddy modelini oynamayı da kendime göre kabul etmedim. Kaldı ki sağda solda abla, karşı cinslerime teyze diye lakap takılanlar bana göre çıtır bile sayılır.

Bu işte daddy-daugther modelinin aslında BDSM'den çok orta yaş krizi geçiren vanilya gençler için daha uygun olduğunu düşünmem bir neden oluşturmuş olabilir. Böyle bir kriz, en azından bilinç dahilinde olmadı bende, nedeni konusunda en ufak nedenim yok, belki de bir çıtır için feda (içine) edeceğim bir şirketim falan olmamasından mütevellit. Durum fena değil ama iyi bir patron olamadım pek, zannım o dur ki iyi patron olmak için BDSM formunda değil, gerçek anlamda bir sadist olmak gerekiyor...

Daddy-Daugther yaklaşımı aslında ensest bir yaklaşım gibi görünse de genetik tazelik üzerine kurulu bir dürtü daha çok. Bunun BDSM modelleri de var, DDLG (Dominant Daddy Little Girl) gibi... Açıkçası genlerini daha genç bir dişiye enjekte etmek sanki doğal bir dürtü, hatta bir dinsel ödül mekanizması olarak bile yerini almış (Şşşt!). Bense yazmışım 25 yaşından gençler ile BDSM yapmıyoruz diye. İnanamıyorum halen, 25 yaş dedik diye beni iki sene bekleyip, "bak yaşıma geldim" diyenler de oldu (kendilerini tebrik ederim bu sabır için). Bunu arada bir düşünürüm niye böyle bir standart koydum diye, hatta denerim bile, ancak yok, olmuyor bir türlü, başka tellerden çalıyoruz gençlerle. Sorun iletişim...

Hani caanım tazenin içine girip çıkmaktan ibaret olsa olay sorun yok, ama öncelikle anlamak istiyorum partneri, empati kurabilmek, onu pek yapamıyorum. Açıkçası bana isteğinde kararlılık ve kendine güvenmek konusunda beklentide olmam da işi bozuyor.

Bu konuda Mustafa Sandal'dan ders falan almak lazım sanırım.

19 Şubat 2021 Cuma

Anal Terbiye

Bir kadının (normal ölçülerdeki) poposuna bakıp bundan cinsel bir sonuç çıkartmayan bir erkek var mıdır acaba (varsa mesajlayabilir aşağıda)? Neden popo, sonrasında anüs bu kadar cinsellikle ilgili bunu düşünmüşümdür ama çıkartabileceğim doğrudan bir sonuç olmadığından burada yazmak istemiyorum pek, en azından bu başlıkta.

Yaşadığım ve araştırdığıma göre anal ilişki öyle bir ilişki biçimi ki, seven çok seviyor, sevmeyen nefret ediyor. Başka tercihi olmayan gay'ler dışında anal almanın ne gibi bir zevki var ne gibi bir eziyeti var bilmem ancak her tür ilişkide karşı cins tercihimdir.

Bu yazımın konusu bir kölenin anal ilişki ile terbiye edilmesi gibi görünse bile maalesef konu bu değil. Konumuz anal ilişk
iyi bir eziyet olmaktan çıkarabilmek veya ilk anal ilişkide her iki tarafın da dikkat etmeleri gerekenler ile ilgili.

Anal ilişki tecrübesi olmayanlar için ilk ilişkiler sanırım sonrası için önemli bir belirleyici oluyor. Partnerinin nasıl davrandığı, nasıl başlandığı önemli. Çoğu zaman ilk tecrübeden de öncelikli olarak ilk duyumlar bile önemli, üstelik bunlar sadece anal için değil, bu duyumlar vanilya seks (normal şekilde vajinal seks) hayatını bile etkiliyor.

Bu konuda Pissy'ye danıştım, "nasıl başlar, nasıl başlamalı, sonrasında ne olur?" diye. O da bana elinden geldiği ölçüde bilgi verdi. Yanlış anlaşılmasın, kendim kıçımdan anal almaya niyetim falan yok, hatta bu amaçla yaklaşanı yakarım, hadi abarttım, yakmasam da cüssemin avantajını kullanır yüz ve gövde şeklini değiştirmek için çabada bulunurum... Sorma amacım, bu eylemin varlığını bilen ancak nasıl yapılacağı konusunda emin olmayan, bunu bilmek isteyen potansiyel partnerlere fikir verebilecek bilgiye sahip olmaktı.

Pissy'nin bana ilettiği şöyle, küçük virgülüne falan dokunarak olduğu gibi iletiyorum:

12 Şubat 2021 Cuma

Çoklu BDSM İlişkileri

Burada başlığı atarken "Çoklu" kelimesi ile "Üçlü" kelimesi arasında kaldım. Burada diğer alternatif gibi görünen "grup" ifadesini kullanmayacağım kesin çünkü salt cinsellik için kullanılan bir ifade, başka bir "değişikliği" ve bu değişiklikten hazzı konu alıyor. "Bu da BDSM'nin grubu değil mi be ya..", diyecek olanlara "kazın ayağı öyle değil be ya.." diyeceğimi söyleyebilirim peşin peşin. Tabi sınırı çizmek lazım, konu aynı anda BDSM eyleminde bulunulmasını içeriyor (dört boyutta ortak kesişim), bir kölenin çok efendisi olmuş veya bir efendinin çok kölesi olmuş, zamanı paylaştırmış, beni bu şebeke kısmı ilgilendirmiyor burada.

Kastettiğim doğal olarak her iki cinsiyetten de aynı cinsiyetten de birden fazla kişinin bir arada olduğu ilişkiler. Üç olunca mecburen matematiksel olarak aynı cinsten birden fazla kişi olacak haliyle, geyleri iki defacto cinsiyetten birinden sayarsak tabi, benim pek ilişkim yok onlarla, dolayısıyla benim kapsamım FFM (Kadın+Kadın+Erkek) veya FMM (Kadın+Erkek+Erkek) veya bunlara kadın veya erkek eklenmiş hali ile olacaktır. Pöf, amma matematik kastım, okulda yazı tura olasılıkları için bile bu kadar laf edilmezdi. Hani, bir para üç defa atıldığında Yazı, tura, sonra tekrar yazı gelme olasılığını (TYT) olarak ifade edilmesi gibi. Burada Tura üzerinde ne resmi bulunduğuna göre kadın veya erkek, yazı ise diğer cinsiyet olurdu ama iyi de yazı/tura ile erkek/kadın arasında ne gibi konu çıkar bilmiyorum, arada bir saçmalıyorum işte.

Ancaaaak, işin içine bir de BDSM rolleri girince işin rengi çeşitleniyor. Öyle grup işi olmaktan daha karmaşık bir kombinasyona geliyor. Burada zaten iki veya daha fazla erkeği normal bir ilişkide kabul etmeyeceğim sabit olmakla birlikte, ikinci efendi veya öğrenci rolünde kabul edebilir olmam gibi önemli boyutlar getiriyor benim açımdan (başka açı var mı bilmiyorum tabi rolüm icabı).

Daha önce iki dişi sub ve ben (tabi ki erkek dominant) olmak üzere bir buluşmamız olmuştu. Pek kolay yorumlanabilir bir sonucu yoktu açıkçası. Güzel miydi? Bence tek sub ile yapılabilecekten çok da farkı yoktu. Ne az, ne de fazla. İki sub'ın kendi cinsine göre algısını pek dikkate almamıştım açıkçası, ikisinin de hemcinsine bir ilgisi yoktu, bu nedenle aslında birbirinden ilgisiz iki ayrı buluşma aynı ortamda gibi oldu.

Bir süredir kadın ile ilişkiden hoşlanma eğilimi yükselmiş bir sub'ımla bu tür bir plan yapmaya çalışıyoruz, pandemi bir yandan, hayatın akışı bir yandan, insanların seçicilikleri bir yandan bunu yapmak şu andaki konfigürasyonla zorlaştı. Aslında bunu daha çok kendi sub'ımın isteği için yapmayı düşünüyorum (efendi bir efendi olarak), benim için oturup birinin diğerine eziyet etmesini seyretmekten, belki ne yapacağını söylemekten, iki kadını sevişirken izlemekten öte bir farklılığı yok. Özet olarak ikisinden birinin en azından dom rolü oynayabilmesi (emirle olsa da, beni domine etme çılgınlığına kalkmadan yapması şartları ile), diğerinin sub olması yeterli bir kombinasyon.

Çok sayıda kişinin yaptığı anlaşıldığı hali ile çoklu ilişkinin merkezinde yer alan "cinsellik" ile BDSM'den uzaklaşması bu konunun talibinin çok ama aslında istediklerinin BDSM olmaması gibi bir durumu doğuruyor. Yani bakıyorsunuz "bir çift" başka bir kadın veya "çift" arıyor çeşitli buluşma platformlarında, "vay be neler dönüyor?" diyeceğiniz miktarda ama BDSM konu olunca sadece iki kelepçe bağlayıp deliklerden girmekten yalanıp durmaktan veya birer tokat atmaktan öte bir yanı yok bu ilişkilerin. Bir kısmı ise "tamamen duygusal" (Cem Yılmaz reklam repliği) şekilde gerçekleşiyor, iş prodom (profesyonel dom), findom (finansal hakim dom) boyutlarında müşterinin (sub'ın değil) isteğine göre yürüyor. Finansal oyunlar güzel olabilir ama burada adı geçen hali daha çok "servet oluşturmak" veya "geçimini sağlamak" şeklinde olanlar. Böyle çoklu olunca sadece "Toptancı" durumunda bulunuyorlar bence.

Bir sub'a birden fazla herifin saldırması gibi sahneler de çoğu kişiye fantastik gelse de aslında birer cinsellik gösterisinden başka bir şey değiller, genelde belki "fetiş" kapsamına girerler, tecavüz fetişi vb. gibi ama bu konunun felsefesini yapılabileceği konudan çok uzak, daha hayvan ihtiyaçları hisli şeyler veya belki de sadece cinsel şiddet yönlüler, iletişim denilen şey ortalıkta vandal gezen bir serseri (genelde motosikletli çeteci görünüşlü) sürüsü ve zavallı bir sub gibi olan durum bu. Etrafta birilerinin bağlı olması vb. gibi BDSM unsurları olsa da bunlar konuyu BDSM yapmaz, BDSM tiyatrosu yapar ancak, yani aslında roller de bir tiyatro olduğundan dolayı tiyatronun tiyatrosu yapar. Seveni var, ayıp etmeyelim ama buradaki o değil.

Bazen kızarım birilerine "bunun ne olduğunu anlat, ne olmadığını söylüyorsun sürekli" diye, bu yazım da biraz buna benzedi, ama bu kadar genellenen bir konuda önce ne olmadığının ayıklanması, kalanın ne olduğunu ortaya koyabilir. Zamanında "Douglas Adams", "Otostopçunun Galaksi Rehberi" kitabında/filminde bu konuyu güzel tiye kalmıştı "Sonsuz olasılıksızlık motoru" (infinite improbability drive) diye bir motor vardı, bu motor sizi evrende "her yere" götürüyordu, her biçimde var ediyordu, sonra gitmek istediğiniz yerlerden ve orada olmak istemediğiniz şekillerden sizi yok ediyordu, siz de gitmek istediğiniz yere gitmiş oluyordunuz (resimdeki balina ve çiçek saksısı sizi sokacağı bazı haller için verilmiş örnek). İnanılmaz bir ironi, özellikle mühendislik, fizik ve matematik konularına ciddi şekilde hakim olanlar buna kahkaha ile gülebilirler, çok örneği vardır çünkü. Henüz okumamışsanız okumanızı, seyretmemişseniz seyretmenizi önerebileceğim hayli ilginç absürt bir kitap/film, kitap mı film mi derseniz ikisinin bu kadar yakın olduğu bir eser daha görmedim, hiç fark etmez.

Biraz daha olumlu yönü ile yaklaşayım "neler olabilir" diye. Tabi burada hep "bir erkek efendi" olacak zira kendimin işin içinde bulunduğu şekliyle düşünmem bir efendi bencilliği için normal sayılmalı. Dominant=Efendi ve İtaatkar=Köle varsayımı yapacağım, temel olarak bu konuda farklar detayda kalacaktır. Kadın-Erkek diye ayırmak yerine Dişi-Erkek diye ayırmak bana anlamlı geliyor, dikkat ederseniz teknik anlamda kullandığımda kadın yerine dişi ifadesini tercih ettim yazıda.

MD: Male Dominant (Erkek Dominant)
FD: Female Dominant  (Dişi Dominant)
MS: Male Submissive (Erkek İtaatkar)
FS: Female Submissive  (Dişi İtaatkar)

1- MD-FD-FS veya MD-MD-FS : Bir erkek efendi, bir erkek/dişi efendi daha ama diğerinin alt yetkisinde (diğerinin sub'ı değil) ve bir veya birkaç pasif dişi sub.

2- MD-FS-FS : Bir erkek efendi, bir  dişi sub ama  kusursuz bir sub olmalı (yaptığından direkt zevk alıp almadığını sorgulamamalı, sadece emirden zevk alabilmeli) ve bir veya birkaç pasif dişi sub.

Yukarıdaki iki durumda da ne yapılacağına erkek efendi karar verir, birincisinde arkadaşça öğretir, ikincisinde ise emreder, kendisi buluşmada tembellik edebilir böylece. efendilik hammaliyesini de sub'lardan birine yıkmış olur.

3- Birinci ve ikinci kombinasyonlara istendiği kadar (pratik bir sayıda) FS eklenebilir sağından. Bu durumda ikinci sırada yazılanın işi zorlaşacağını ve hatta durumun bir kuru kalabalık haline gelebileceğini düşünmek gerekir.

4- Kombinasyona az sayıda vanilya erkek veya dişi eklenebilir, biraz biber tuz gibi, çünkü işlevsel bir rolü olmayacaktır, cinselliğini kullanması yeterli olur, arada kazaya kurban gitmemesi de önemli.

Çoğu kişinin "Ya! biz bir tane bulamıyoruz, sülale boyu kim nereden bulacak?" dediğini duyar gibiyim. Aslında haklı olduklarını söyleyebilirim. Ancak "bir tane bile bulamıyor" olmanın en çok rastlanan nedeni müşkülpesent olmaktır, başka bir ifade ile bulup da kıllısını aramaktır, yok zayıf, yok şişman, yok uzun boylu, yok memeleri sarkık yok bir diğer bahane. BDSM filmlerdeki gibi ideal ölçülerde hem de ideal karakterde biri yok arkadaşlar olsa da siz öyle ideal değilsiniz. Özellikle partner olarak genç kişileri istemiyor olmamın nedeninde bu tür bir seçiciliğin ve bahaneciliğin genç yaşlarda daha yoğun olması, sanki BDSM partneri aramıyor da beyaz atlı prens gibi koca, uzun saçlı prenses arıyor arkadaşlar. Diğer nedeni ise kendisine gerçek anlamda güveni olmayıp olduğundan fazla gibi görünüp içinin boşluğunu bir süre sonra saklayamamaktır. Bırakın kendiniz gibi olun işte... Bu sanırım başka bir başlığın konusu olur, derine girmeyeyim. Sağlıkla kalın.

7 Şubat 2021 Pazar

Köle ve Teslimiyetçi Farkı (Slave vs Sub) II

Bu yazı bir önceki "Köle ve Teslimiyetçi Farkı (Slave vs Sub) I" yazısının devamıdır.

Öte yandan teslimiyetçi kişiler, yani ihtiyaçları ve arzuları olanlar olacaktır. (“Arzu” ve “ihtiyaç” arasında fark görmekteyim. Arzu, benim için lüks bir kelime, bir özlem kelimesi, “çikolata arzusu”nda olduğu gibi. Hiç kimsenin yemek "arzulamakta olduğunu" duymadım, ama yemek ihtiyaçları vardır. Teslimiyetçi ne kadar sunmaya ihtiyaç duyarsa (sadece arzu etmek yerine), ölçekte o kadar fazla ileride olur, köleliğe o kadar yaklaşır.

Son cümlemin son ifadesini oldukça bilinçli seçtim: “Köleliğe o kadar yaklaşır”, gerçek bir kölelik yoktur ve bu ülkede var olamaz (Ç.N. Yazar ülke için ABD'yi belirtmemekle birlikte, bunun bizim ülkemizde de geçerli olduğunu düşünüyorum, bütünlüğü bozmamak için yazarın dilinden devam edeceğim).

Bir birey köleliği akla gelebilecek her şekilde kabul etse bile, Birleşik Devletler'de köleliği, rızaya dayalı veya başka türlü geçerli bir statü olarak tanıyan bir mahkeme yoktur. Bir köle bir gün köle olmayı bırakmaya karar verirse, onlarca noter onaylı belge imzalamış ve sahibinin adını kıçlarına markalamış olsalar bile onları kölelik durumlarına geri dönmeye zorlamak için yasal bir yol yoktur. Eğer ayrılmak bir seçenekse, bu gerçekten bir “kölelik” midir? Yaşam tarzında kölelik dediğimiz şey, "gerçek" ihtiyaçlar tarafından meydana getirilse ve kontrol ve itaat altında 7/24 yaşansa bile, aslında özenle hazırlanmış ve sürdürülen bir fantezidir.

Aşırı duyarlı olduğumu veya insanların her zaman (gerçekten her zaman) düşünebildiği gibi abartılı olduğumu düşünüyorsanız her tespitimizde, ne kadar geniş ve kapsamlı olmaya çalışırsam çalışayım tartışacak bir şeyler bulabilirsiniz. Bundan dolayı önceki paragrafımla ters düşen birilerinin var olduğunu açıkça belirtebilirim. Neden? Çünkü köleliğin bu ülkede (Ç.N. yazar ABD'yi kastediyor) olmadığını ve olamayacağını söyledim . Bana yasadışı ücretler ile çalıştırılan yasadışı göçmenlerle ilgili (ki köle olarak tutuluyorlar), şantaj, şiddet, sahtekarlık ve aldatma suçları gibi yasadışı koşullarda çeşitli makalelere bağlantılar gönderildi. Saygılı bir şekilde, bu tür şeyler olsa da, hala yasadışı olduklarını ve bu ülkenin yasaları veya hükümeti tarafından onaylanmadığını belirtmekteyim.

Kayan ölçek teorisi, ancak siz teslimiyetçiliğin ve dominantlığın "ölçülerini" öznel değil de nesnel bir biçimde ifade etmeye çalışana kadar geçerlidir.

Bir kıstas bir zamanda bir yerde birilerinin kararlaştırdığı ve ifade ettiği ortak bir ölçüt, tıpkı “inç” (Ç.N. ölçü birimi), gibi başkaları tarafından da benimsenir. Ancak yaşam tarzımızın karşılaştırılabilir bir ölçüsü - inç, santimetre, fit veya yarda yoktur.

Bir keresinde efendime, sosyal hizmet uzmanlarının sahada bu durum ile karşılaştıklarında çocuklarını alıkoymamaları umuduyla sadomazoşizm ve eylemleri (yazar kink ifadesini kullanıyor) temeli konusunda bilgilendirmek üzere üniversitede bir sunum hazırlamasına yardım ettim. (Ç.N. ABD'nde bu uzmanlar çocukları aileden alıkoyup devlet himayesine teslim etmeye memurdurlar). Bu çalışmada cinsel ifadenin “geniş spektrumunu” temsil etmek için doğrusal bir ölçek kullanmayı denedik.

PowerPoint sunusunda, bir ucunda "mutlak bekârlık" yazan tatlı küçük bir rahibe resmi kullandım. Diğer tarafa, tamamen deri ve zincirlerle süslenmiş, binici kırbacı sallayan, gösterişli bir adamın fotoğrafını yerleştirdim. Sonra, ikisi arasındaki davranışları ortaya koymaya başladık. Rahibeden sonra "mastürbasyon", ardından "ağır sevişme" ve "oral seks", ardından "ışıklar kapalı şekilde heteroseksüel misyoner pozisyonu" koydum. "Ama herkes tipik ilişkiden önce oral seks yapmaz," dedi efendim, Neden oraya koydun? (Ç.N. Yazıyı okurken benim de aklıma ilk gelen buydu).

"Bill Clinton" dedim kuru bir şekilde, "Bugün bir yerde okudum ki, çoğu genç bir saksofon işinin seks yapmak olduğunu bile düşünmüyor."

Ve... eklediğimiz her cinsel aktivite veya eğilimle daha da sorunlu olmaya devam etti. Anal seks mi? Bunu "tüm Kama Sutra'nın keşfinden" önce mi yoksa sonra mı koydunuz?

Kanlı dayak yemeyi kabul edebilen bazı SM kadınları tanıyorum, ancak kocalarıyla bile anal yapmıyorlar. Gey ve lezbiyen yönelimleri göz önünde bulundurursanız, anal seks, oral seks, yumruk sokma ve yapay penis kullanımı sıralaması “normal” bir heteroseksüelin sıralayabileceğinden farklı olacaktır.

Herhangi bir davranışın diğerinden daha "aşırı" veya "normal" olduğunu ima ederseniz, SM veya eş paylaşanlardan oluşan iki grubu da kızdırmadan yapamazsınız. Çünkü çoğu eş değiştiren, SM'lerin hasta ve sapkın olduğunu düşünürken, Deri Yaşam Tarzı'ndaki pek çok kişi hala tek eşliliği "dürüstlük" için altın standart olarak tutuyor.

Sonunda, cinsel davranışların doğrusal bir çizelgesinin en geniş genellemeden başka bir şey olamayacağını, kelimenin tam anlamla alınamayacağını kabul ettik, çünkü her bir etkinliğin çizelgedeki sıralaması dünyadaki her bir kişi için potansiyel olarak farklıdır. Bir kişiye “müstehcen” olan şey, bir başkası için “normaldir”. Dominantlar ve itaatkarlar için bir ölçek oluşturma girişimlerimdeki ile tamamen aynı sorun.

Ölçeğin uç noktalarını genelleştirebilirsiniz, ancak aradaki dereceleri ölçmenin bir yolu yoktur çünkü yaşam tarzındaki her bir kişi kendi ölçütlerine göre ölçüm yapmaktadır. Bir kişinin santimi, başka bir kişinin milidir.

(Ç.N. Bu yazıya önceki bölümden geldiği üzere sonraki bir bölüm ile devam etmeyi planlıyorum, aslı oldukça uzun).

Bu yazıyı https://www.katekinsey.com/the-difference-between-a-slave-and-a-submissive.html sitesinden yazarın Türkçe'ye tercüme iznini alarak yayınlıyorum.

4 Şubat 2021 Perşembe

Bak Cıs Yaparım!

"Cıs yapmak" çocukluğumdan kalma bir kelime olarak halen duruyor ama koca internette benden başka böyle bir şeyi diyen de görmedim. Çocuk dilinde can acıtmak ve aslında daha da öznel olarak, iğne yapmak olarak hatırlıyorum. Çocuğa bir şey yapmaması için doktorla iğneyle korkutmak için kullanılan bir tehdit cümlesi, tıpkı "Bak öcü gelir" falan gibi. Bana denilmedi bu pek ama genel olarak kullanıldığını bolca duydum. Kim bilir belki de çocuk başıma yanlış anladım o zamanlarda o yüzden kimse bunu bilmiyor. 


Sanırım bizim kızlarımızın çocukluklarında böyle bir korkutma faslı olmuş ki şimdiye kadar, "Cıs mı? İğne mi yani? Ahahaha!" diyeni olmadı kölelerimden ve derinlemesine yazıştıklarımdan. Bir sadistik dom için bu çekincenin işi daha da zevkli hale getirmesi de normal, itiraf edeyim.

Bir mazoşistik sub üzerinde bu cıs işinin tıbbi koşullara uyulmadan yapılması sağlıklı değil öncelikle, bunu belirtmek gerekli. Kadınların bütün memelerini şiş kebap yaparcasına şişlere geçirildiği, enjektörlerin estetik bir sıra ile dizildiği porno filmleri mesnet almayın. Pis kirli yerlerde enfeksiyon riski her zaman olacaktır. Hatta steril enjektör kullansanız bile bu böyle... Yanlış bir yere uygulanmasının dışında cildin kendisinin temiz olmaması bir risk. Boşuna mı cıs yapacak canım fantezik hemşireler öyle alkollü pamukla silip silip öyle sokuyorlar iğneyi, bir de duvarda durup parmağı ile sus işareti yapıyorlar ama onun bu konu ile ilgisi yok tabi.

Bu cıs işinin daha az korkutucu olanını keşfettim bir süre önce. İnsülin iğneleri.

İnsülin kullanmasına karar verilmiş diyabet hastalarının günlük olarak kendilerine yaptıkları daha kısa ve daha ince bir iğne bu (bazı okurlar "biliyoruz" diyebilir ama bilmeyenleri de düşünmek lazım, burası bir tıp bloğu değil sonuçta). Bu iğneyle hemşirenizin elinde tuttuğu 10 ml enjektörün iğnesinin yaratacağı his arasında fark var sanıyorum, en azından psikolojik olarak var, daha ince ve aslında daha masum görünüyor ve direkt hissin daha az olduğu bölgelere yapılıyor (göbek gibi).

Şimdiye kadar normal enjektörü Yeliz'in göğsünde denemiştim ama bu enjektör hissinin, insülin iğnelerinin bir tanesini değil küçük bir tarlasını denemek ile eşdeğer olacağını düşünüyorum. Bu konuda mazoşist sub'ıma "bak kuş geçiyor" deyip tavanı gösterdikten sonra batırdığımda yüzünün ifadesini görmek en iyi fikri verecektir veya daha bana uygun bir usulde, gözlerini bağladıktan sonra. Eğer bilinçli olarak farkında olursa etkisi daha ciddi olabilir ama bu bir ilk ise ilk başlangıçtaki psikolojik bariyeri bir ölçüde kırmak gerekli. İnsanların bu iğneyi kendilerine de yaptıklarını düşünürsek o kadar da acıtmamalı dedim ve kendimde denedim tabi (iğneyi kendine çuvaldızı başkasına misali). Sonuç; eh acıyor biraz tabi, biz de erkeğiz falan ama bu da benim için bir ilkti bir anlamda. Her ne kadar enjektör ile iğne olunurken direkt seyredebilsem de bunu yapmıyorum, genelde hemşirenin memeleri bu sırada bakmak için daha cazip bir yer. Bazen "lütfen diğer tarafa bakın!" gibi bir uyarı gelmesinin dikkati olay yerinde toplamamak için bir iyilikten çok bu meme konusu ile ilgili olduğunu düşünüyorum, "sen işine bak kızım, ıska geçeceksin damarı yine, bulamadın bir türlü, kasıtlı mı yapıyorsun, sapık mısın nesin?" der miyim bilmiyorum günün birinde ama tabi ki iğne onun elinde, yani o anlık efendi o tabi.


Dönelim insülin iğnesine tekrar... Bu iğnenin ilkinden sonra sevgili sub'ımda yükselen adrenalin ile muhtemelen 4. ve 5.'den sonra acı şiddetini kaybedecektir. Bu genelde mandal sıkıştırma durumunda sık karşılaşılan bir durum, ilki daha acı verici olur ve tabi sonuncusu. Mandal için; takarken değil, asıl çıkartırken en acı verici durumun yaşandığını iyi biliyorum. Bunu tavşanların yokuş aşağı iyi koşamaması arasındakine benzer bir ilinti altında düşünebiliriz belki, kim bilir? Sanırım ki tavşanlar bilir. Burada iğnenin çıkartırken vereceği acı için benzer bir durum olmadığını tahmin ediyorum, en azından Yeliz'de olmadı, çektim çıkardım. Bazılarının "ulan, hiç mi iğne olmadık? Konuya bak, çocuk masalına döndü bu post." dediklerini duyar gibiyim. Biz BDSM sahnemize geri dönelim.

Bir iki tane derken bir düzine iğneyi göğsünde bulup sayısını unutacaktır ancak vajinal tarafta hissedince saymaya başlar yine, emin olun. Belki de çıkartmadan önce biraz kolonya ile ıslatınca sayar en azından. "Batık iğne sayısını tahmin etmece" oyunu da oynabilirsiniz, bilemezse arttırırsınız, hele hele durumu abartmak için sayıyı fazla fazla söylerse "bak, şimdi o dediğin sayıda oldu canım, artık biliyor oldun" diyerek o sayıda batırıp cezalı esprinizi bile yapabilirsiniz, köleniz aynı zamanda sapyoseksüel ise bu sözle boşalabilir bile. 

İğne kullanırken sonrasında da steril olmak gibi bir gereklilik söz konusu, yani kölenizi temiz yerde tutacaksınız, kirletici bütün faaliyetler bu iğne faslından önce yapılmalı ve tercihen de bir banyo yaptırmak yerinde olur, ama banyo sırasında kölenizin üzerine işemeyin her ne kadar idrar steril bir sıvı da olsa. Önce işeyin sonra (çişiniz bitince) güzelce bırakın yıkansın (sanırım bunu kendisi yapabilir).


18 Haziran 2020 Perşembe

Köle ve Teslimiyetçi Farkı (Slave vs Sub) I

Çoğumuzun kafasını karıştıran bir konudur köle ve teslimiyetçi ifadelerinin BDSM açısından ne farkı olduğu. Anlamları açısından bence oldukça net olmakla birlikte Kate Kinsey isimli bir teslimiyetçi kadın yazarın sitesinden alıntı yaptım, en azından ne dediğini bilen bir teslimiyetçinin gözünden yazıldığı için.

Benim dil bilgime göre köle mevcut bir durumu, statüyü ifade eder, yani kölenin kölesi olduğu ve bu kişiye karşı bazı mecburiyetleri borç edinmiş kişidir köle. Teslimiyetçilik ise bir ruh durumunu ifade eder, biri ile ilgili olsun olmasın kendini teslim etmekten hoşlanır, bundan haz alır. Teslimiyetçiye itaatkar da deniyor.

Teslimiyetçi bir kişi veya kişiler ile teslimiyetçi yönünü ilgilendiren bir kişiye kontrolünü verdiğinde köle statüsüne erer.

Bazıları aynı şekilde benzer anlamlı "Efendi(Master)/Baskın(Dominant)" çifti için de konu ederler ve inanılmaz sevgili okurlar, inanılmaz, Türkçeden uzak, mantıktan yoksun ne tanımlar yaparlar ne tanımlar. Master ikinci düzeymiş de, Dominantlık şöyle olanmış da.... Başkalarını da kandırırlar, "aman ne çok biliyor, ne kadar da teknik bir kişi" diye görünmek için. Efendi kölenin karşıtıdır, iki kişilik sosyal psikoloji etkileşimindeki emir veren kontrol eden statüsündeki kişiye verilen addır, yani bir statüdür. Dominant (ben "baskın" diye çevirdim ama böyle de pek duymadım açıkçası, direkt dominant deniyor genelde) ise bir yine bir ruh halidir, başkalarını kontrol etmeyi, üstte olmayı seven ve tercih eden bir ruh hali. İster BDSM dahilinde bir kişi ile etkileşim halinde olsun ister olmasın, ruh hali böyledir.

"Ha, ben dominant hissediyorum, ama sanal olarak bunu uyguluyorum, şimdi ben efendi miyim? Dominant mıyım?" diyen olursa, artık kusura bakmasın, ebesinin amı artık..., taksın kendi ismini kendine :-) Mesela Domhan falan diyebilir kendisine.

Sevgili teslimiyetçi Kate Kinsey şunları yazmış, müdahale altında google desteği çevirdim hızlı olsun diye, tereddüt edenler için yazının linki en sonda var açar bakarlar.

Yalnız... Bir şey dikkatimi çekti, köle ve teslimiyetçi arasındaki fark o kadar karışmış ki google dahi aşağıdaki başlığı "KÖLE VE KÖLE ARASINDAKİ FARK NEDİR?" gibi çevirdi ve ben düzelttim. Algoritması gereği insanların kullandığı şekline bakarak çeviriyor o garibim ve bu konuda insanların nasıl bir dramatize zihin karışıklığı yaşadığının da bir belgesidir bu.

----

TESLİMİYETÇİ VE KÖLE ARASINDAKİ FARK NEDİR?

Birisi bunu bana her sorduğunda cevap için bir kuruş alsaydım, bunu Karayipler'de bir plajda bir dizüstü bilgisayardan yazıyor olurdum.

Son zamanlarda bu soruyu cevaplamaya hep karşı koydum, çünkü başka birinin akla gelebilecek her açıklamayı tartışacağını biliyorum ve zamanımı daha tanımlanabilir felsefi argümanlar için harcamayı tercih ederim.

Ancak 97 yaşımda bir bunak olduğumda da insanlar hala bu soruyu soracağından (ve yine de cevap vermemek için ısrar edemeyeceğimden), şimdiden bu soruya “kesin” cevabımı yazabilirim ki beynimin ilgili bölümleri artık pelteleştiğinde“Bu tür şeyler hakkında düşüncelerinizi hatırlıyor musunuz?” diyen notlarıma başvurabilirim.

Peki, teslimiyetçi ile köle arasındaki fark nedir?

Size başkalarının ne söyleyebileceği veya söylediklerini söylerek başlayabilirim ve bu konuda şöyle diyebilirdim (Çevirenin Notu: Yazar burada anlamları açıklamıyor, sadece yapılan romantik tanımları eleştirmek için sıralıyor):
  • Bir teslimiyetçi ortak paydada buluşur; ama köle öyle değil.
  • Bir teslimiyetçinin sınırları vardır; bir köle, sahibinin kendileri için belirlediği sınırlar dışında tüm sınırları bırakmıştır.
  • Bir teslimiyetçi her seferinde bunu seçerek itaat eder ve hizmet eder ve iradesini korur. Bir köle başlangıçta efendisine itaat etmeyi seçer ve daha sonra her zaman efendisinin iradesine sunar.
  • Köle itaat kabul ederken, teslimiyetçi boyun eğmeyi kabul eder.
  • Bir teslimiyetçi, D/s ilişkisi bağlamında bazı haklarını elinde tutarken, bir köle tüm hakları bırakmış ve gerçek bir mülk haline gelmiştir.
  • Bir teslimiyetçi sahiplenilir, fakat köle bir mülktür.
  • Bir kölenin mobilyaların üzerinde oturmasına veya kıyafet giymesine izin verilmez ve daima sahibinin ayaklarına diz çöker.
  • Bir teslimiyetçi oyunu bitirmek için güvenli bir kelimeye (Ç.N.: Safe-word kastediliyor) sahipken, bir köle rızasızlığa rıza gösterir.
  • Bir köle teslimiyetçi olmalıdır, ama her teslimiyetçi mutlaka bir köle değildir.
  • Bir teslimiyetçi olmak, bir köle olan “nihai” boyun eğme durumuna giden yolda sadece bir adımdır (Ç.N.: Hah hah haaa).
  • Bir köle “salt” bir teslimiyetçiden daha teslimiyetçidir. Teslimiyetçiler sadece oynar; köleler ise bu yaşam tarzını yaşarlar.
  • Bir teslimiyetçinin bir köleye göre daha fazla öz saygısı vardır. Köleler ise çılgındır, çünkü aklı başında kim bir köle olmak ister ki?

Falan filan falan... Bu, yumruk yumruğa, saç saça baş başa kavgaların başladığı noktadır ve sonunda birileri nihai kutsal el bombasını fırlatıp atar : “Sen gerçek bir teslimiyetçi/köle değilsin!”.

Yukarıdaki tanımların hepsi aslında insanlardan duyduğum veya çeşitli kitaplarda, web sitelerinde okuduğum şeylerdir. Bazıları şu anda zaten bildiğim şeyler. Bazıları belirli bir kişinin yaşam tecrübesi ve  kendilerini köle ya da teslimiyetçi olarak algıladığı biçim için olan tanımlardır ve aslında tamamen doğrudur. Bazıları ise tamamen saçmalığın dik alasıdır. Ama böyle demek beni nihai cevaba da yaklaştırmıyor.

Belki bir teslimiyetçi ile bir kölenin ortak yönlerini sorgulayabiliriz. Her ikisinin de kontrolünün en azından bir kısmını bir dominata teslim etme konusunda derin bir ihtiyacı ve arzusu vardır. Çoğu zaman buna “ihtiyaç duyarlar” çünkü güvenlerini, saygılarını ve (genellikle) sevgilerini kazanan bir Dominant'a hoşnutluk ve / veya hizmet sunma, teslimiyetçinin/kölenin yerine getirilmesinin ve memnuniyetinin ayrılmaz bir parçasıdır.

Dolayısıyla, bu “ortak zemini” doğal şekli ile takip edersek, teslimiyetçi ve bir köle gerçekten de itaat etmeleri dışında aynıdır. Bir köle kendisini daha çok sahibine teslim eder.

Ah, ama, “daha ​​fazlası” nedir? Kim daha az olandan daha fazla? Bir kez daha sıkıntılı bölgeye geri döndük çünkü herkes boyun eğme derecelerini (ve hatta ustalıklarını) ölçmek ve değerlendirmek istiyor.

Hepimizi bu büyük kademeli ölçekte görüyorum: Bir tarafta dominant, diğer tarafta teslimiyetçi. Dominant tarafın en ucunda, kişilikleri ve kontrol etmesi gereken efendiler, onları bir köle veya teslimiyetçi “sahibi olmak” ile gelen ek sorumlulukları üstlenmeye zorlar; ayrıca, deneyimleri onlara bu unvan hakkını kazandırmıştır.

(Ç.N. Bu yazıya sonraki bir bölüm ile devam etmeyi planlıyorum, aslı oldukça uzun).

Bu yazıyı https://www.katekinsey.com/the-difference-between-a-slave-and-a-submissive.html sitesinden yazarın Türkçe'ye tercüme iznini alarak yayınlıyorum.

8 Haziran 2020 Pazartesi

Nefes Nefese veya Nefessizlik

Kandaki oksijen oranının azalmasının cinsel olarak tahrik unsuru olduğunu biliyorum ama bu mekanizmanın nasıl çalıştığını bilmiyorum açıkçası. Sanırım kandaki karbondioksit artışı ile ilişkili bir etkidir.

Bu amaçla kendi kafasına naylon geçirip mastürbasyon yapanlar da var, hatta bu şekilde ölmüş olanlar da olduğunu duydum. Zira işe zevk karıştı mı bazıları durmanın ne zaman gerekli olduğunu bilemez. İşte kendisine yapıp kendini kaybedenler ayrı, bir efendinin kontrolünde yapılıyorsa o da aslında partneri için çok benzer riskleri olabilecek bir konu. BDSM'deki adı "Asphyxiation" ama ne zamandır bunun nasıl yazıldığını ezberleyemedim doğrusu, mutlaka bir google yardımı alıyorum her seferinde. Aslında bir tıbbi durumu betimlediği için tıp'ta Türkçe olarak telafuz edilen hali daha akılda kalıcı "Asfiksasyon" . Tabi bu BDSM'de kullanılandan çok daha geniş anlamlı tıbbi literatürde ve bir miktar anlam/kavram farklılığı var, detaya girmeyeyim.

BDSM'deki hali partnerin solumasını kontrol altında tutmak, solunum yolunu kapatarak sadece istediği anda nefes almasına izin vermek.

Bunu denediğimde çekine çekine yapmıştım bir kazaya neden olmamak için. Ben ihtiyat içinde kıvranırken partnerim zevkten kıvranıyordu. Bu güveni anlayamıyorum ben halen bu yaşa gelmeme rağmen, ulan biraz kendisini kaybetse adam öbür tarafa mevta olmaya gidecek. Olabilecek en ilkel şekilde yaptım elimle burnunu yeteri kadar sıkıp ağzını elimle tuttum. Bir süre içinde bırakarak tabi ama ortalama olarak daha az hava almasını sağladıkça sevgili köleciğim azmaya başladı, azdıkça da azdı. Belki saatler boyunca ona girip çıkmama rağmen azalmadı isteği, gittikçe arttı. Ancak bedensel takati gittikçe azaldı, bunda uzun süren giriş çıkış faslının yoruculuğu da var, en son kendisini bayılacak gibi hissettiğini söyledi ancak bunun öncelikli nedeninin yorgunluk olduğu konusunda ikimiz de hemfikirdik. Bu durum biraz da bunu yapma biçimimizden kaynaklanıyordu.

Tamamen çıplak olarak yüz üstü yere uzanmış olduğu durumda bütün ağırlığımla yine yüzüstü onun üzerine uzanmanın onun için yorucu olduğunu bilmek için çok zeki olmaya gerek de yok. Ancak ağırlık ve ebat farkımız göz önünde tutulursa onun için ne denli kayda değer olabilecek bir tecrübe olduğu anlaşılabilir. Yaklaşık 60-70 kg'lık birinin üzerine 110 kg civarı bir ağırlık maddenin doğasını da biraz zorluyor. Ağzını elimle kapamasam da pek soluma özgürlüğü olduğu söylenemez bu durumda, tabi dizlerimden ve ellerimden aldığım destek ile ağırlığımın ne kadarını ona vereceğimi ayarlayabiliyordum, ancak bazı durumda kısa süreli de olsa tamamen yüklendiğimi de biliyorum. Çok da temiz olmayan zemin ile benim ağırlığım arasında bedeninin sıkışması göğüslerinin iki bedenin toplam ağırlığı altında bedeni ile zemin arasında adeta pestile dönmesi onu ciddi şekilde uyarıyordu. Belki bu kadarı da yeterli olacaktı ancak masum sadistliğimin bir eseri olarak göğüslerini tırtıklı bir keten halat ile çevrelemem, bu halatı tek parça olarak bedenini de sıkacak şekilde sarmış olmam da bu zevkini doruğa taşıdı. Yüklendikçe sürtünüp ısırıyordu göğüslerini bu halat. Ağzını ve burnunu kapattığımda aradan soluduğunu hisediyordum bazen ama tamamen kapatmak zordu.

Bu efendinin altında ezilme sahnesinin nefessiz kalma bölümü sonrasında da devam etti, tabi onu daha rahat bir yere yatırmış olarak. Üzerinde ağırlığımla ezerken onu becermek pek de mümkün değildi. Ağzını ve burnunu kapatarak onu "normal" şekilde becerdikçe aldığı hazzı vajinasının tamamen gevşemesinden anlamak da mümkündü. Bu ara bu süreç pek de kolay değildi, bir elimle başının arkasından tutup bir elimle hem ağzını hem burnunu kapatırken ona giriş ve çıkışlarımı kontrol etmek benim ağırlığımda biri için çok kolay olmuyor. Ona asıl zevk verenin sıkıca ağzına ve burnuna yapışmış ve solumasına izin vermek ile hayatını kontrol ediyor olmam mı yoksa kanındaki hava dengesi mi olduğunu, en azından hangisinin daha baskın olduğunu anlayamadım hiç.


Diyeceğim, bu tehlikeli olduğu ve bir çılgınlık ve ayarsızlık anını affetmediği konusunda görüşümün hiç değişmediği. Bunu yapacak olanların kesinlikle abartmaktan kaçınabilmesi ve partnerinin sınırlarını iyi bilmesi lazım. Tabi partnerin ilgili bir sağlık sorunu olmaması da bir o kadar önemli.
 

1 Ağustos 2019 Perşembe

BDSM Kobay Aranıyor

Bu yazıya erişip bana eve alıp sonrasında başına dert olduğu için satmaya çalışan hamster'ını teklif eden bile olabilir. Zira bu tür hayvanları petshop'lar "iadesiz" olarak satarlar. Tamam sevimli ama kobay sahibi olmak biraz sorumluluk gerektirir.

Aradığım şeyin tarifinin "deney hayvanı" kaynaklı olduğunu söylemem lazım. Kobay denince hep resimdeki gelmesin aklınıza, köpeğinden maymununa kadar artık genel bir ifade olmuş bu.

Benim aradığım türü Homosapiens Erectus (insan), dişi lazım, biraz da arananın aslında yeni BDSM araçlarımı denemek için, tercihen geçici partnerler olduğunu anlayacak kadar zeki olması şart.

Bu başlığı böyle yazmasam mı diye düşündüm bir süre, korkutup kaçırırım okuyucuları. Kibarca "tester aranıyor" veya "model aranıyor" mu deseydim? O zaman bunu bambaşka yere çekebilecek adaylar olacağından eminim. Sadede gelelim; BDSM jargonuna sanırım ki "kobay" daha uygun.

İş tanımı:
Sabri Efendi tarafından araç geliştirildikçe fiili olarak kendisini ziyaret edip üzerinde araçların denenmesini sağlamak, bu araçların hissettirdikleri konusunda hem spontane bilgi vermek hem de raporlamak. Adaylar sanal iletişim (mail) ile belirli bir süre stajyer köle olarak çalışacaklardır. Fiili görevlerde gerçek köle olarak davranılacaktır. Buna psikolojik baskı da dahildir.
Amaç, aparatın zararlı olup olmadığını değil ne derece zevk verici olduğunun tespit edilmesi, yetersiz görülen yerlerinin iyileştirilmesidir. Denenecek aparatlar zararsızdır.

Nitelikler:

  • Kadın olmak
  • 18 yaş üstü, tercihen 26-45 yaşları arasında olmak
  • Aşırı kilolu veya aşırı zayıf olmamak
  • Bakire olmamak (vulva içi araçların test edilmesi gerekebilir)
  • Temiz ve tıraşlı olmak
  • Kolay ıslanıyor olmak
  • Emir almaktan hoşlanıyor olmak
  • Görevleri yerine getirecek sağlık sorunu olmamak
  • Tercihen İstanbul'da ikamet ediyor olmak

Koşullar ve diğer haklar:

  • Şehir içi ulaşım 
  • Yemek
  • Bir ödeme yapılmayacaktır. Makyaj ve diğer giderler kendisine aittir.
  • İş sırasında adaya verilen üniforma giyilecektir
  • İş tatminkardır
  • Sağlık sigortası "Sabri Efendi Güvencesi ve Sorumluluğu" altında olacaktır.
  • Test edilecek aparatlar sınai haklara konu olabileceğinden dolayı başvuruda paylaşılmayacaktır.

Başvurular:
  • Başvurular sabri.yilar@gmail.com adresine "kobay ilanı" başlığı ile yapılacaktır.
  • Resimli başvurular öncelikli olarak değerlendirilecektir.
  • Kesin kabul öncesi 20-40 iş günü sanal staj süresi söz konusudur.
  • Adaylar başvuruda sınırlarını belirten bir form dolduracaklardır, bu form başvuru sonrası adaya iletilir. Bu sınırlara mutlak olarak uyulacaktır.
Not (ciddi) : Bu ilan bir fantezi davetidir, içerikleri  doğrudur ve aday aranmaktadır ancak konu kısa süreli bir BDSM oyunudur. Başından sonuna kadar ciddiyetle oynanacaktır. Lütfen izinsiz bir alıntı yapmayınız veya link vermeyiniz.

31 Temmuz 2019 Çarşamba

Gergef ve Ger Gef

Bir kumaşı germek ve içine nakış işlemek için kullanılan bir aparattır gergef, eski bir tarihi vardır. Dikdörtgen şeklinde olanları da bulunuyor çember şeklinde olanları da. İki parçanın arasına kumaşı gerip üzerine rahat nakış işlemek için kullanılıyor.



Çember şeklinde olanları "kasnak" adı ile genelde "masrafçı" denilen kumaş süsleme ve terzi ıvır zıvırı satan yerlerde bulunuyor.

Bu kadar saydım ama biraz  nakış vesaire bilen kızlarımızın zaten çoğu bunu bilir.

Benim faydam bunu erkek efendilerin bilip uygun bir yerde kullanması. Kaç dom böyle bir malzemeyi bilir acaba?

Biraz işçilikle alttaki resimdekine benzer bir hale getirilmesi çok zor olmasa gerek. Resimde görülen, ortadaki metalik çemberin uygulamada orada olmayacağını, onun yerine başka bir şeyin olacağını söylememe sanırım ki gerek yok.



İp ve dıştan bağlı düğmeler standart  olarak muhtemelen aynı masrafçıda bulacağınız malzemeler. Ancak kasnağa delik açma sıkıntısı varsa iç içe olan kasnak buna çözüm olabilir. Bu durumda her iki kasnak arasındaki iplerin gerilmesi için kasnakları gevşetmek gerekebilir ama vajinal dudakları germek için çok pratik olmayabilir bu şekilde kullanım. Bu durumda kontrollü geremeyeceğiniz için gereğinden fazla gerebilirsiniz veya uğraşmaktan sıkılabilirsiniz. Bu delik sorununu belki çivi çakıp sökerek çözebilirsiniz ama şu var ki bunu yapacak olsam ben yedekte bir kasnak daha bulundururdum çatlama riskine karşı.

Belki akla gelmez diye söylüyorum, böyle bir şeyi vajinal dudakları germek için kullanabileceğiniz gibi göğüs üzerinde kullanabilirsiniz. Ağız bölgesinde önermiyorum çünkü mandal orada iz bırakacaktır, ben kölelerimin dudak kenarlarında mandal izleri ile gezmelerini istemem şahsen, ayrıca ağzı bu kadar açıp dişlerini görüp de ne yapacaksınız?

Aletlerini kendi geliştiren her BDSM efendisi için benim önerim bu şekilde işleri yapabilmeleri için ellerinde Dremel veya Proxxon markalı olanlar gibi küçük bir el freze seti bulundurmalarıdır. Çok ucuz değiller ama ehil ellerde yetenekli oldukları kesin. Aman yanlış anlaşılmasın, frezeyi köle üzerinde veya yakında direkt kullanmaya kalkmayın, çok tehlikelidirler, koparıp atarlar kan çıkar valla!

Freze konusundan bir sürü şey çıkartabilirim, başka bir yazıya bırakayım en iyisi...



29 Temmuz 2019 Pazartesi

BDSM Nedir? Efendi İçin ve Köle İçin...


Özellikle BDSM ile ilgili olmayan kişilerin veya yeni araştıranların "hmm, nasıl ola ki?" diyeceği, bu işin içinde bulunanların da muhtemelen "evet, adam yazmış valla" diyeceği, belki bazı şeylere "ama bu bana pek uymaz" da diyebileceği doğrudan bir karşılaştırmayı pek yapmadığımı fark ettim.

Aynı argümanlar cinsinden efendi ve köle açısından ifadeleri biraz toparladım, aşağıdakiler çıktı.

Efendi için böyle / Köle için tabi ki böyle

* * *

Güven

Güven karşılığı gerekli sorumluluğu alabilmektir
Güvenip iplerini teslim edebilmektir.

Partnerinin güvenini sağlamaktır
Güvenebileceği kişiyi seçebilmiş olmanın rahatlığıdır.

Kendine güvenin en yükseldiği noktadır.
Kendine olan güvenin teslim edildiği noktadır.


Bedensel Hisler

Partnerin vücudundaki en çok haz aldığı noktaları ve eylemleri keşfetmektir.
Vücudunda dolaşan ellerin nereden geçtiğine göre duyu organlarını oraya taşıyabilmektir.


Ruh durumu

Partnerinin eylemleri karşısında küçülmesinden zevk aldığı halde onu ezmemektir.
Gittikçe küçülmek, küçülmek daha küçülmektir.


Kontrol

Kararları vermekten zevk alsın almasın, iki kişi adına kararların tamamını verebilme yaratıcılığına sahip olmaktır.
Kararları tamamen partnerinin vermesinden zevk duymaktır.

Yeni bir şeyler bulabilmek üzere zihinsel efor sarf edip bunları güvenli bir şekilde kölesinde nasıl uygulayabileceğini düşünmek ve bunun için sürekli bilgisini yenilemektir.
Efendisinin yaratıcılığının ve araştırıcılığının bir kobayı olmaktan zevk alabilmektir. Yeni ufuklar için efendisinin kendi üzerindeki tercihlerini geliştirmesine yardımcı olabilmektir.

Kölesini, sert oynasa bile, tüketmeden kullanmayı; oyuncağı ile oynamayı bilir.
Kullanılmaktan, efendisinin oyuncağı olmaktan büyük zevk alır.


Sorumluluklar

Partnerinin yeni sınırlarını denerken onu ölçüp onun ruhunun sesini dinlemeye önem vermektir. Kölesini çekebileceği acının empatisini kurmakta, onun mimiklerini okumakta başarılı olmaktır.
Efendisi için bir acı çekiyorsa bunu sorgulamamaya, ancak tepkisel olarak gerçek durumunu ifade etmeye önem verir.


Cinsellik

Cinsellik onun için bir enstrümandır, cinsellik ile dominans arasındaki bağı kurmayı iyi bilir.
Efendisinin hükmettiği cinsel uyarım noktalarına göre akordu düzgündür, efendisinin hangi sesleri çıkarması istediğine ilgisi vardır, öğrenir.

Oyun sırasında kölesine girip çıkarken hem kendi hem kölesinin boşalmasını kontrol edebilir, oyunu saatlerce sürdürebilir.
Efendisinin girip çıkması onun için bir hediyedir, efendisi izin vermeden boşalmamayı öğrenir.

* * *

İtiraf etmeliyim ki; analitik takılalım diye bildiklerimden bir tablo yapayım dedim, ama blogger'da hızlı ve pratik bir tablolama aracı bulamadım. Sanırım olsa da mobil kullanıcılar tarafından pek erişilemez.


18 Temmuz 2019 Perşembe

Sahibe (Femdom) Aranıyor

Hayır, tercihimi değiştirmedim asla da değiştirmem :-) Büyük konuşmayayım ama dominant olmak benim doğamda var.

Ancak bana yazanlar arasında bu arayışını dile getirenler ve hatta kendi dişi kölelerimden bunu dile getirenler oldu.

Özellikle kadın köle ve gay köle olarak hizmete hazır olanlar var,  kadın için beraber de ıslah etmemiz de mümkün. Ama Findom olmaması gerekiyor, bu seçeneğimiz yok.

Bana yazın.

5 Mart 2019 Salı

Fazla Empati

Yıllar önce bir partnerim bolca D/s içeren bir seansımızdan sonra evinden ayrılmaya yakın zamanda, tuttu iki meme başımı olanca gücü ile sıktı. Canım yandı ciddi ciddi. Tamam ben mandallar ile daha yeni canına okumuştum, bir yandan içine zevkle dalıp çıkarken bir yandan göğüs başlarına sıkıştırdığım mandalları canını yakacak şekilde çekiştiriyordum. Bir efendiye intikam hissi beslemek akıl alır bir şey değil. Bilemiyorum belki de intikam değildi, tipik bir SAM olayıydı, emin değilim halen. Halen beni okuyorsa, bunu okuduğunda bir mesaj yazsa yeridir, merak ediyorum, kim bilir belki kendi de bilmiyordur, içinden gelmiştir.

Şimdi "ulan, girişecektin kadına orada direkt, canını bir kat daha yakacaktın! Yetmemiş işte kaltağa :-)" diye geçti ama o an aklıma gelmedi, insanız işte, beklemediğimiz şeylere hazırlıksız olabiliyoruz.


25 Şubat 2019 Pazartesi

Köle Mülkiyeti

Bir kölenin ait olması, mülkiyeti ne demektir? Eğer bir orta çağ kölesi veya Kunta Kinte neslinden bahsediyorsak amaç çok açıktır: Sahibi denilen şahsın kendi yapmak istemediklerini, sadece temel ihtiyaçları karşılığında (o da mecburiyetten, ölmesin diye) yapacak biri veya birileri. Bir tembellik ve konfor aracı. Bugünün kiralık işçilerinin temelli ömür boyu hali. El değiştirdiğinden ve varlığı maddi güce dayandığından aslında suni olarak yaratılmış bir sınıftır. Kölenin toplumdan uzaklaşma (kaçma) durumunda canı ile ödeyebileceği bir riske girmemek için toplumun kendisine verdiği bu mecburiyet altında yaşamaktır yapabileceği tek şey.

BDSM'de amacın bu olması ancak ileri bir fantezi konusu olabilir. BDSM kapsamındaki kölenin tanımlanış şekli de çok gerçek üstü değildir aslında. Efendinin kendi türünden bir canlı üzerinde hakimiyet egosunu doyuracak olmak gibi düşünülse de aslında normalde pek paylaşılmayacak bir nitelik grubuna, başkasına ait, rızası dışında erişilemeyecek bu şeylere koşulsuz sahip olmak, sorgusuz sualsiz bunları kullanabilmektir. Eğer bu mutlaklığı acı ve işkence şeklinde yapmak istiyorsa, efendi olsun olmasın o kişi bir sadisttir de. Efendinin sadistliği, kölenin varlığını sadistlik nedeniyle mi istediği tartışılabilir ama sadistlik ve mülk-ü himaye arasında belirli bir ölçekte yer alır genellikle. Açık söyleyeyim mazoşist bir efendiye ben hiç rastlamadım şimdiye kadar.

İşe kölenin tarafından bakabilecek kadar bir fikrim var, zaman zaman paylaştım ama bunu tanımlamak için kendimi yeterli görmüyorum. En azından köleden köleye değişebilecek bazı kıstasların olduğuna, ancak genelleyebilecek kadar kendi hissiyatını ölçmüş bir köleye rast gelmediğimi söylemem lazım, aslında çoğu becerirdi ama bu kadar üzerinde kafa yormuş olmamayı tercih ettiler demem mümkündür.

Aitlik nedir? Nesi aittir kölenin efendisine? Köleliğin kapitalizm altında biçim değiştirdiği bir efendi köle ilişkisi dışında, ki biz buna iş dünyası diyoruz. Kölenin de kölesi var bu dünyada, nedir BDSM'de el değiştiren veya paylaşılan.

Buna "her şeyi" demek şeklinde bir genelleme yapacaklar çıkar ama ben biraz detaya gireceğim, en azından kendi değerlerim açısından.

Köleye dair paraya çevrilir şeylerin sahibi olma ile ilgilenenler var, banka hesaplarının, iş gücünün ait olması gibi, güzel bir fantezi ama benim beklentim bu kadar derin olmadı hiç. Kontrat ile kölenin el değiştirmesi, başka efendiye bütün varlığının devrini (evet bankadaki parası, mirası vb. de dahil) konu olan durumlar da var.

Maddi değeleri 40'larını geçe halen kavrayamamış biri olarak benim bu konuya ilgim sadece topikal bir fanteziden ibaret, bu konuda gerçek bir sahiplenmeden bahsedemem kendi adıma.

Kölenin bu dünyaya ait değerlerinden kalan birisi somut; kölenin biyolojik varlığı, yani bedeni. Diğeri ise bundan çok soyutlanamamakla birlikte kölenin zihni, düşünce ve duyguları, bazılarının ifadesi ile ruhu.

Bunların birincisi belli; bedeni ve onunla birlikte gelen eti sütü kemiği, sıvıları falan. Erkek köle değil de kadın köle istememin altında özellikle bu konudaki potansiyelin olduğunu söyleyebilirim. Sadece cinselliği değil, zihinsel teslimiyetsiz bir bedensel teslimiyetin önemi olmadığını söyleyebilirim.

İkincisi ise "ruhu" denilen konu ki, aslında "bana aşık olsun, beni çok sevsin" konusu değil. Bu konu daha çok kölenin "mahremiyetine" sahip olmak ki benim ek yüksek değerim bu. Hepimizin sosyal ve kişisel sınırları var, bazılarında başka diğer bazılarında daha başka, ancak bir kölenin benden "kişisel alanında" gizli bir şeyi olmaması benim efendiliğimin varlığının nedenidir. Her ne kadar partnerin sınırlarına göre davransam da zaman içinde benim sınırlarımı kölemin sınırları yapmak, onun bu konuda ruhuna işlemek, ruhunda ve algısında güzel bulacağı izler bırakmak çok hoşuma gider. Kölemin "kişisel alanında" benden gizli hiçbir şeyi olmamalı, bedeni, düşünceleri, görüşleri, algıları da dahil. Bunlara istediğimde "bana ait" olduklarını kendime kanıtlayabilmem önemlidir ve bunu beklerim. Sıkça kullandım; "kişisel alan" nedir? Çok basit, üçüncü kişilerin kendilerini doğrudan ilgilendirecek olan konular kişisel alanın dışında kalır, köle bunları istediğinde paylaşabilir ama kendine tutma hakkı her zaman vardır, çünkü kölemin çevresi benim kölem değildir. Kendi kişisel alanında birileri ile paylaştığı şeyler olabilir ki doğaldır, bu paylaşımlardan rahatsızlık duymam, ancak kendine ait gizlediği bir şeyin olmasını hiç istemem. İstediğim zaman bedenine, istediğim zaman zamanına, istediğim zaman mekanına erişebilmeliyim. Mülkiyetini bunlar ile sınırlı değil ama temelini bunlar olarak görürüm.

Bundan dolayıdır ki mülkiyetine hakim olmaya başladığım bir kölenin önce genel isteklerini, yaşam tarzını benim uygun göreceğim şekilde sınırlandırmasını, bedensel olarak kendini tam paylaşmasını ve bunları teslim almış olmanın bir güvenini beklerim. Benim olmazsa olmaz olan mahremiyetin karşılığı ise vereceğim güvendir.

Mahremiyeti bir çeşit özgürlük, kendine aitlik gibi düşünürsek "özgürlüğünden vazgeçmesi"ve başkasına (bana) vakfetmesi, mutlak olarak her emrime koşulsuz uyması benim için "ideal"dir. "İdeal" tanımım, bir aşamada kendi sınırları kalmamış olmasının benim isteklerimin onun sınırlarını oluşturmasının, onu "istediğim gibi çatır çatır kullanıyor" olmamın konusunun kulağına hoş gelmesini beklerim.