27 Ekim 2018 Cumartesi

Cinsel Cazibe'nin Bedensel Özgürlüğe Kavuştuğu Yer

Bu konuda başlığın konunun kendisinden ağır olduğunu düşündüm koyduktan sonra ama değiştiremedim, hoşuma gitti çünkü. Konu basit: Neden bazıları ile kolayca bedensel ilişkiye başlanır da bazıları için "teklif edilmesi bile düşünülemez" bir bariyer, duvar oluşturur?

Bunun en basit haliyle "mantık" ile"ilkellik" çatışması, iletişim şekli farklılığı nedeniyle olduğunu düşünüyorum, "ilkellik" yerine "çocukluk" veya "hayvanlık" demek de mümkündü elbet, hiç yanlış da olmazdı.

Bedensel ilişki aslında kesinlikle mantıklı bir şey değildir, içgüdüsel bir şeydir. Katı mantık denince tekrar moda olmanın eşiğinden dönmüş olan eski Uzay Yolu dizisinin Mr. Spock'u geliyor aklıma, adamı düşünüyorum, kesin bir "mantık adamı", hatta o kadar mantıklı biri ki bir çeşit "ulaşılmaz hayranlığı" oluşturacak düzeyde adamın seksapeli de var, belki kesinlik ve kararlılık bir karizmatik yön verdiği içindir. Bu adamın çılgınlık yapması adeta imkansız olduğundan evli barklı olsa bile nasıl bir bedensel birliktelik yaşayacağından emin değilim, hayır, aslında çok eminim, aslında şöyle olacaktı, duyabiliyorum: "Evet Mrs. Spock, şimdi ileri geri yapıyoruz, içinize tam girilip çıkılacak; toplam yüz yirmi defa saniyede tam iki defa olacak şekilde, ben karar verdiğimde elimi kaldıracağım ve boşalacağım". Tabi bu bir genç Vulkanlı için geçerli, orta yaşlı (400-500 yaşlarındaki) Vulkanlılarda toplam adet dört kat, süre ise iki saniyede bir olur ve bu yaş ile düz ve ters orantı ile hesaplanmalıdır. Tıpkı bir deney tüpünde malzeme karıştırır gibi.

Ya, tamam! adam bir uzaylı, pardon, bir Vulkanlı ama bu şekli bizim uzaylı kavramımızı bile aşıyor. Cinsellik tabanlı işlerin içinde bir hayvanlık, ilkel benlik olmazsa bu ileri derecede bir Sopck'lık (yazım hatası yok) olurdu herhalde. Yine de bu adamın alkol almış halini bir görmek isterdim doğrusu! Sanırım önceden belirlenmiş giriş çıkış sürelerine eş zamanlı olarak evrenin ve etiğin kuralları konusunda konuşur dururdu, off tam bir fuck-machine, hız ayarlı değil ama idare eder işte...
Konudan uzaklaşıyorum fark ettim, panik yok.

Günlük hayattan bir kişi ile günlük hayatın kuralına uygun bir amaç ile iletişime geçeriz, seksapeline kapılsak da, beğensek de, genelde bunu gizli tutmayı tercih ederiz, muhtemelen o ortamda üçüncü kişilerin olmasını veya olabileceğini de dikkate alarak, kimse konuşmasın isteriz bu ilkel dürtümüz hakkında, hatta mümkünse birinci ve ikinci kişi de konuşmasın. Bazen o kadar beğenmiş oluruz ki onu oracıkta çekip vururuz... Kastettiğimi anladınız, araya öyle sosyal bariyerler sokarız ki bir bedensellik artık mümkün olmasın, "havalar da ısınıyor ama" ve hatta hatta "çocuklarınız var mı?" veya "eşim/babam/annem/abim de şöyle demişti bu konuda" gibi bir şeyler bile demek mümkün, ikisi de bekar olsa yine biter bunlardan biri denildiğinde...

Bazen bunlardan hiç biri olmaz ama o kişi gözümüzde "bir başkası" kılığına girer ve yine onu dünyanın öbür ucuna kadar götürür. "O iyi kızdır tuvalete bile gitmez o" gibi bir yaklaşım veya "İşinde çok ciddi, her zaman öyledir" algısı başlar. Karşı taraftaki adına düşünüp onu aslında onun nasıl bir "oyma delme makinası" olabileceğini veya "profesyonel inleme kabiliyetli olan gündüz orospusu" olabileceğini düşünemeyiz, asla. O zaman bitmiştir, bir başkasının becerdiğini duyuncaya veya açık oluncaya kadar susarız, bazen yıpratır, bazen kabul ederiz, ama umursarız gizliden gizliye.

Bir anlamda reddedilme korkusunu gizlemek içindir arkasına sığındığımız bu sağlam bariyerler, duvarlar, bazen de karşılıklı olarak korunan ve kafamıza sokulan bir terbiyelilik, mollalık fikridir.

Ancak bunun tersi, eğer karşımızdaki ile o işin olacağı üzerine bir senaryo üzerine bir araya gelinmişse artık neler olacağı tamamen tarafların tecrübelerine kalmıştır. Reddedilme korkusu yoktur. Eğer "ilk defa" korkunuz yoksa geçmiştekileri örnek alırsınız, bu aşamada işler kötü giderse karşı tarafın kabahati olarak görme olanağınız vardır. "Biliyordun niye tersledin?" veya "biliyordun niye davranmadın?" yükünü karşı tarafa atmak kolaydır çünkü, haklısınızdır. Ama bunda bile kendini suçlayıp kaçacak nitelikte olanlar var ve bu daha çok durumun "ilk olması" veya "unutulmuş olması" ile ilgilidir. Blog yazarı olarak kendisine kolaylıklar ve iyi yolculuklar dilerim her kim ise.

Bunlar olmadı ve heyecanı sıçratacak şeyler oldu veya standart cinsellik öncesi prosedür (üstünü başını çıkartma) başladı. O zaman hiçbir engel kalmaz iki beden arasında. Tabi iki taraftan birinin buraya kadar bir iç savaş ile getirilmiş bir içsel engeli olmama şartı ile. Burada daha sonra geçecek olanları şimdilik geçiyorum, bu blogdaki herhangi bir şeyi buraya sokabilirsiniz. Bittiğinde ise birinin eli diğerinin vajinasında veya memesinde, diğerinin bacakları aralık bir manzarada birbirlerine felsefi yorumlar yaptıkları bir senaryo ile bitebilir.

İşte bu son anı daha önceden biliyor olsaydınız önceki durumda kaçar mıydınız? Zannetmiyorum ama zamandaki o bariyer öyle büyük ve sağlamdır ki bunu zihninizden geçirmeniz belki sadece sonrasında yapabileceğiniz ve tükettiğiniz olasılıklardan en sol kalan ümitsiz bir mastürbasyon ile sınırlı kalırdı, bazen o bile kalmaz.

Bazı cevvaller vardır, "ben istediğimi yatağa atarım" diyecek, ancak belki de sadece kolay kişileri, muhtemelen de diğer cevvalleri seçiyordur. Bu gibilerin konusu skordur adeta, çünkü cinsellikte bedensel ilişkinin başladıktan sonraki hali ile aynı şekilde yaşarlar, özetle, beyinsizce, o nedenle çok kolaydır, sizi frenleyen bir organınız yoktur. Bu nedenle çok da karışmayacağım bu çeşitlere. Bunun adayların "seçmece" olmadığı durumda mümkün olmadığını sanıyorum. Bazı kitap ve filmler bunun tersinin mümkün olduğunu, bir playboy'un veya playgirl'ün kontrolü iki taraf adına ele geçirmesini anlatırlar. karşı tarafı bedensel katılıma itebilmenin bir "bilim" veya "sanat" falan olduğunu ima ederler. Eğer "bilim"se teorinizi, deneyinizi bir görelim, eğer sanatsa tuvali veya sahneyi ben seçeceğim, bakalım eserini konuşturabilecek misin? Tarafsız olacağımı kimse söylemedi ama, hatırlatırım.

Bu işin başlangıç noktası "amaç birliğidir", bunun görünür halde olması ve şüphenin olmamasıdır. Bu kadar basit. Ancak bu konuda da "güven" en önemli kıstastır. Güven için günlük rutininde yaşayan üçüncü kişilerle ilişkiler ve olası anormal kişilik riski genelde halen bir baş ağrısıdır çünkü.

BDSM'nin de bu kuralları cinsellikle hemen hemen aynıdır, çünkü paylaşım şekli cinselliğe çok yakındır. BDSM'de en önemli fark cinselliğin karşı taraftan içgüdüsel olarak istendiğini biliyor olmanız ama BDSM'de bunu bilmenin günlük hayatta çok zor olmasıdır. Eğer bu konuda geniş bir toplumda yaşamıyorsanız, işaretler taşıyıp bu amaçla yapılan barlar falan yoksa, bir işareti de yoktur.

25 Ekim 2018 Perşembe

Yasak Hayaller ve Sınırlar V - Kızarmış Yeşil Domatesler

En vahşi yasak hayalim sanırım bir köleyi afiyetle yemek olabilir.

Bunu söylerken bile korkuyorum ama şu komşu kadının eve gelip sevimli çocuğunuza "yerim ben seni..." demesi çok normal de bu mu anormal?

Bunun bir şekli Dolcett olarak cinsel ileri fantezi dünyasında var, bu konuyu daha önce işlemiştim, tekrar etmek istemiyorum; kadınların orasını burasını kesip kasaplık yapmalar, kadın çevirme, barbekü, ızgaralar falan. Üstelik bunu "yenilmek istenen" tarafından sevenler de olduğunu ve onlardan  biriyle (yanlış hatırlamıyorsam Avrupa'da küçük bir ülkedendi) sohbet bile edebildiğimi söyemiştim. Bana "yemek" belki ilginç gelebilir çünkü hayatı konu olan ben değilim, ama onun bakış açısını çok merak etmiştim, bana kısaca "maksimum teslimiyet, efendiye tam ve son anlamı ile hizmet" olarak düşünebileceğimi söylemişti. Sordum ki gerçekte bunu yapmak ister miydi? Bilmediğini söyledi ama düşünmenin çok hoşuna gittiğini söyledi. İşte bu belki "Yasak Hayal"i en iyi tanımlayan cümleydi.

Bunda karşı tarafın canının acımasının hoşuma gitmesi mümkün değil, yani bu partner odaklı bir fantezi değil, onun ne hissedeceğinin önemi olmayan neredese tek fantezi.

Güzel bir memenin fırında pişirilmiş şeklinin de lezzetinin da çok da lezzetli olmayacağını ben de biliyorum. Bedensel organların da ağzımızın alıştığı küçükbaş veya büyükbaş etlerinden daha lezzetli olmayacağını. Bu nedenle ben de aslında o Dolcett kızının fantezi şeklini paylaşıyorum, hayal etmenin lezzetini.

Bu tür bir ilginin gerçekleşmiş haline "yamyamlık" diyorlar ancak şu da var ki yamyamlık cinsel bir konu değil, karnını doyurmakla ilgili bir konu.

Diğer taraftan bu işlere sadece misafir olmuş birinin yapabileceği bir yorum geliyor. Ama fantezi kurmayı bırakın, standardın dışına en ufak bir taşma yapabilecek biri olmadığını düşünerek "aaa, sapığa bakın, katil bu, bak öldürecek kadınları, öldürüp yiyecek sapık booo" dediğini duyuyor gibiyim. E, dediğimi anlayamayan birinden masum veya kötü niyetli, bundan fazlasını da bekleyemem zaten. Burada hayal dünyasın dahilinde bazı sınırları aşabilmekten bahsederken bu tür şeyleri (bu konuda olmasa da) diyenler de oldu şimdiye kadar. Bu tür fikirsel sınırlıların bunlardan daha beterini fiili olarak gerçekleştirebilecek bir potansiyeli olduğunu gazete haberlerinde izliyoruz, ama nedeni hiç bir zaman bir fantezi değil, kendi hırslılığının sonuçlarını gizlemek, burada bahsettiğim tecavüz ettiği zavallı ergen kızları kesip biçip yok eden "gerçek sapıklar" veya "cahillik içinde vahşet" adayları.

Bir fıkra aklıma geldi.

Afrikada yamyam bir kabileden bir baba ve oğul avlanıyormuş. Avrupalı tipinde bir içim su kadın görmüşler ve dikkat kesilmişler. Oğul babaya:

- Baba eve götürüp pişirip yiyelim mi? Demiş.

Baba cevaplamış:
- Oğlum bunu eve götürelim, anneni kesip yeriz.

18 Ekim 2018 Perşembe

Yasak Hayaller ve Sınırlar IV - Tam Beden Alçı

 En başından söylemekte yarar var, diğerlerini bilemem ama eğer konu ile ilgili bir profesyonel değilseniz bu fanteziyi EVDE ASLA DENEMEYİN. Yasak bir Hayal denecek kadar uç görünmemekle beraber sakatlanma olasılığı ve hayati riskler içerir.


Yasak olmasa bile en azından benim uygulama açımdan zor gibi görünen bir fantezi de kölenin bütün vücudunu alçılamak. Bu fanteziyi kölenin bir bidon içine girip boğazına kadar beton ile doldurulması olarak düşünüyordum ama bunu düşünmek benim bile sınırlarımı aştı, yazarken bile tedirgin oluyorum, çünkü oradan çıkması ile ilgili detayları da düşünmeye fazlası ile alışığım ve orada çıkmaza girdim. Sonuçta fantezim insanı eziyetle öldürmek falan değil. Bırakın bunu, olası kazalara karşı her tür önlemi %100 almazsam aptal ve sorumsuz bir efendi olurum (aman dikkat! piyasada böyle sorumsuz kişiler az değil).

Bu nedenle alçı konusunu biraz daha medikal boyuta taşıdım ve baş hariç bütün vücudu tıbbi alçı ile alçılamayı uygun gördüm. Biraz farkla tabi, benimkinin biraz estetik yönü de olmalı.

Bu alçı bazı yerleri açıkta bırakacak, vajina, göğüsler,
göbek ve baş. Normal bir tıbbı tam beden alçıda boşaltımı sağlamak için zaten alt tarafı boşluk bırakılıyor ve kolaylık için bir şeyler takılıyor. Bu delik bizde başka işlere yarar tabi.

Geri kalan bütün beden hareket edemez şekilde olacak. Tabi öyle mum gibi dururken alçılanmayacaktır, bacakların servise tam açık, tercihen iki yana açılabildiği kadar gerilmiş, dizler yüzüstü yatırıldığında hizada durabilmesi için 90 derece kırık. Eller ensede birleştirilmiş, yüzüstü yattığında zeminin suratına baskı yamaması için dirsekler yüz hizasının önünde bulunacak şekilde ayrıca alçılanmış olmalı. Sağlamlaştırma için iki dirsek arası bir çubuk ve dizler arası çubuk olmalı. Ensede birleşen elleri en az bir pinpon topunu dışarı itecek kadar  açıklığa sahip olmalıdır ki acil bir durumda bir güvenlik kelimesi olarak parmakları arasında sıkıştırdığı pinpon topunu kullanılabilsin.

Alçılama öncesi köle düzgün bir şekilde makyajını ve her türlü temizliğini yapmış olmalı.

Alçılama bittiğinde ve sertliğini elde ettiğinde kölenin gıdıklandığı bir yeri gıdıklanarak test edilebilir. Eğer vermek isteyip de veremiyorsa alçı uygundur.

Bu durumda önce sırtüstü, yüz yüze bakılırken kölenin genital bölgeleri uyarılarak (muhtemelen güzelce ıslanmış olacaktır) kalp atışı hızlandırılarak başlanılabilir. Bunu göğüslerine fiske ile uyarım veya kırbaç ile canını yakma faslı yapılabilir,ki burada yapılacaklar daha çok kölenin nerelerinden daha çok uyarıldığı ile ilişkilidir ve kişiden kişiye değişebilir. Ortak amaç kölenin çıldırırcasına hareket etmek isteyeceği noktaları uyarmaktır. Bunda çok aşırıya gitmemek gereklidir, zira bir panik veya rahatsızlık anında hızlı bir müdahale yolu yoktur, örneğin kölenizin astımı veya bir alerjisi varsa başlamadan çok önce bunun önlemi alınmış olmalıdır. Bu durumda nefes almanın kolay olmadığı göğüs kafesi veya diyafram üzerine pozisyondan dolayı olabilecek baskılar önemli olacaktır ki bunlar konuşmasını da engelleyebilir.

Sırt üstü durumda yüzü kontrol edilmeli ve işlem sırasında ses vermesi veya konuşması istenmelidir. Yüzüstü durumda onun yüzünü göremeyeceksiniz, güvenlik nedeniyle, onu hareket etmesi ve zevk için uyardığınız halde sesinin gelmemesi durumuna, pinpon topunun elinde olup olmadığı kontrol edilmelidir.

Genel olarak hareketsiz biri için uygulanabilecek teknik vibratör veya "magic wand" türü bir uyarıcı veya bulabilirseniz plazma ampulü olabilir. Sırt üstü pozisyon kölenin malını ortaya dökse de bu durumda kölenizi becermek (devasa bir penisiniz yoksa) pek pratik olmayacaktır, daha çok oyun için kullanılabilir. Sırt üstü yatarken kritik yerleri ile oynarken ona bir şeyler okutmak veya önceden "ezberlemiş olması gereken" şeyleri söylemeniz çok eğlenceli olabilir. Uyarımı hareketlerine yansıyamayacağı için sesine bolca yansıyacaktır. Fasılalı ve rasgele olarak uyarılması genel olarak beni daha çok zevk alacağım bir şekli.

Kölenizin yüzüstü pozisyonda olması doggy veya anal olarak daha uygun bir pozisyon olur. Bu durumda bile arada kalacak olan alçı bir problemdir, çok konforunuz olmayacak ama sizden çok o zevk alabilir bu durumdan, içine girildiğinde özellikle bu durumda ne kadar rahatlamış olduğunu anlayacaksınız.

Böyle bir alçıyı yapmak zor değil ancak işi bitince çıkarmak için "önceden denenmiş" güvenli araçlar kullanılmalı, çünkü acil çıkış yolu bulunmuyor.

13 Ekim 2018 Cumartesi

Yasak Hayaller ve Sınırlar III - Çiftlik

Günlük yaşantıdan vazgeçmeden, günlük yaşantıyı vakfederek bir kölelik sistemi de mümkün. Bu konuda belirttiğim şekil "kapitalizm" veya "sosyalizm" değil tabi, en azından yaygın şekliyle.

Bu modelde bağımlı bir hayat sürülmesine göre biraz daha farklı bir konu var. O da efendinin bu sistemin nimetlerinden yararlanması ve buna göre bir hayat sürmesi üzerine. Birden fazla köleye sahip bir efendinin gün içinde kölelerinin ne yaptığına pek karışmaması ama aynı çatı altında ekonomik bir model ile her şeylerini efendilerine vakfetmeleri burada önemli hale geliyor.

Efendinin hayatı kölelerin etinden ve sütünden yararlanan adi bir tembel hayatıdır. Kölelerinin her şekilde kullanır ve kölelerinin tadını çıkarır.

Somut olarak, köleler gündüz iş yaşamlarını devam ettiriyor, sosyal olarak kendilerini korumak için üzerlerinde kart/nakit bulunduruyorlar ama akşam efendinin evine döndüklerinde tamamen soyunup birbiri ile konuşamayacakları kafeslerine giriyorlar, aralarından sıra ile seçilen görevli köle tarafından besleniyorlar. Kazançlarının tamamını efendinin kasasına bırakıyorlar (kumbara türü kasa), evin ve efendinin her türlü ihtiyacı bu kasadan efendi alıyor ve alışverişe gidecek köleye veriyor.

Efendi kendi hobi işleri dışında çalışmıyor, köleler kasada ne kadar olduğunu bilmiyorlar, kasadan bir çıkış da yok. Kölelerin önceden gelen varlıklarının tamamı efendi üzerine geçiriliyor ve bu çalışmayan efendinin bir teminatı oluyor. Efendi kendi keyfine göre bir gün geldiğinde bunu köleye verip vermeme otoritesine sahip, köleler asla ve asla kendilerine ait bir varlık bulunduramıyorlar.

Efendi eğlenmek için kölelerin herhangi birini tercih edebilir, köleleri birbiri ile istediği gibi etkileştirebilir ve istediği anda istediğini dövebilir veya becerebilir.

Kafes kapılarında kilit bulunmuyor, ancak efendinin takdirine göre kafeslerdeki prangalar kullanılabiliyor.

Bu yaşam şekli de aslında bir ahır veya çiftlik türü bir yaşam modeli. Bir anlamda hayvanlaştırılmış (kafes, çıplaklık ve ekonomik unsurları ile ayrılıyor) harem hayatına da benziyor. Neden mümkün olmadığının nedenleri sosyal nedenler ağırlıklı olarak kölelerin kişisel hayatlarından tamamen soyutlanmaları gerekmesi.

11 Ekim 2018 Perşembe

Yasak Hayaller ve Sınırlar II - Bağımlı Bir Hayat

Bir insanın "günlük" yaşamından vazgeçmesi, ancak bunu benim için yapması. Bu fikir beni cezbediyor. Benzerlik açısından hemen bir "aman, günlük hayattan vazgeçme, hayattan değil" deme ihtiyacı duyuyorum. Bu bir anlamda "7/24 power exchange" denilen ilişki tarzına benzemekle birlikte benim zihnimdeki biraz daha farklı, 7/24 kadar iletişimsel değil.

Köle evden yalnız başına hiç çıkmaz, hiç bir süs eşyası bile takmadan, tamamen ve sürekli çıplak olarak efendisinin evinde "bulunur". Efendisi işine gider gelir, alışverişi yapar, o ise hep evdedir, kimse ile irtibatı yoktur. Efendisinin izin verdiği ve seçtiği birkaç kitabı okuyabilir ve birkaç filmi seyredebilir evde. Mutfakta sudan başka bir şey bulunmaz ve efendisinin kendisi için buzdolabına bıraktıklarından başka, kölesinin şişmanladığını düşündüğünde bazen bırakmaz da. Efendisinden başka kimse onun bu evde bulunduğunu bilmez. Kitap lambası ve televizyonun ışığı dışında ışıkları açamaz. Küçük bir mum kullanabilir karanlık olan tuvalete vb. gitmesi gerektiğinde.

Akşamları efendisi geldiğinde onu karanlık odada bekliyor olur, o odada bir kafesi vardır ve efendisinin geleceği saate yakın oraya girer, sesini çıkartmadan kafesinde oturur. Efendi gelip yemeğini verir, eğer canı istiyorsa istediği gibi sınırsızca kullanır. Bütün gün sonrasında bu kullanım ne kadar sert olsa da kısa veya uzun demeden bundan doyumsuz bir zevk alır. Efendisi ile konuşmaz, sadece sorusu olursa cevaplar.

Bazen efendisi haftalarca akşamları kafesinde tutar (gündüz rutinleri hariç), yanına uğramaz bile.

Derdini kapıya yapıştırdığı boş post-it'ler ile anlatır. Dört renk post-it vardır evde bolca.  Bazen iki üç gün yemeğini vermeyi unutur, kendisi hastalanıp efendisine yük olmasın diye bunu anlatmak için efendisi gelmeden kırmızı ama boş post-it kağıtlardan yapıştırır kapıya. Adet görmeye yakın sarı pos-it kağıt yapıştırır ve bitince çıkartır. Adet süresinde şort ve hijyen aracı kullanmaya izni vardır. Efendisine teşekkür için yeşil post-it yapıştırır kapıya. Efendisinden cinsellik istediği zamanlar ise mavi post-it yapıştırılıdır kapıya. Bu isteğinin efendi için bir önemi yoktur ama efendi ne kadar memnun edilebileceğini bilmek için bu pos-it'i ister. Mavi post-it aynı zamanda evde "içme suyu bitti" ile eş anlamlıdır bundan dolayı, yani anlamı "susadım"dır. Eğer gerçekten susamışsa efendi ağzına boşalarak bu kuruluğunu acil olarak geçirebilir de, çünkü çeşme suyu içmek yasaktır.

Buzdolabında kendisine bırakılmış yemeğin daima yarısını yemeyi öğrenmiştir, böylece efendisi yemek vermeyi unutursa tamamen aç kalmamış olur. Çatal ve bıçak kullanamaz, katı şeyleri elleri ile yer, sıvı şeyleri ağzını içine sokarak içer ancak kendini daima temiz tutar.

Evde her yerde kamera vardır ancak efendi dışarıdan hiç bakmamıştır bile kameralar ilk kurulduğu zaman hariç olmak üzere. Efendi arkadaşlarını getirdiğinde onu arkadaşlarına ikram edebilir cinsel malzeme olarak, o durumda görevi efendisinin arkadaşını tam olarak mutlu edebilmektir.

Bu, bazı detayları atlarsak bir pet, bir evcil hayvan yaşamı ki, evcil hayvanların bile daha çok özgürlükleri olduğu söylenebilir. Bu yaşam, bu hali ile köpekten çok bir kedinin yaşamın
a benziyor. Ancak kedi aç kalırsa çare arayabilir, buradaki kahramanımız onu da yapamaz. Efendisi kaza geçirip ölürse o da evde açlıktan ve yalnızlıktan ölür, tıpkı bakıma muhtaç bir bebek gibi. Bu açıdan tamamen ideal bir bağımlı hayattan bahsediyorum.

Bu amacı tam yerine getirmede de bir film hatırlıyorum, Boxing Helena, en azından ev hapsi konusunda benzerlik taşıyor, kadının uzuvlarını kesip tamamen bağımlı bırakma fikri ise beni hayallerimde bile oldukça insaflı olduğumu söylüyor bana.

Bunun sınırlayıcı çok yönü var, aklı olan insan açısından çok örnek vermeye bile gerek yok. Öncelikle bu şekilde yaşamak bir insanı çıldırtır, ruh hastası haline getirir. Kimse diğer insanlardan bu kadar kopuk da değildir, ya çevresi vardır, ebeveyn, akraba vesaire, pratik olarak böyle bir kişi yoktur. Herkesin hayatını sürdürdüğü ve geçmişten yaptığı bir yatırım düzeni vardır. Dolayısıyla bu fazla ideal bir fantezi. Belki bir süre olabilir ama o olasılık o kadar düşük ki kişinin bu şekilde bir hayatına ayırabilecek zamanının ve özgürlüğünün olması gereklidir.

Özetle, hiç kimse özgürlüğünü bir tek kişiye bırakacak kadar özgür değildir.

9 Ekim 2018 Salı

Yasak Hayaller ve Sınırlar I - Giriş

Bazı fanteziler vardır sadece zihinde yarı tabu bir hayal olmaya mahkum olurlar. Mutlaka bir nedeni vardır. Aşamayacağınız bir nedeni. Bu sınır duruma bağlı olarak bizzat kendiniz ve psikolojik yapınız da olabilir, toplumsal, vicdani veya insani nedenler de olabilir.

Çoğu kişi bunları sadece "toplumsal kurallar" boyutuyla düşünebilir. Bence bununla sınırlı olması çok doğal gelmiyor, zira sadece ve sadece "toplumsal kural" veya "günah" gibi başlıklar ve ilişkili bilinç altında yer etmiş halleri ile insan sınırlanıyorsa o insandan korkmak, korkmak da yetmez, oradan bir an önce kaçmak lazımdır, çünkü bu nedenlere dayanıyor olması bir "bilinç altına itilme", "başka şekilde ortaya çıkma" silsilesi yaratır ve bazen kendisinden daha zararlı ancak toplumsal veya dinsel yasakların dışında kalan yönlere de götürebilir. Kimisi BDSM'yi de dahil edebilir, ama söylemek lazım ki sınırları çerçevesinde yapıldığı sürece BDSM gerçekten en az cinsellik kadar masumdur. Sadece biraz daha sıra dışıdır.

Kişi yaşamak istediklerini yaşar, yaşamak isteyip yaşayamadıklarını hayal eder, yaşamak istemediklerinden kaçar. "Yaşamak isteyip yaşayamadıkları" bölgesi oldukça gridir (Bu grinin o aptal 50 tonlu gri ile ilgisi yoktur, yazarı tesadüfen bir süre benim yolumdan yürümüştür sadece). Kişinin bundaki cesareti genel hayat konusundaki cesareti ile benzerlik gösterir. Ancak kişiden kişiye bu gri bölgenin bazı yerleri artık aydınlanmıştır ve kişi bunu bir ölçüde içselleştirmiş, beyazlaştırmıştır.

Bazıları için "memesinin bağlanması", "tanımadığı bir kişinin içine girmesi" gibi şeyler bile çok uyarıcı fantezi olsa bile, fikren mücadele edilmesi zor olabilir, zihinden uzaklaştırılmak için efor harcanıyor olabilir, bunları açıklayarak deşifre ettiğinde başına gelecek olan bilinmezden korkuyordur. Belki bunları konuşmak veya aklının köşesinden geçirmek bile korkutuyordur. Dahası, tecrübe ile sabit, böyle bir tecrübeyi yaşadıktan hemen sonra yatağa uzanmış, kıçının ve memesinin acısına rağmen keyifli ve meraklı şekilde sorular sormanın zevkini gözlerde görmek mümkün.

Diğer birileri için bunlar normal, yaşanmış ve hatta sıradanlaşmış olmakla birlikte yine söylenmeyen ama fantezisi sınırlanmaya çalışılan konular olabilir, bilinçli veya bilinç dışı. Başkaları için tabu olan şeyleri çoktan aşmış olması kişinin kendi tabuları olamayacağı anlamına gelmeyecektir. Bunları birilerinin okuması okuyan için bazen "aslında istediğinin asla bu olmadığı" kanısına da götürebilir ve muhtemelen yarıda keser, bazen de yaşayamadığı o şey için elini cinsel bölgesinde gezdirip alternatif bir lezzet için hayal gücüne teslim edebilir tabusunu.

Bunlar nelerdir? Kendimi beyaz fare yerine koyarak (labirentte peyniri bulamama riskini alarak) bir kaç konu çıkarabilirim.

Bunların bazıları tek cümle ile ifade edilebilir ancak detaylı olanlarını bir yazı dizisi olarak blogda yayınlamayı düşünüyorum, hepsini burada tüketmeden. Bir dominant/sadist erkeğin bakış açısından olacaktır ancak potansiyel bir partneri de ilgilendirecek detaylar her zaman var, BDSM en az iki kişi tarafından yaşanmazsa zaten hayalden ibarettir.

Bunlardan biri kölelerimin bedeninde hayat boyu taşıyacağı bilinçli bir iz bırakmaktır. Bir yara bereden bahsetmiyorum, bilinçli bir imza. Ancak bunu yapmamayı tercih ediyor olmamın nedeni kölemin sosyal durumu. Bunu bir "ömür" ile ilgili karar olarak görmek, fikirlerin değişebileceğine ilişkin saygı bu konuda benim sınırımı çiziyor, kaldı ki bu sınır benim bir sınırım, çünkü açıkçası kendi bedenimde böyle sosyal göstergeli bir iz bir istemediğim için "dövme" bile yaptırmak benim için tabudur. Ancak bunu böyle düşünmeyen çok kişi olduğu çok açık, bu "dövme yapılmış olmasından tamamen nefret etmek" anlamına gelmediğini belirtmeliyim, kendi bedenimi düşünüp empati yapıyorum sadece.