Sabri geldiğinde Kerem boşalmış ve koltuğa oturmuştu dinlenmek için. Sabri Yeliz’i ayağa kaldırıp dengesini bulmasını sağladı. Mutfağa kadar gidip birasını almasını söyledi. Hafif bir yalpalamanın ardından mutfağa gitti Yeliz. Bu, Yeliz’in biraz kendine gelmesini sağladı, zaten bu nedenle böyle istenmişti kendisinden.Sabri çantadan çıkardığı streç filmin ucunu bulmaya çalışıyordu Yeliz döndüğünde, inat etmişti ne Yeliz’den istiyordu bunu yapmasını ne de Kerem’den. Ucunu bulduğunda katlayarak ayırdı ve Yeliz’i tasmasından salonun geniş bir yerine götürdü. Kerem’den gelmesini rica etti. Çıplak olan Yeliz’in belinin etrafından çevirdi iki tur streç filmi. Kerem’den tutmasını rica etti ve Yeliz’i kendi etrafında yavaşça dönmesi için hareketlendirdi. Kollarını iki yana açtı Yeliz’in, tıpkı turnet tahtasındaki kili şekillendiriyordu. Bir yandan da sıkılığını ayarlıyordu streç filmin.
Belinin etrafı dört beş tur sarıldıktan sonra Sabri eline ketçap tüpünü aldı, sarılmış olan yerin içine sokup sıktı. Ardından döndürmeye devam etti. Yeliz’in kollarını indirdi ve çevirmeye devam etti. Ketçap’ın yerini mayonez aldı. Streç filmin içine sıra sıra yumurta içi, çikolata sosu, nar ekşisi, zeytinyağı, beyaz peynir, toz şeker, jöle, puding, pişmiş spagetti makarna ne bulursa dolduruyordu Sabri. Kerem şaşkınlıkla izliyor ve bir anlam veremiyordu bunun neden yapıldığına, Sabri’nin daha önceden yaptığı hazırlık gözünden kaçmamıştı. “Abi bu kadar malzemeyi nereden buldun” diye sorabildi ancak. Sabri bunları doldururken dışarı taşmamasına streç fimin içinde kalmasına özen gösteriyordu. Dizlerineden boynuna kadar sarılmıştı Yeliz. Kerem’in de desteği ile banyoya götürüp dizerini de sarıp küvete yatırdılar. Sabri en son kafasına makarna boşalttı, üzerine de puding ve bal döktü. Öylece orada bıraktılar ve ışığı da üzerine kapattılar. Salona geçip oturdular ve konuşmaya başladılar. Sabri; “Bundan nasıl zevk aldığımı düşünüyor olmalısın” dedi. Kerem bozuntuya vermeden “yok işte çöpümüz oldu artık kadın, diğer çöplerle karıştırıp dışarıdaki konteynere de bırakalım akşam çıkarken” dedi. Sabri güldü, “bu öyle değil, dediğin özellikle Yeliz için kendinden geçirici olabilirdi ama bunu o hoşlandığı için yapıyorum. O streçlerin içinde nasıl bir zevk alıyor biliyor musun şimdi?, alkol uyuşturucu falan hiç bir şey veremez o hazzı ona, benim açımdan güzelliği şu ki tam istediğim kıvama getiriyor onu, tabi ayrıca böyle savunmasız ve değersiz olması da etkiliyor bir miktar.”.
Yeliz marine olup kalmasın diye banyoya gittiler ve maket bıçağı ile “pisliği” üzerindeki naylondan kurtardılar. Sabri gelen çişinin kokusunu bu karışmış kokulara kattı. Kerem ağzına gelen tükürüğünü bir kaç defa Yeliz’in yüzüne tükürerek bu çorbada tuzum olsun dedi. Kalan malzemeleri de küvete Yeliz’in üzerine boşalttılar ve çıkarken bu sefer ışığı ve kapıyı açık bıraktılar.
On dakika kadar sonra Sabri yalnız başına banyoya gitti, alçak ama sert bir sesle, “Mutlu musun canım?” dedi. “Deliriyorum” dedi kısık sesiyle Yeliz, “Keşke saatlerce böyle kalsam, hiç azalmaz”.
“Ama sonu geldi, seni yıkayacağız.” dedi Sabri ve küvetin deliğinden geçemeyecek şeyleri (Yeliz’in kendisi hariç) kaba olarak temizleyip bir poşete doldurdu. “Yıkanacaksın ve başka şekilde devam edeceğiz.”.
Yeliz o kadar yıkanmasına köpük köpük şampuanlanmasına rağmen halen garip bir yiyecek kokusu çıkıyordu teninden. Kötü bir koku da değildi ama işin garibi.
Salona geldiğinde Kerem bir kez daha geçti Yeliz’in üzerinden. Kerem devam ederken Yeliz becerildiği yerde Sabri’ye dönüp “sahibim, keşke o getirdiğiniz hayali gençler şimdi burada olsalar da sırayla beni…” dedi. Kerem bir anlam veremedi, Sabri kısaca gülümsedi, tam tavına gelmişti Yeliz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder