Köle evden yalnız başına hiç çıkmaz, hiç bir süs eşyası bile takmadan, tamamen ve sürekli çıplak olarak efendisinin evinde "bulunur". Efendisi işine gider gelir, alışverişi yapar, o ise hep evdedir, kimse ile irtibatı yoktur. Efendisinin izin verdiği ve seçtiği birkaç kitabı okuyabilir ve birkaç filmi seyredebilir evde. Mutfakta sudan başka bir şey bulunmaz ve efendisinin kendisi için buzdolabına bıraktıklarından başka, kölesinin şişmanladığını düşündüğünde bazen bırakmaz da. Efendisinden başka kimse onun bu evde bulunduğunu bilmez. Kitap lambası ve televizyonun ışığı dışında ışıkları açamaz. Küçük bir mum kullanabilir karanlık olan tuvalete vb. gitmesi gerektiğinde.
Akşamları efendisi geldiğinde onu karanlık odada bekliyor olur, o odada bir kafesi vardır ve efendisinin geleceği saate yakın oraya girer, sesini çıkartmadan kafesinde oturur. Efendi gelip yemeğini verir, eğer canı istiyorsa istediği gibi sınırsızca kullanır. Bütün gün sonrasında bu kullanım ne kadar sert olsa da kısa veya uzun demeden bundan doyumsuz bir zevk alır. Efendisi ile konuşmaz, sadece sorusu olursa cevaplar.
Bazen efendisi haftalarca akşamları kafesinde tutar (gündüz rutinleri hariç), yanına uğramaz bile.
Derdini kapıya yapıştırdığı boş post-it'ler ile anlatır. Dört renk post-it vardır evde bolca. Bazen iki üç gün yemeğini vermeyi unutur, kendisi hastalanıp efendisine yük olmasın diye bunu anlatmak için efendisi gelmeden kırmızı ama boş post-it kağıtlardan yapıştırır kapıya. Adet görmeye yakın sarı pos-it kağıt yapıştırır ve bitince çıkartır. Adet süresinde şort ve hijyen aracı kullanmaya izni vardır. Efendisine teşekkür için yeşil post-it yapıştırır kapıya. Efendisinden cinsellik istediği zamanlar ise mavi post-it yapıştırılıdır kapıya. Bu isteğinin efendi için bir önemi yoktur ama efendi ne kadar memnun edilebileceğini bilmek için bu pos-it'i ister. Mavi post-it aynı zamanda evde "içme suyu bitti" ile eş anlamlıdır bundan dolayı, yani anlamı "susadım"dır. Eğer gerçekten susamışsa efendi ağzına boşalarak bu kuruluğunu acil olarak geçirebilir de, çünkü çeşme suyu içmek yasaktır.
Buzdolabında kendisine bırakılmış yemeğin daima yarısını yemeyi öğrenmiştir, böylece efendisi yemek vermeyi unutursa tamamen aç kalmamış olur. Çatal ve bıçak kullanamaz, katı şeyleri elleri ile yer, sıvı şeyleri ağzını içine sokarak içer ancak kendini daima temiz tutar.
Evde her yerde kamera vardır ancak efendi dışarıdan hiç bakmamıştır bile kameralar ilk kurulduğu zaman hariç olmak üzere. Efendi arkadaşlarını getirdiğinde onu arkadaşlarına ikram edebilir cinsel malzeme olarak, o durumda görevi efendisinin arkadaşını tam olarak mutlu edebilmektir.
Bu, bazı detayları atlarsak bir pet, bir evcil hayvan yaşamı ki, evcil hayvanların bile daha çok özgürlükleri olduğu söylenebilir. Bu yaşam, bu hali ile köpekten çok bir kedinin yaşamın
a benziyor. Ancak kedi aç kalırsa çare arayabilir, buradaki kahramanımız onu da yapamaz. Efendisi kaza geçirip ölürse o da evde açlıktan ve yalnızlıktan ölür, tıpkı bakıma muhtaç bir bebek gibi. Bu açıdan tamamen ideal bir bağımlı hayattan bahsediyorum.
Bu amacı tam yerine getirmede de bir film hatırlıyorum, Boxing Helena, en azından ev hapsi konusunda benzerlik taşıyor, kadının uzuvlarını kesip tamamen bağımlı bırakma fikri ise beni hayallerimde bile oldukça insaflı olduğumu söylüyor bana.
Bunun sınırlayıcı çok yönü var, aklı olan insan açısından çok örnek vermeye bile gerek yok. Öncelikle bu şekilde yaşamak bir insanı çıldırtır, ruh hastası haline getirir. Kimse diğer insanlardan bu kadar kopuk da değildir, ya çevresi vardır, ebeveyn, akraba vesaire, pratik olarak böyle bir kişi yoktur. Herkesin hayatını sürdürdüğü ve geçmişten yaptığı bir yatırım düzeni vardır. Dolayısıyla bu fazla ideal bir fantezi. Belki bir süre olabilir ama o olasılık o kadar düşük ki kişinin bu şekilde bir hayatına ayırabilecek zamanının ve özgürlüğünün olması gereklidir.
Özetle, hiç kimse özgürlüğünü bir tek kişiye bırakacak kadar özgür değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder