10 Aralık 2018 Pazartesi

BDSM'de Kış

Öyle kar manzaralı pencere resmi koyduğuma bakmayın, başlığımın mesajı biraz farklı.

Kitap serisi yayınlanan, kitap okumayan kitleye de acımasızca sinema aracılığı ile ulaşan 50'nin tonları başlıklılar döneminde  başlayan BDSM'mimsi şeyin getirdiği bir bahar hareketliliği ile galeyana gelen "türümün dişileri" tekrar eski hallerine döndüler, eski sönük haline döndü BDSM çevresi.

Aslında aradığının BDSM değil de bir çeşit fantezi romantizmi olduğunu fark eden orta yaş kitlesi ve zaten ne aradığını tam bilmeyen ve bu işlere hiç girmemesi gereken bakire genç kitlesi kenara çekilince sevgili kölelerim ile başbaşa kaldık. Bu sürede birkaç geçici partneri bilinen yollardan mutlu edebildim, biraz fazlası da hoşlarına gitti ama D/s veya BDSM'de sınırlarının ne olduğu belli olduğundan zincirin soğukluğu ve birkaç kırbaç darbesinden sonra tatmin olmuş göründüler ve devamı malum, bütün yetişkinlerin bildiği doğal süreç. Aslında bu ne ilk ne de son oldu ve dahası kötü de değil, çok da zevkli fantezili yatak dışı cinsellik, ama bu doğal eksende sınırlı kalmak pek tercih ettiğim bir şey değil.

Şu anda süregelen kış uykusunda uyanık olmak, fikirsel zenginliğimi de etkiliyor, en azından soğuk hale getiriyor ama bu durum iki kişinin arasında esen bir rüzgar sonuçta, meltem de olsa buz gibi karayel da olsa.

27 Ekim 2018 Cumartesi

Cinsel Cazibe'nin Bedensel Özgürlüğe Kavuştuğu Yer

Bu konuda başlığın konunun kendisinden ağır olduğunu düşündüm koyduktan sonra ama değiştiremedim, hoşuma gitti çünkü. Konu basit: Neden bazıları ile kolayca bedensel ilişkiye başlanır da bazıları için "teklif edilmesi bile düşünülemez" bir bariyer, duvar oluşturur?

Bunun en basit haliyle "mantık" ile"ilkellik" çatışması, iletişim şekli farklılığı nedeniyle olduğunu düşünüyorum, "ilkellik" yerine "çocukluk" veya "hayvanlık" demek de mümkündü elbet, hiç yanlış da olmazdı.

Bedensel ilişki aslında kesinlikle mantıklı bir şey değildir, içgüdüsel bir şeydir. Katı mantık denince tekrar moda olmanın eşiğinden dönmüş olan eski Uzay Yolu dizisinin Mr. Spock'u geliyor aklıma, adamı düşünüyorum, kesin bir "mantık adamı", hatta o kadar mantıklı biri ki bir çeşit "ulaşılmaz hayranlığı" oluşturacak düzeyde adamın seksapeli de var, belki kesinlik ve kararlılık bir karizmatik yön verdiği içindir. Bu adamın çılgınlık yapması adeta imkansız olduğundan evli barklı olsa bile nasıl bir bedensel birliktelik yaşayacağından emin değilim, hayır, aslında çok eminim, aslında şöyle olacaktı, duyabiliyorum: "Evet Mrs. Spock, şimdi ileri geri yapıyoruz, içinize tam girilip çıkılacak; toplam yüz yirmi defa saniyede tam iki defa olacak şekilde, ben karar verdiğimde elimi kaldıracağım ve boşalacağım". Tabi bu bir genç Vulkanlı için geçerli, orta yaşlı (400-500 yaşlarındaki) Vulkanlılarda toplam adet dört kat, süre ise iki saniyede bir olur ve bu yaş ile düz ve ters orantı ile hesaplanmalıdır. Tıpkı bir deney tüpünde malzeme karıştırır gibi.

Ya, tamam! adam bir uzaylı, pardon, bir Vulkanlı ama bu şekli bizim uzaylı kavramımızı bile aşıyor. Cinsellik tabanlı işlerin içinde bir hayvanlık, ilkel benlik olmazsa bu ileri derecede bir Sopck'lık (yazım hatası yok) olurdu herhalde. Yine de bu adamın alkol almış halini bir görmek isterdim doğrusu! Sanırım önceden belirlenmiş giriş çıkış sürelerine eş zamanlı olarak evrenin ve etiğin kuralları konusunda konuşur dururdu, off tam bir fuck-machine, hız ayarlı değil ama idare eder işte...
Konudan uzaklaşıyorum fark ettim, panik yok.

Günlük hayattan bir kişi ile günlük hayatın kuralına uygun bir amaç ile iletişime geçeriz, seksapeline kapılsak da, beğensek de, genelde bunu gizli tutmayı tercih ederiz, muhtemelen o ortamda üçüncü kişilerin olmasını veya olabileceğini de dikkate alarak, kimse konuşmasın isteriz bu ilkel dürtümüz hakkında, hatta mümkünse birinci ve ikinci kişi de konuşmasın. Bazen o kadar beğenmiş oluruz ki onu oracıkta çekip vururuz... Kastettiğimi anladınız, araya öyle sosyal bariyerler sokarız ki bir bedensellik artık mümkün olmasın, "havalar da ısınıyor ama" ve hatta hatta "çocuklarınız var mı?" veya "eşim/babam/annem/abim de şöyle demişti bu konuda" gibi bir şeyler bile demek mümkün, ikisi de bekar olsa yine biter bunlardan biri denildiğinde...

Bazen bunlardan hiç biri olmaz ama o kişi gözümüzde "bir başkası" kılığına girer ve yine onu dünyanın öbür ucuna kadar götürür. "O iyi kızdır tuvalete bile gitmez o" gibi bir yaklaşım veya "İşinde çok ciddi, her zaman öyledir" algısı başlar. Karşı taraftaki adına düşünüp onu aslında onun nasıl bir "oyma delme makinası" olabileceğini veya "profesyonel inleme kabiliyetli olan gündüz orospusu" olabileceğini düşünemeyiz, asla. O zaman bitmiştir, bir başkasının becerdiğini duyuncaya veya açık oluncaya kadar susarız, bazen yıpratır, bazen kabul ederiz, ama umursarız gizliden gizliye.

Bir anlamda reddedilme korkusunu gizlemek içindir arkasına sığındığımız bu sağlam bariyerler, duvarlar, bazen de karşılıklı olarak korunan ve kafamıza sokulan bir terbiyelilik, mollalık fikridir.

Ancak bunun tersi, eğer karşımızdaki ile o işin olacağı üzerine bir senaryo üzerine bir araya gelinmişse artık neler olacağı tamamen tarafların tecrübelerine kalmıştır. Reddedilme korkusu yoktur. Eğer "ilk defa" korkunuz yoksa geçmiştekileri örnek alırsınız, bu aşamada işler kötü giderse karşı tarafın kabahati olarak görme olanağınız vardır. "Biliyordun niye tersledin?" veya "biliyordun niye davranmadın?" yükünü karşı tarafa atmak kolaydır çünkü, haklısınızdır. Ama bunda bile kendini suçlayıp kaçacak nitelikte olanlar var ve bu daha çok durumun "ilk olması" veya "unutulmuş olması" ile ilgilidir. Blog yazarı olarak kendisine kolaylıklar ve iyi yolculuklar dilerim her kim ise.

Bunlar olmadı ve heyecanı sıçratacak şeyler oldu veya standart cinsellik öncesi prosedür (üstünü başını çıkartma) başladı. O zaman hiçbir engel kalmaz iki beden arasında. Tabi iki taraftan birinin buraya kadar bir iç savaş ile getirilmiş bir içsel engeli olmama şartı ile. Burada daha sonra geçecek olanları şimdilik geçiyorum, bu blogdaki herhangi bir şeyi buraya sokabilirsiniz. Bittiğinde ise birinin eli diğerinin vajinasında veya memesinde, diğerinin bacakları aralık bir manzarada birbirlerine felsefi yorumlar yaptıkları bir senaryo ile bitebilir.

İşte bu son anı daha önceden biliyor olsaydınız önceki durumda kaçar mıydınız? Zannetmiyorum ama zamandaki o bariyer öyle büyük ve sağlamdır ki bunu zihninizden geçirmeniz belki sadece sonrasında yapabileceğiniz ve tükettiğiniz olasılıklardan en sol kalan ümitsiz bir mastürbasyon ile sınırlı kalırdı, bazen o bile kalmaz.

Bazı cevvaller vardır, "ben istediğimi yatağa atarım" diyecek, ancak belki de sadece kolay kişileri, muhtemelen de diğer cevvalleri seçiyordur. Bu gibilerin konusu skordur adeta, çünkü cinsellikte bedensel ilişkinin başladıktan sonraki hali ile aynı şekilde yaşarlar, özetle, beyinsizce, o nedenle çok kolaydır, sizi frenleyen bir organınız yoktur. Bu nedenle çok da karışmayacağım bu çeşitlere. Bunun adayların "seçmece" olmadığı durumda mümkün olmadığını sanıyorum. Bazı kitap ve filmler bunun tersinin mümkün olduğunu, bir playboy'un veya playgirl'ün kontrolü iki taraf adına ele geçirmesini anlatırlar. karşı tarafı bedensel katılıma itebilmenin bir "bilim" veya "sanat" falan olduğunu ima ederler. Eğer "bilim"se teorinizi, deneyinizi bir görelim, eğer sanatsa tuvali veya sahneyi ben seçeceğim, bakalım eserini konuşturabilecek misin? Tarafsız olacağımı kimse söylemedi ama, hatırlatırım.

Bu işin başlangıç noktası "amaç birliğidir", bunun görünür halde olması ve şüphenin olmamasıdır. Bu kadar basit. Ancak bu konuda da "güven" en önemli kıstastır. Güven için günlük rutininde yaşayan üçüncü kişilerle ilişkiler ve olası anormal kişilik riski genelde halen bir baş ağrısıdır çünkü.

BDSM'nin de bu kuralları cinsellikle hemen hemen aynıdır, çünkü paylaşım şekli cinselliğe çok yakındır. BDSM'de en önemli fark cinselliğin karşı taraftan içgüdüsel olarak istendiğini biliyor olmanız ama BDSM'de bunu bilmenin günlük hayatta çok zor olmasıdır. Eğer bu konuda geniş bir toplumda yaşamıyorsanız, işaretler taşıyıp bu amaçla yapılan barlar falan yoksa, bir işareti de yoktur.

25 Ekim 2018 Perşembe

Yasak Hayaller ve Sınırlar V - Kızarmış Yeşil Domatesler

En vahşi yasak hayalim sanırım bir köleyi afiyetle yemek olabilir.

Bunu söylerken bile korkuyorum ama şu komşu kadının eve gelip sevimli çocuğunuza "yerim ben seni..." demesi çok normal de bu mu anormal?

Bunun bir şekli Dolcett olarak cinsel ileri fantezi dünyasında var, bu konuyu daha önce işlemiştim, tekrar etmek istemiyorum; kadınların orasını burasını kesip kasaplık yapmalar, kadın çevirme, barbekü, ızgaralar falan. Üstelik bunu "yenilmek istenen" tarafından sevenler de olduğunu ve onlardan  biriyle (yanlış hatırlamıyorsam Avrupa'da küçük bir ülkedendi) sohbet bile edebildiğimi söyemiştim. Bana "yemek" belki ilginç gelebilir çünkü hayatı konu olan ben değilim, ama onun bakış açısını çok merak etmiştim, bana kısaca "maksimum teslimiyet, efendiye tam ve son anlamı ile hizmet" olarak düşünebileceğimi söylemişti. Sordum ki gerçekte bunu yapmak ister miydi? Bilmediğini söyledi ama düşünmenin çok hoşuna gittiğini söyledi. İşte bu belki "Yasak Hayal"i en iyi tanımlayan cümleydi.

Bunda karşı tarafın canının acımasının hoşuma gitmesi mümkün değil, yani bu partner odaklı bir fantezi değil, onun ne hissedeceğinin önemi olmayan neredese tek fantezi.

Güzel bir memenin fırında pişirilmiş şeklinin de lezzetinin da çok da lezzetli olmayacağını ben de biliyorum. Bedensel organların da ağzımızın alıştığı küçükbaş veya büyükbaş etlerinden daha lezzetli olmayacağını. Bu nedenle ben de aslında o Dolcett kızının fantezi şeklini paylaşıyorum, hayal etmenin lezzetini.

Bu tür bir ilginin gerçekleşmiş haline "yamyamlık" diyorlar ancak şu da var ki yamyamlık cinsel bir konu değil, karnını doyurmakla ilgili bir konu.

Diğer taraftan bu işlere sadece misafir olmuş birinin yapabileceği bir yorum geliyor. Ama fantezi kurmayı bırakın, standardın dışına en ufak bir taşma yapabilecek biri olmadığını düşünerek "aaa, sapığa bakın, katil bu, bak öldürecek kadınları, öldürüp yiyecek sapık booo" dediğini duyuyor gibiyim. E, dediğimi anlayamayan birinden masum veya kötü niyetli, bundan fazlasını da bekleyemem zaten. Burada hayal dünyasın dahilinde bazı sınırları aşabilmekten bahsederken bu tür şeyleri (bu konuda olmasa da) diyenler de oldu şimdiye kadar. Bu tür fikirsel sınırlıların bunlardan daha beterini fiili olarak gerçekleştirebilecek bir potansiyeli olduğunu gazete haberlerinde izliyoruz, ama nedeni hiç bir zaman bir fantezi değil, kendi hırslılığının sonuçlarını gizlemek, burada bahsettiğim tecavüz ettiği zavallı ergen kızları kesip biçip yok eden "gerçek sapıklar" veya "cahillik içinde vahşet" adayları.

Bir fıkra aklıma geldi.

Afrikada yamyam bir kabileden bir baba ve oğul avlanıyormuş. Avrupalı tipinde bir içim su kadın görmüşler ve dikkat kesilmişler. Oğul babaya:

- Baba eve götürüp pişirip yiyelim mi? Demiş.

Baba cevaplamış:
- Oğlum bunu eve götürelim, anneni kesip yeriz.

18 Ekim 2018 Perşembe

Yasak Hayaller ve Sınırlar IV - Tam Beden Alçı

 En başından söylemekte yarar var, diğerlerini bilemem ama eğer konu ile ilgili bir profesyonel değilseniz bu fanteziyi EVDE ASLA DENEMEYİN. Yasak bir Hayal denecek kadar uç görünmemekle beraber sakatlanma olasılığı ve hayati riskler içerir.


Yasak olmasa bile en azından benim uygulama açımdan zor gibi görünen bir fantezi de kölenin bütün vücudunu alçılamak. Bu fanteziyi kölenin bir bidon içine girip boğazına kadar beton ile doldurulması olarak düşünüyordum ama bunu düşünmek benim bile sınırlarımı aştı, yazarken bile tedirgin oluyorum, çünkü oradan çıkması ile ilgili detayları da düşünmeye fazlası ile alışığım ve orada çıkmaza girdim. Sonuçta fantezim insanı eziyetle öldürmek falan değil. Bırakın bunu, olası kazalara karşı her tür önlemi %100 almazsam aptal ve sorumsuz bir efendi olurum (aman dikkat! piyasada böyle sorumsuz kişiler az değil).

Bu nedenle alçı konusunu biraz daha medikal boyuta taşıdım ve baş hariç bütün vücudu tıbbi alçı ile alçılamayı uygun gördüm. Biraz farkla tabi, benimkinin biraz estetik yönü de olmalı.

Bu alçı bazı yerleri açıkta bırakacak, vajina, göğüsler,
göbek ve baş. Normal bir tıbbı tam beden alçıda boşaltımı sağlamak için zaten alt tarafı boşluk bırakılıyor ve kolaylık için bir şeyler takılıyor. Bu delik bizde başka işlere yarar tabi.

Geri kalan bütün beden hareket edemez şekilde olacak. Tabi öyle mum gibi dururken alçılanmayacaktır, bacakların servise tam açık, tercihen iki yana açılabildiği kadar gerilmiş, dizler yüzüstü yatırıldığında hizada durabilmesi için 90 derece kırık. Eller ensede birleştirilmiş, yüzüstü yattığında zeminin suratına baskı yamaması için dirsekler yüz hizasının önünde bulunacak şekilde ayrıca alçılanmış olmalı. Sağlamlaştırma için iki dirsek arası bir çubuk ve dizler arası çubuk olmalı. Ensede birleşen elleri en az bir pinpon topunu dışarı itecek kadar  açıklığa sahip olmalıdır ki acil bir durumda bir güvenlik kelimesi olarak parmakları arasında sıkıştırdığı pinpon topunu kullanılabilsin.

Alçılama öncesi köle düzgün bir şekilde makyajını ve her türlü temizliğini yapmış olmalı.

Alçılama bittiğinde ve sertliğini elde ettiğinde kölenin gıdıklandığı bir yeri gıdıklanarak test edilebilir. Eğer vermek isteyip de veremiyorsa alçı uygundur.

Bu durumda önce sırtüstü, yüz yüze bakılırken kölenin genital bölgeleri uyarılarak (muhtemelen güzelce ıslanmış olacaktır) kalp atışı hızlandırılarak başlanılabilir. Bunu göğüslerine fiske ile uyarım veya kırbaç ile canını yakma faslı yapılabilir,ki burada yapılacaklar daha çok kölenin nerelerinden daha çok uyarıldığı ile ilişkilidir ve kişiden kişiye değişebilir. Ortak amaç kölenin çıldırırcasına hareket etmek isteyeceği noktaları uyarmaktır. Bunda çok aşırıya gitmemek gereklidir, zira bir panik veya rahatsızlık anında hızlı bir müdahale yolu yoktur, örneğin kölenizin astımı veya bir alerjisi varsa başlamadan çok önce bunun önlemi alınmış olmalıdır. Bu durumda nefes almanın kolay olmadığı göğüs kafesi veya diyafram üzerine pozisyondan dolayı olabilecek baskılar önemli olacaktır ki bunlar konuşmasını da engelleyebilir.

Sırt üstü durumda yüzü kontrol edilmeli ve işlem sırasında ses vermesi veya konuşması istenmelidir. Yüzüstü durumda onun yüzünü göremeyeceksiniz, güvenlik nedeniyle, onu hareket etmesi ve zevk için uyardığınız halde sesinin gelmemesi durumuna, pinpon topunun elinde olup olmadığı kontrol edilmelidir.

Genel olarak hareketsiz biri için uygulanabilecek teknik vibratör veya "magic wand" türü bir uyarıcı veya bulabilirseniz plazma ampulü olabilir. Sırt üstü pozisyon kölenin malını ortaya dökse de bu durumda kölenizi becermek (devasa bir penisiniz yoksa) pek pratik olmayacaktır, daha çok oyun için kullanılabilir. Sırt üstü yatarken kritik yerleri ile oynarken ona bir şeyler okutmak veya önceden "ezberlemiş olması gereken" şeyleri söylemeniz çok eğlenceli olabilir. Uyarımı hareketlerine yansıyamayacağı için sesine bolca yansıyacaktır. Fasılalı ve rasgele olarak uyarılması genel olarak beni daha çok zevk alacağım bir şekli.

Kölenizin yüzüstü pozisyonda olması doggy veya anal olarak daha uygun bir pozisyon olur. Bu durumda bile arada kalacak olan alçı bir problemdir, çok konforunuz olmayacak ama sizden çok o zevk alabilir bu durumdan, içine girildiğinde özellikle bu durumda ne kadar rahatlamış olduğunu anlayacaksınız.

Böyle bir alçıyı yapmak zor değil ancak işi bitince çıkarmak için "önceden denenmiş" güvenli araçlar kullanılmalı, çünkü acil çıkış yolu bulunmuyor.

13 Ekim 2018 Cumartesi

Yasak Hayaller ve Sınırlar III - Çiftlik

Günlük yaşantıdan vazgeçmeden, günlük yaşantıyı vakfederek bir kölelik sistemi de mümkün. Bu konuda belirttiğim şekil "kapitalizm" veya "sosyalizm" değil tabi, en azından yaygın şekliyle.

Bu modelde bağımlı bir hayat sürülmesine göre biraz daha farklı bir konu var. O da efendinin bu sistemin nimetlerinden yararlanması ve buna göre bir hayat sürmesi üzerine. Birden fazla köleye sahip bir efendinin gün içinde kölelerinin ne yaptığına pek karışmaması ama aynı çatı altında ekonomik bir model ile her şeylerini efendilerine vakfetmeleri burada önemli hale geliyor.

Efendinin hayatı kölelerin etinden ve sütünden yararlanan adi bir tembel hayatıdır. Kölelerinin her şekilde kullanır ve kölelerinin tadını çıkarır.

Somut olarak, köleler gündüz iş yaşamlarını devam ettiriyor, sosyal olarak kendilerini korumak için üzerlerinde kart/nakit bulunduruyorlar ama akşam efendinin evine döndüklerinde tamamen soyunup birbiri ile konuşamayacakları kafeslerine giriyorlar, aralarından sıra ile seçilen görevli köle tarafından besleniyorlar. Kazançlarının tamamını efendinin kasasına bırakıyorlar (kumbara türü kasa), evin ve efendinin her türlü ihtiyacı bu kasadan efendi alıyor ve alışverişe gidecek köleye veriyor.

Efendi kendi hobi işleri dışında çalışmıyor, köleler kasada ne kadar olduğunu bilmiyorlar, kasadan bir çıkış da yok. Kölelerin önceden gelen varlıklarının tamamı efendi üzerine geçiriliyor ve bu çalışmayan efendinin bir teminatı oluyor. Efendi kendi keyfine göre bir gün geldiğinde bunu köleye verip vermeme otoritesine sahip, köleler asla ve asla kendilerine ait bir varlık bulunduramıyorlar.

Efendi eğlenmek için kölelerin herhangi birini tercih edebilir, köleleri birbiri ile istediği gibi etkileştirebilir ve istediği anda istediğini dövebilir veya becerebilir.

Kafes kapılarında kilit bulunmuyor, ancak efendinin takdirine göre kafeslerdeki prangalar kullanılabiliyor.

Bu yaşam şekli de aslında bir ahır veya çiftlik türü bir yaşam modeli. Bir anlamda hayvanlaştırılmış (kafes, çıplaklık ve ekonomik unsurları ile ayrılıyor) harem hayatına da benziyor. Neden mümkün olmadığının nedenleri sosyal nedenler ağırlıklı olarak kölelerin kişisel hayatlarından tamamen soyutlanmaları gerekmesi.

11 Ekim 2018 Perşembe

Yasak Hayaller ve Sınırlar II - Bağımlı Bir Hayat

Bir insanın "günlük" yaşamından vazgeçmesi, ancak bunu benim için yapması. Bu fikir beni cezbediyor. Benzerlik açısından hemen bir "aman, günlük hayattan vazgeçme, hayattan değil" deme ihtiyacı duyuyorum. Bu bir anlamda "7/24 power exchange" denilen ilişki tarzına benzemekle birlikte benim zihnimdeki biraz daha farklı, 7/24 kadar iletişimsel değil.

Köle evden yalnız başına hiç çıkmaz, hiç bir süs eşyası bile takmadan, tamamen ve sürekli çıplak olarak efendisinin evinde "bulunur". Efendisi işine gider gelir, alışverişi yapar, o ise hep evdedir, kimse ile irtibatı yoktur. Efendisinin izin verdiği ve seçtiği birkaç kitabı okuyabilir ve birkaç filmi seyredebilir evde. Mutfakta sudan başka bir şey bulunmaz ve efendisinin kendisi için buzdolabına bıraktıklarından başka, kölesinin şişmanladığını düşündüğünde bazen bırakmaz da. Efendisinden başka kimse onun bu evde bulunduğunu bilmez. Kitap lambası ve televizyonun ışığı dışında ışıkları açamaz. Küçük bir mum kullanabilir karanlık olan tuvalete vb. gitmesi gerektiğinde.

Akşamları efendisi geldiğinde onu karanlık odada bekliyor olur, o odada bir kafesi vardır ve efendisinin geleceği saate yakın oraya girer, sesini çıkartmadan kafesinde oturur. Efendi gelip yemeğini verir, eğer canı istiyorsa istediği gibi sınırsızca kullanır. Bütün gün sonrasında bu kullanım ne kadar sert olsa da kısa veya uzun demeden bundan doyumsuz bir zevk alır. Efendisi ile konuşmaz, sadece sorusu olursa cevaplar.

Bazen efendisi haftalarca akşamları kafesinde tutar (gündüz rutinleri hariç), yanına uğramaz bile.

Derdini kapıya yapıştırdığı boş post-it'ler ile anlatır. Dört renk post-it vardır evde bolca.  Bazen iki üç gün yemeğini vermeyi unutur, kendisi hastalanıp efendisine yük olmasın diye bunu anlatmak için efendisi gelmeden kırmızı ama boş post-it kağıtlardan yapıştırır kapıya. Adet görmeye yakın sarı pos-it kağıt yapıştırır ve bitince çıkartır. Adet süresinde şort ve hijyen aracı kullanmaya izni vardır. Efendisine teşekkür için yeşil post-it yapıştırır kapıya. Efendisinden cinsellik istediği zamanlar ise mavi post-it yapıştırılıdır kapıya. Bu isteğinin efendi için bir önemi yoktur ama efendi ne kadar memnun edilebileceğini bilmek için bu pos-it'i ister. Mavi post-it aynı zamanda evde "içme suyu bitti" ile eş anlamlıdır bundan dolayı, yani anlamı "susadım"dır. Eğer gerçekten susamışsa efendi ağzına boşalarak bu kuruluğunu acil olarak geçirebilir de, çünkü çeşme suyu içmek yasaktır.

Buzdolabında kendisine bırakılmış yemeğin daima yarısını yemeyi öğrenmiştir, böylece efendisi yemek vermeyi unutursa tamamen aç kalmamış olur. Çatal ve bıçak kullanamaz, katı şeyleri elleri ile yer, sıvı şeyleri ağzını içine sokarak içer ancak kendini daima temiz tutar.

Evde her yerde kamera vardır ancak efendi dışarıdan hiç bakmamıştır bile kameralar ilk kurulduğu zaman hariç olmak üzere. Efendi arkadaşlarını getirdiğinde onu arkadaşlarına ikram edebilir cinsel malzeme olarak, o durumda görevi efendisinin arkadaşını tam olarak mutlu edebilmektir.

Bu, bazı detayları atlarsak bir pet, bir evcil hayvan yaşamı ki, evcil hayvanların bile daha çok özgürlükleri olduğu söylenebilir. Bu yaşam, bu hali ile köpekten çok bir kedinin yaşamın
a benziyor. Ancak kedi aç kalırsa çare arayabilir, buradaki kahramanımız onu da yapamaz. Efendisi kaza geçirip ölürse o da evde açlıktan ve yalnızlıktan ölür, tıpkı bakıma muhtaç bir bebek gibi. Bu açıdan tamamen ideal bir bağımlı hayattan bahsediyorum.

Bu amacı tam yerine getirmede de bir film hatırlıyorum, Boxing Helena, en azından ev hapsi konusunda benzerlik taşıyor, kadının uzuvlarını kesip tamamen bağımlı bırakma fikri ise beni hayallerimde bile oldukça insaflı olduğumu söylüyor bana.

Bunun sınırlayıcı çok yönü var, aklı olan insan açısından çok örnek vermeye bile gerek yok. Öncelikle bu şekilde yaşamak bir insanı çıldırtır, ruh hastası haline getirir. Kimse diğer insanlardan bu kadar kopuk da değildir, ya çevresi vardır, ebeveyn, akraba vesaire, pratik olarak böyle bir kişi yoktur. Herkesin hayatını sürdürdüğü ve geçmişten yaptığı bir yatırım düzeni vardır. Dolayısıyla bu fazla ideal bir fantezi. Belki bir süre olabilir ama o olasılık o kadar düşük ki kişinin bu şekilde bir hayatına ayırabilecek zamanının ve özgürlüğünün olması gereklidir.

Özetle, hiç kimse özgürlüğünü bir tek kişiye bırakacak kadar özgür değildir.

9 Ekim 2018 Salı

Yasak Hayaller ve Sınırlar I - Giriş

Bazı fanteziler vardır sadece zihinde yarı tabu bir hayal olmaya mahkum olurlar. Mutlaka bir nedeni vardır. Aşamayacağınız bir nedeni. Bu sınır duruma bağlı olarak bizzat kendiniz ve psikolojik yapınız da olabilir, toplumsal, vicdani veya insani nedenler de olabilir.

Çoğu kişi bunları sadece "toplumsal kurallar" boyutuyla düşünebilir. Bence bununla sınırlı olması çok doğal gelmiyor, zira sadece ve sadece "toplumsal kural" veya "günah" gibi başlıklar ve ilişkili bilinç altında yer etmiş halleri ile insan sınırlanıyorsa o insandan korkmak, korkmak da yetmez, oradan bir an önce kaçmak lazımdır, çünkü bu nedenlere dayanıyor olması bir "bilinç altına itilme", "başka şekilde ortaya çıkma" silsilesi yaratır ve bazen kendisinden daha zararlı ancak toplumsal veya dinsel yasakların dışında kalan yönlere de götürebilir. Kimisi BDSM'yi de dahil edebilir, ama söylemek lazım ki sınırları çerçevesinde yapıldığı sürece BDSM gerçekten en az cinsellik kadar masumdur. Sadece biraz daha sıra dışıdır.

Kişi yaşamak istediklerini yaşar, yaşamak isteyip yaşayamadıklarını hayal eder, yaşamak istemediklerinden kaçar. "Yaşamak isteyip yaşayamadıkları" bölgesi oldukça gridir (Bu grinin o aptal 50 tonlu gri ile ilgisi yoktur, yazarı tesadüfen bir süre benim yolumdan yürümüştür sadece). Kişinin bundaki cesareti genel hayat konusundaki cesareti ile benzerlik gösterir. Ancak kişiden kişiye bu gri bölgenin bazı yerleri artık aydınlanmıştır ve kişi bunu bir ölçüde içselleştirmiş, beyazlaştırmıştır.

Bazıları için "memesinin bağlanması", "tanımadığı bir kişinin içine girmesi" gibi şeyler bile çok uyarıcı fantezi olsa bile, fikren mücadele edilmesi zor olabilir, zihinden uzaklaştırılmak için efor harcanıyor olabilir, bunları açıklayarak deşifre ettiğinde başına gelecek olan bilinmezden korkuyordur. Belki bunları konuşmak veya aklının köşesinden geçirmek bile korkutuyordur. Dahası, tecrübe ile sabit, böyle bir tecrübeyi yaşadıktan hemen sonra yatağa uzanmış, kıçının ve memesinin acısına rağmen keyifli ve meraklı şekilde sorular sormanın zevkini gözlerde görmek mümkün.

Diğer birileri için bunlar normal, yaşanmış ve hatta sıradanlaşmış olmakla birlikte yine söylenmeyen ama fantezisi sınırlanmaya çalışılan konular olabilir, bilinçli veya bilinç dışı. Başkaları için tabu olan şeyleri çoktan aşmış olması kişinin kendi tabuları olamayacağı anlamına gelmeyecektir. Bunları birilerinin okuması okuyan için bazen "aslında istediğinin asla bu olmadığı" kanısına da götürebilir ve muhtemelen yarıda keser, bazen de yaşayamadığı o şey için elini cinsel bölgesinde gezdirip alternatif bir lezzet için hayal gücüne teslim edebilir tabusunu.

Bunlar nelerdir? Kendimi beyaz fare yerine koyarak (labirentte peyniri bulamama riskini alarak) bir kaç konu çıkarabilirim.

Bunların bazıları tek cümle ile ifade edilebilir ancak detaylı olanlarını bir yazı dizisi olarak blogda yayınlamayı düşünüyorum, hepsini burada tüketmeden. Bir dominant/sadist erkeğin bakış açısından olacaktır ancak potansiyel bir partneri de ilgilendirecek detaylar her zaman var, BDSM en az iki kişi tarafından yaşanmazsa zaten hayalden ibarettir.

Bunlardan biri kölelerimin bedeninde hayat boyu taşıyacağı bilinçli bir iz bırakmaktır. Bir yara bereden bahsetmiyorum, bilinçli bir imza. Ancak bunu yapmamayı tercih ediyor olmamın nedeni kölemin sosyal durumu. Bunu bir "ömür" ile ilgili karar olarak görmek, fikirlerin değişebileceğine ilişkin saygı bu konuda benim sınırımı çiziyor, kaldı ki bu sınır benim bir sınırım, çünkü açıkçası kendi bedenimde böyle sosyal göstergeli bir iz bir istemediğim için "dövme" bile yaptırmak benim için tabudur. Ancak bunu böyle düşünmeyen çok kişi olduğu çok açık, bu "dövme yapılmış olmasından tamamen nefret etmek" anlamına gelmediğini belirtmeliyim, kendi bedenimi düşünüp empati yapıyorum sadece.

25 Eylül 2018 Salı

Adsıza İsim Aranıyor

Bloguma en çok yazan kişi Adsız diye biri. Ama bir karakteri var ki değişken mi değişken, sanki yirmi ayrı kişiliği var. Bazen reklam yapmak isteyen bir dom, bazen gay oluyor telefonunu veriyor, bazen de çok istekli, bütün blogumu devirmiş ve azgınlaşmış bir genç kadın.

Bazen öyle bir hali var ki, ya bir yakalasam onu Şarkıcı Tarkan'ın yaptığından beter edeceğim. Neydi o uzun süre oldu, yakalarsam muck muck. Ama benim öpüşmeyi pek sevmediğimi bütün kölelerim bilir. Bunun yerine, önüme yatırıp çıplak bedenini sıka sıka kızarana morarana kadar yoğurmak yani vıck vıck acaba güzel olur muydu?

Hayal gücünüz size ait, kendiniz için çalıştırın bakalım...


23 Eylül 2018 Pazar

Kölenizden Sıkılırsanız Ne Yaparsınız?

Öncelikle bir köle sevgili veya eşten çok farklıdır. Ondan sıkılabilirsiniz ama sıkılmanız onu terk etmeniz anlamına gelmez.

Sıkıldığınızda yapabileceğiniz şeyler yine ona zevk veren şeyler olabilir. Bunların bir kısmı birlikte yaşıyorsanız yapabileceğiniz şeyler, bazısı ise uzaktan da yapılabilir. Ancak bunların yapılıyor olması ondan sıkıldığınız anlamına asla gelmemeli, bunları normalde de yapabilirsiniz.

Eğer gerçekten köleniz ise sizin sıkılmanız durumunda bile sizew hizmet etmek isteyecektir.

Bu yazıma koyduğum resmi kölem Yeliz'e seçtirttim. İlk resimler daha basitti ama gerçekten çok hoşuma gidecek şekilde bir resim bulup kendisini ifade etti.

Sonsuza kadar efendisinin memnuniyetini bekleyip ona hizmet etmek ve bunun karşılığını almak için bekleyen bir köle.

Yeliz'in gerçekten hiç sıradan olmayan bir kölem olduğunu düşünüyorum, ancak bu özellik sadece ona da ait değil.

Kölenizden sıkılırsanız onu kapının önüne koymadan aşağıdakileri yapabilirsiniz.
  • Birilerine köle olarak servis edebilirsiniz.
  • Her akşam köşeye dikip eline bir lamba tutuşturup abajur niyetine kullanabilirsiniz.
  • Eline çamaşır tutturup kuruyana kadar tutmasını isteyebilirsiniz.
  • Siz televizyon seyrederken onun salonun ortasında vajinasını çekiştire çekiştire mastürbasyon yapmasını isteyebilirsiniz, her akşam söylemenize de gerek yok, kural yaparsınız. Yaparken arada bir "sessiz ol, dinlediğimden bir şey anlamıyorum" deyip kumandayı kafasına indirmeniz ona negatif etki yapmayacaktır.
  • Başka bir köle için onu yem ve yardımcı yapabilirsiniz kendinize. O köle ile her türlü eğlenceyi yaparken o yokmuş gibi davranabilirsiniz.
  • Onu tam anlamı ile ekonomik sömürü aracınız olarak kullanabilirsiniz.
  • Tamamen çıplak şekilde tuvalete kapatıp ışığı da söndürürsünüz, orada hayatına devam eder, onu unutursunuz, sadece siz tuvalete girdiğinizde pipinizi yalatarak temizletirsiniz (arada bir yemek ve suyunu götürmeyi unutmayın, arada da becerin, o da bir canlı).
  • Gece yatarken yastığınız yerine onu çıplak olarak yatay yatırırsınız baş hizanıza. Göğüsleri veya karnı en güzel yerleridir kafayı dayamak için. Yüzüstü yatırırsanız poposu biraz sağa sola kaysanız da uygun olabilir. 
  • Bütün bunların yanında onu kapının önüne koymanız, daha sonra tekrar kullanmak üzere almanız bile bir zevk olabilir köleniz için.


Bunları yaptıktan bir süre sonra ondan aslında çok da sıkılmamış olduğunuzu fark edeceğinize eminim.

Yeter ki köleniz sizden sıkılmasın, orası çok daha önemli. Karar oradadır.

1 Eylül 2018 Cumartesi

İlk Tanışmalar'da Tatlı Bir Başlangıç

Geçmişte emniyet, güven konusundan sıkça bahsettim, bugünkü konum bu değil, ilk buluşmanın psikolojik yönü.

Sadece ilk buluşma için de değil, aynı zamanda her buluşmada yine yeniden başlayacak bir psikolojik silsile bu işin tadını veren konulardan biri.

Öncelikle şu tecrübe ile sabit ki, bir ilişki BDSM olarak başlarsa ancak BDSM olarak devam edebilir, "ay! ucundan accık başlayalım, ay! önce bir kahve içseydik", bunlar bütün zorlamalara rağmen bir türlü yolunda gitmiyor. Efendi, efendi midir? Evet, o zaman efendi olarak başlar ve köle daima rolünü bilir. Uzunca bir süredir bunun istisnalarını denediğim buluşmalar hep ümitsiz, belki de saçma bir buluşma haline geldi.

Ben bunu geçmişte, "başka türlü başlarsa D/s ilişkiye tekrar toparlamak zor oluyor" olarak formüle ediyordum ama artık toparlamanın dahi mümkün olmadığını düşünüyorum. Nedenini gerçekten bilmiyorum, bu konuda bir tahlili yapmak benim için bile çok zor.

BDSM'nin bir ön sevişmesi varsa o da kesinlikle sert emirler, belki de direkt cinsel giriş çıkıştır. Bundan sonra bir yeni başlangıç denemesi olacaksa kesinlikle ve kesinlikle kahve içerek veya arabada felsefi konuşmalar yaparak olmayacak, hele D/s ilişki dışı bir romantizm vb. geleneksel vaniyalar, onlar da hiç olmayacak.

Özellikle sevgili kölem Yeliz'den aldığım bir bilgi bu konuda benim fikrimi açtı diyebilirim. Normal bir cinseliğin onu "yeterince" ıslatmaması, bu ilk defa ondan duyduğum bir şey de olmamasına rağmen uyanışım bu oldu, teşekkür ediyorum kendisine.

Budan sonra ilk buluşmada ellerinden veya ayaklarından bağlanmaya, tasma takmaya, en azından içine girilip çıkılmaya hazır olmayanlar ile bir işim olmayacaktır.

Yani en tatlı başlangıç, D/s bir başlangıçtır, alternatifi yoktur.
.


4 Ağustos 2018 Cumartesi

Uzun Metrajlı

Bu başlık film endüstrisinden gelen bir terim olmasından ve burada konumuzun BDSM olmasından dolayı favori uzun metrajlı BDSM filmleri listeleyeceğim şeklinde anlaşılabilir. Bunu da yaparım elbet ama buradaki metraj reel bir BDSM randevusunun metrajı. Ne kadar sürer genellikle? Bana en çok sorulan sorulardan biri de bu oldu.

"Öyle kesin bir süre falan verilemez" denir genellikle ama ben buna tezat gayet net bir cevap vereceğim. En azından benim yönetimimdeki bir randevuların pratik süresi 4-5 saattir.

Bu sürede neler olur neler biter, neden daha kısa değil, neden daha uzun değil? Gerçekte teoriyi seven çok pratiğe kaçmayan biriyim ama bunların cevapları da dolambaçlı anlatılacak birer sır değil.

Öncelikle neden daha uzun değil?

Öncelikle BDSM yorucu bir iştir. Bu hem köle için hem de efendi için geçerli bir konu. Kölenin ilgi alanına göre göreceği muamele can acıtıcı ve tahriş edilmekten hoşlanan bir köle için olduğu kadar emirleri yerine getirmekten hoşlanan bir köle için de bedensel efor gerektirir. Bu eforun bir bölümü de cinselliktir ve bu efendi için yorucu bir süreçtir. Özellikle BDSM sırasında olan cinsellik öyle gir çık boşal bitmez. Defalarca, hazırlıksız bir şekilde başlatılmış, bilerek yarım bırakılmış girişlerden oluşur. Belki her ilişkide böyle olmayabilir ama benim sevdiğim, olmazsa olmazım böyle işte, kölelerim de sever, olmazsa alışır bu aktiviteye şıpır şıpır ter içinde kalsalar da. Bu bazen anal ilişkileri de içerdiğinden daha yorucu hale gelir.

Bu süre içinde psikolojik doyum genellikle cinsellik ile aynı biçimde sağlanır. Psikolojik rahatlama sonrasında Taraflar birbirine biraz daha farklı ve daha medenileşmiş :-) bir paydada bakarlar. Paylaşılan tek şey cinsellik değildir, nerede görülmüş öyle 4-5 saat sürekli cinsel lezzet paylaşımı?

BDSM bu süreci süsleyerek uzun sürmesini daha fazlasının paylaşımını mümkün hale getirir.

Neden kısa değil?

BDSM genellikle bir seremoni ile başlar. Bu giriş tarafların birbirine ısınmasını ve güven hissinin oluşmasını sağlar. Özellikle kölelerin ilk tecrübelerinde genellikle kölenin bir endişesi "ya komik gelir de gülme tutarsa"  veya "korkar da ağlarsam" şeklinde olabiliyor. Her ikisini kontrol etmek de mümkün, o nedenle "efendi" deniliyor, konu "efendice" hallediliyor, kölenin zevk almayacağı bir ilişki efendi için de bir eziyet durumuna gelir. Bazen kendi kendime bu süreyi gereğinden fazla uzattığımı da düşünürüm. Birbirine alışmak kadar çıplaklığa alışmak da bir süre alır. Normal ilişkilerin önemli bir bölümü yatakta örtü altına bile olabilecekken BDSM ilişkisinde çıplaklık, kendini saklamama bir mecburiyettir. Hiç kimse mükemmel değil, bundan dolayı çoğu kişi (aslında öyle olmasa bile) çirkin olduğunu düşündüğü yerlerini gizlemeye çalışır. BDSM ilişkisinde kontrol efendide olduğundan kölenin efendi tarafından tayin edilen bu konumuna alışması için zaman ve dikkat gereklidir.

Bazı yemekler vardır uzun sürede tüketilmesi durumunda lezzet alınır, lop lop diye yutulmaz, beklene beklene yenilir. Bu da biraz böyle, tadını çıkarta çıkarta olur, köle içinse genellikle gelecek aşamayı merak söz konusudur. Kaldı ki bu merak ve bekleyiş kişisel olarak benim uygulamaktan çok zevk aldığım bir oyundur. Dizginlerin elimde olduğunu kölenin kabullenmesi ve durumunu mental olarak değerlendirecek bir zamana kavuşmuş olur, bu düşünme bazen çok ani bir aksiyonumla kesilse bile, işte o zaman faaliyet zamanı gelmiş, bu aşamada ne olacağı aşağı yukarı belli olmuştur.

Bu kadar oyunun çok da kısa sürmeyeceğini tahmin edersiniz.

Bu başlığa devam etmeyi düşünüyorum, uygun bir zamanda... Beklemek nedir tadına bakın bir
şimdilik :-)



30 Temmuz 2018 Pazartesi

Tensel Temas

BDSM'nin zihinsel uyarım modelinin yanında tensel temasın ne kadar "gamechanger" yani düzen değiştiren olduğunu bilmemek için sanırım bu tür bir ilişkiyi hiç yaşamamış olmak gerekir.

Bunun bir basamak teşkil ettiğini aslında daima geçici olmuş olan bakire kölelerimden öğrendim diyebilirim, her zaman güzel oldular ama hiç bir zaman gerçekliğe cesaret edemediler.  Bu nedenle Sabri Yılmaz olarak bakire ile oyun oynama aşamasını katlayıp bir köşeye koydum. Artık çok net diyebiliyorum ki "bakireyseniz hiç gelmeyin".

Öncelikli amacım hiç bir zaman cinsel birleşme olmadı, ancak cinsel özgürlüğün getirdiği rahatlığı hiç bir zaman inkar edebileceğimi söyleyemem. Örneğin eğer kölemi soyup duvara yasladıysam ve kalçalarında vajinasında erkekliğimi hissettirebiliyorsam en son isteyeceğim şey kölemin bir "acaba" düşüncesine girmesidir. Bütün olayı bok edeceğine emin olabilirsiniz.

Göğüslerinin hunharca sıkılmasından ve acımasından onun da bir zevk alacağını sanmıyorum, hep zihninde "doğru kişiye mi bekaretimi teslim ediyorum?" endişesi taşıyacaksa beni hiç bir zaman gerçek bir efendi yerine koymamış olacağını çok iyi biliyorum. Hiç bir zaman ciyyak ciyak zevkten inleyemeyecektir.

Tensel temas ve cinsel birleşebilirlik konusu BDSM'de bir engel olmaya teşkil edecektir. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki bir erkek ilki olmak isterken kendisinin ilki olmasını istemez. Daha da kötüsü bun zihninde o kadar büyütmüştür ki, muhtemelen daha becereceği çok kadın olmasına rağmen tek kadını olmasını ister.

Saçmalıkların diyarına hoş geldiniz.
.




12 Haziran 2018 Salı

Sultanlar, Gözdeler ve Cariyeler

Osmanlı hayranlığı mı başladı demeyin lütfen... Şu aptal bilmemne yüzyıl gibi TV dizilerinden  de etkilenmem. Ancak saygı duymak lazım ki Mozart'a bile ilham kaynağı olmuş bir haremi var şu son yıllarını tükenmekle geçiren Osmanlı'nın. Soyunun devamı için, çok temel bir güdü.

Seçmece dölleri ve yumurtaları kullanan Mendel'e bile taş çıkaran bir nesil sistemini küçümsemek çok iddialı olurdu.

Her ne kadar trafikte arkası tuğralı Doblo'lar ile ilgim yok. O sahibinin zavallı anlamsız bir özlemi. Arabasının arkasına yapıştıranlar aslında orada "ben padişahın pipisini tutarım" yazdığının farkında bile değiller. Farkında olsalar bile tutacaklardır da.

Dağıtmayayım konuyu; terimleri çok eşli Osmanlı sarayından almanın ötesinde fazla bir ilintim yok bu konuyla.Burada bir kıdem sistemi ile tanımlamayı özellikle yıllardır benim kölem olmuş sevgili dişilerime bir borç, yeni gelenlere ise teşvik olarak biliyorum.

Cariyeler, en acemiler. Ya her dediğimi abartılı olarak uygulamaya eğilimliler ya da halen ne yaşadıklarının farkında bile değiller, bazen de ikisi aynı anda. Henüz fiili bir buluşma görmemiş olmaları onları gözdelerden farklı hale getirir. Anlaşıldığı üzere eğer yeterince sabırlı olup da fiili buluşma yaşamış olsalar birden bir olgunluk eşiğini dev bir adım olarak atlayacaklar. Cariyelerden sadece bir kısmı bu realite eşiğini aşabilir. Doğal seleksiyon, eğer benimle uyum konusunda güçlük çekiyorlarsa bu aşamada ayrılma o kadar da kötü değil aslında.

Gözdeler, yaşlarından bağımsız olarak BDSM konusunda az buçuk tecrübeyi edinip eşgüdümü yakalayabildiklerimiz. Eğer sadece cinsellik veya "Grinin 51. tonu" türü fantezi gibi bir beklentiye sahiplerse bir süre içinde Gözde durumundan çıkıp Götte durumuna getirir. Bu aşama en uzun aşamalardan biridir. Bu aşamada ilişki biterse genelde ebediyyen bitecektir. Genelde diyorum, çünkü fikirdaş bir arkadaşlık içinde yazışmaya devam ettiklerimiz de oluyor, ancak o kadar seyreliyor ki çoğunlukla varlığımızı bilebilecek kadar veya karşılıklı başımız sıkışınca araşmak gibi bir hale geliyor.

ve evet... Sultanlar... Onlar yıllarımızı birlikte zaman zaman yoğun, zaman zaman ayrı, ama her zaman anlayabilecek kadar öğrenmiş durumda olanlardır. Açıkça ifade edebilirim ki sadece iki Sultanım var, Yeliz ve Pissy. Bu erdeme başka gelebilen olmadı. Pencereyi aç ve atla desem yapabileceğini hissettirecek kadar güven veren ve böyle bir şeyi asla demeyeceğimi çok iyi bilecek kadar bana güvenen, acı verse de istediklerimi eksiksiz yapabilen ama bu acıdan da bir çeşit aitlik hazzı alabilen.

1 Haziran 2018 Cuma

Tatil Dönüşü

BDSM'ye verdiğim tatili sevgili kölem Pissy ile noktaladık geçen haftalarda, ufak tefek yeni şeyler dışında standart bir buluşma sayılabilirdi. Ancak arayı çok açmışız ki hafif bir unutulmuşluk hissettim biraz.

Bu süreler biraz köleliğin ne olduğu, cinsellik arayışı, hayranlık ve kölelik arasındaki çizgileri tekrar düşündüğüm bir dönem oldu. Özel olarak bir kişi için değil, aslında genel bir sorgulama oldu bu kendime. Açıkçası her okuyanın kendini kahramanı zannedeceği bir şey bu, şiir gibi... Herkes kendine göre doldurur içini...

Kölenin Kendisi ile Sınavı

Sanal olarak devam ettiğiniz bir kölenizi sizinle iletişim kurmaya mecbur edip sizin en küçük bir mesaj veya iletişimde bulunmamanız nasıl bir deneyimdir? Teknik olarak bu iletim oluyor tabi, iletişim değil.

Bu bir çeşit iletişimsel izolasyon, tek yönlü geçirgenlik. Ne kadar sürecektir? Efendi'nin keyfi gelip de isteyene kadar...

Acaba bu ne derece tek yönlü bir iletişimdir? Bazen tek bir cümle, o cümlenin beklenmesi hatta bir türlü çıkmaması bile bir iletişim kanalı oluşturabilir. İletişim bilimlerinde "iletişim kurmamak mümkün değildir" anlamında "it is not possible to not communicate" olarak ifade edilen durumun ortaya çıkma şekillerinden biridir. Bu biraz da reklamcıların, "reklamın iyisi kötüsü olmaz" ile benzer bir durum.

Diyelim günlük hayatta birine küstünüz ve konuşmuyorsunuz, eğer aynı ortamı paylaşmanız gerekiyorsa ki bir süre iletişim kurduğunuzda bazı ortamlar ortak olmaya başlar, onunla karşılaştığınızda kafanızı çevirirsiniz veya dikkate almamak için bir çaba sarf edersiniz ve genellikle de o bunu fark edecek, muhtemelen aynısını yapıyor olacaktır. İyi mi? Değil, ama iletişim mi? Evet, bayağı bayağı bir iletişim, hata sözlü iletişime göre etkileri açısından çok güçlü de bir iletişim. Tabi bu taşıyıcı olan ortak ortam biterse iletişim, taşıyıcısı (ortam) yok edilmiş olunacağından gerçekten biter, tabi yokluk veya bir beklenti nedeni ile zihinde yer yapmışsa taşıyıcı olmaksızın da devam edebilir.

Tipik tek yönlü bir iletişim bir kişinin sürekli konuşması diğerinin dinlemesi olarak daha çok bilinir, dinleyenin dinlediğine ilişkin bir belirti yok ise konuşan sadece konuşmuştur. Konuşanın dinlememesi durumu daha yavan bir durum ama dinleyip dinlemediğinin ve ne kadar etkisi olduğunun bilinmemesi daha karmaşık bir model.

Bunu Pissy ile denemeye karar verdim, kendisine tabi ki küsmedim, kendisi blogumu da okuyabilir, okur da, yasak değil ama benden benim keyfim gelinceye kadar benden kişisel bir mesaj alamayacak. Kendisinin iletişim ve kendini sunma görevlerini ise daha fazla arttırdım. Bu süre içinde adeta ses gelmeyen bir telsize konuşmak gibi beklenti ile bunları yapacak. Bunu yaparken bir amacım onu aşağılamış olmak. Bir efendiye özel sunumlar yapıyorsunuz ve o sizinle ilgilenmiyor, evde köşede unutulmuş bir vazo gibisiniz.

Bunda ne kadar acımasız olabilirim? Birkaç gün? Birkaç hafta? Aylar? Onun bu durumdan sıkılabileceğini iyi biliyorum, tecrübe ile sabit, ama itiraf etmeliyim ki sadist tarafım da bu işten hoş bir zevk almamı sağlıyor.

28 Mart 2018 Çarşamba

Umumi D/s Tatili

Bu ara işlerden güçlerden bunaldım. Mecburi ve can sıkıntısı olan durumlar dışında kölelerim kendine emanet. Süresiz bir süre boyunca.

15 Mart 2018 Perşembe

Finansal Kölelik



Fiili veya uzaktan beden ve ruhla oynama sanatının ruhsal tarafa yakın olan bu biçimini bunca yıldır ilk defa tecrübe ediyorum.

Kimseyle para ilişkisi kadar pis bir ilişkiye girmek istememekten mi? İşin muhasebesinin ipini ucunu kaçırma korkusundan mıdır bilmiyorum bu çekingenlik. Belki de bu işlere parayı karıştırmak veya bana "paranı vereceksin" demek çok anormal geldiği için de olabilir, belki de bundan hoşlanacak bir köleye veya kölenin buna uygun bir ruh haline denk gelmediğim için...

Güven ilişkisi için belirli bir miktarı hesabıma gönder, geri gönder yapmıştık zamanında bir kölemle, ama bu o değil.

Eski kölelerimden biri ile başladık bir ekonomik kölelik modeline. Onun çevresi ile durumunun buna kısmen olsa da uygun olması bunu uygulanabilir yaptı, D/s konusuna kendisini tamamen adadığını düşündüğüm bir dönemde sadece kaptırıp gittiğimiz bir sözlü fantezi yazışmasında geçti bu fantezi.

Ama sonra... Cinsel basınç (libido yükselmesi) altında hissettiği şeylerin bu basınç geçtikten sonra da hissedilmeye devam edildiği sohbetini yaparken bu konu tekrar açıldı. Bu tür modeller sadece efendinin başının altından çıkmıyor aslında, süsleye süsleye öyle cazip hale getirdi ki kendisi benim sadece teknik kısımlarının kurallarını oluşturmam yetti.

Finansal kölelik modeli uygulanan bir şey ancak gerçekleşme şekli kişiden kişiye değişiyor, kendisini bu türde efendi olarak tanımlayan bazı efendiler kölenin daha ilişki başlangıcı itibarı ile transferlerini talep ediyorlar ve bu miktarlar köleye göre kaldırılabilir ama (tek köleden ibaret olmadıkları için) toplamda yüksek miktarlar edebiliyor.

Çoğunlukla kadın efendi ve erkek köle ilişkisi bu şekilde kurulduğu durum sözkonusu ve bilinen "femdom" ifadesinin çağrışımı ile finansal dominans "findom" olarak tanımlıyorlar. Geçimlerini bu yolla sağladıklarını belirtenler de var. Erkek efendi olanlar kendilerini direkt olarak "Cash Master" olarak nitelendiriyorlar.

Tabi, bütün bunlar bu sürece başladıktan sonra detaylı girdiğim konular oldu. Geçmişteki yazılarımdan anlaşılıyordur. Belirli bir tanım, tür veya teknik yapıya ait olmayı asla sevmedim. "Bu iş böyle yapılıyormuş" diye ansiklopedik bilgi toplamaya asla çalışmadım. Ansiklopedik bilgi bir iki şeye yarar: "beceremediği ilginç gelen şeylere olan merakı gidermeye" ve "başkalarına ne kadar çok bildiğini kanıtlamaya çalışmaya". Burada bir sürecin risklerini araştırmayı bilmeyi ayırıyorum tabi. "Şu güzelmiş deneyelim" dediğim tabi oldu ama "kitabı buymuş, böyle yapalım hadi" hiç demedim. Çeşitli alanlarda bu tartışma vardır ama bu açıdan bu işin bir sanat olduğu görüşündeyim daha çok, bilgi değil. Görüşüm o dur ki; yapmak ve yaşamak, bilmekten daha önemlidir, az bilgi yaratıcılığı destekler, çok bilgi yaratıcılığı köstekler.

Peki biz nasıl yaptık bu finansal kölelik işini?

Öncelikle kölem çok yüksek veya düşük olmasa da maaşı olan ve geçindirme yükümlülükleri nispeten düşük olan biri. Bu konunun önemli olduğunu düşünüyorum, eğer böyle olmasaydı bu işi düzene koymak gerçekten çok zor olurdu.

Maaşını aldığında mecburi rutin ödemelerini (sigorta,kredi kartı, rutin birikim gibi) bana bildirerek kendisi yapıyor. Kalanı bana veriyor, bunu ilk denemede banka üzerinden denedik ama açıkçası sonradan özellikle maaş gibi bir meblağın transferinde böyle bir D/s oyuna maliyeyi de ortak etmek pek istemedik. Efendinin köleye fatura kesmesi falan gibi şeyleri gündeme getirecek komik bir konu olurdu bu...

Haftalık olarak kendisine hayatını devam ettireceği kadar nakit olarak bir harçlık veriyorum. İhtiyat olarak da bir nakit tutmasına izin veriyorum ama mecbur olmadıkça harcamamak koşulu ile. Çünkü bu nakitten harcarsa bu ceza olarak sonraki aya yansıyor ve rutin birikim hakkından düşülüyor.

Bu konuda en zor kararlar kredi kartı konusunda oldu. Bunun için haftalık bir limit tanımladık. Limit dahilinde harcama yapabiliyor, aşarsa yine ertesi dönemin biriktirme hakkından düşülüyor. Zorluk bunun muhasebesini detaylandırmakta oldu, çünkü provizyon var, taksit var, iş biraz karışık bu konuda. Çok şükür ki taksit konusu gündeme gelmedi, onu halen kurgulamış değilim.

Kölem kredi kartı ekstresi ve banka hesap durumunu ben istediğim zaman derhal bana raporluyor (teknik olarak bunlara benim online erişmem banka güvenliği nedeniyle zor).

Bazı toplu ve mecburi alışveriş ve ödemelerin yine izne tabi olduğunu ancak bu sistemin dışında tutulduğunu söylememe sanırım gerek bulunmuyor.

Burada bu modelde çok önemli bir kaç konu var.

- Bana gelenin aylık olması, benden verilenin haftalık olması ve nakit ve kredi kartı harcamalarının sonraki haftaya hiç bir şekilde devredilememesi. Bu çok önemli çünkü biriktirme ve karar verme özgürlüğünü ortadan kaldırıyor. Kendisine ait bir şey olmaması hissini tıpkı bir kölenin etrafına çizilen bir çemberden çıkma yasağında olduğu gibi sağlıyor. Bir merkezin var ve orada durmak zorundasın, bu çember köle iradesi ile genişleyemez. Bu konuyu "kölenin izin verilen birikimi" konusu ile karıştırmamak gerekiyor, o uzun vadeli hayat boyu bir birikim ve köle o birikimi zaten kolay bozulamaz bir hesapta tuttuğundan, harcama hakkını zaten kendi sınırlandırmış durumda. Yapacağı bu birikim gerçek bir cezaya konu oluyor. Bir anlamda dev ekonomik sistemin köleliğini de bu birikim ile yapıyor.

- Özellikle maaş teslim edilmesi konusu ve anı köle için en uyarıcı şeylerden birini oluşturuyor. Tasmasını götürüp efendisinin eline vermek gibi. Teslim ettiği sanki ekonomik bağımlılığı değil de bedeni ve ruhu.

- Teslim edilenlerin ve geri dönenlerin hesabını yapmak efendinin işi. Ancak yine uyarıcı olan ve gerçek teslimiyeti sınayan konu, efendinin bu ödenenleri asla geriye vermeyeceğinin peşin kabul edilmiş olması. Efendini vicdanı belki sadistliğinin ve hükmünün önüne geçer iade edebilir ama ne bir taahhüdü var efendinin ne de bunun için sorumluluğu.

- Harçlığın ne olduğunu ihtiyaçlara ve kölenin kendisine itaatine göre efendi belirliyor. İtaatsizlik veya efendiyi hoşnut edememe durumunda tıpkı bir tasma gibi çekiştirilebilecek ucu efendide bulunan bir sınır.

- Prensipleri açısından bakıldığında köle günlük hayatında da kendisini sınırlandırıyor ama daha da önemlisi, köle günlük hayatında maaşının karşılığı olan mevcut işini efendisine itaat olarak yapıyor. Günlük hayatında da efendisinin bir kölesi işi aracılığı ile. Bu ekonomik kölelik bilinen anlamda BDSM köleliği kavramından pek farkı bulunmuyor.

Bunları yapabilmek için sanırım iki şey gerekiyor ve o olduğu için yapabiliyoruz; kölenin zor durumda kalmayacağına dair efendiye duyacağı güven ve geriye verilmeyeceğini bilerek verebilecek kadar adanmışlık, çünkü köle burada parasını emanet etmiyor, o para zaten verildiği anda gitti, burada emanet ettiği bizzat kendi ruhiyatı ve devamlılığı.

Açıkça söylemeliyim ki bu şekilde bir ilişki özellikle kölemi adeta çıldırtmış durumda, günde herhangi bir anda ekonomik bir ilişkide ıslanabiliyor. Benim içinse kendime bir BDSM ilişkisindeki şekilde sınırlamamın, dur dememin gerekmeyeceği onun maddeleşmiş hali, çünkü asla onda kalıcı bir yara bırakmak istemem (kendi siparişi yoksa), ancak bu oyun onun etindensütünden yararlanmak gibi bir olanak yaratıyor ve bu da bence oldukça zevkli.








3 Şubat 2018 Cumartesi

Subspace Nedir?

Subspace, teknik bir terim olarak düşünüldüğünde alt-uzay gibi bir anlama sahip olmasına rağmen BDSM'de benim ilgisiz bulduğum bir anlama geliyor.

BDSM'de kölenin his durumunu kaybetmesi ile acı duyması gerektiği halde, sağlığını tehlikeye sokabilecek ölçüde acı verildiğinde bunu (yeterince) hissetmemesi, tepki vermemesi olarak biliniyor.

Bunun nedeni bedeni acıdan koruyucu olan hormonlar ile düşünsel isteğin birleşmesi, sanki lokal anestezi altındaymış gibi hissizleşmesi.

Kötü yanı da kölesinin bedenini ve davranışlarını dinleyen bir efendiyi köleye karşı sağırlaştırması. Efendi sağduyu (mantık) niteliklerine tamamen haiz değilse, sadece kölesini dinliyorsa gerçekten çok ciddi problemlere yol açabilir.

Bunu geçtiğimi ay yeni sayılabilecek sevgili kölem Sinem ile yaşadık. Hafif BDSM ısınma, ön sevişme sonrası gözler kapalı ve eller ensesinde bağlı olarak yatak hapsindeyken vajinasından bolca uyarılmış, içine birkaç tur girilip çıkılmış, göğüsleri vakum ile hassaslaştırılmış durumdaydı Sinem. Rastgele giriş çıkışlarım arasında yeni bir şeyler bekliyordu.

Beklediği şey ise çok geçmeden geldi. Gözleri bağlıyken bir meme başını sıkıştıran mandal canını acıttı. Bunu yapmamı beklemediğinden mi yoksa gerçekten çok acıttığından mı bilmiyorum, hemen gevşettim. Birkaç derin nefes aldıktan sonra tekrarlandı mandal. Bu sefer dudaklarını ısırmış bekliyordu. Kısa bir süre içinde ikinci meme başında diğer mandalı hissetti. Derin bir nefeste dudaklarına bir öpücük kondurma mecburiyeti hissettiğimi söylemeliyim.

İlk dakikada canın acısını dudak ısırması ve yüzünün şeklinden anladığım Sinem'e kendini kasmasından dolayı zorlaşan giriş çıkışlarım ilk sertliğini kaybetmeye başladı. Bir süre sonra artık mandal yokmuş gibi hissetmeye başladı. İnadına ikişer mandal daha koyup elimle de mandalları çekiştirerek, sonra da yüz üstü yatırıp ittire kaktıra devam ettim girip çıkmaya, iyice gevşemişti ama her türlü eziyet vermesi gereken mandalları umursamıyordu bile.

Randevu sonrası çıkarken benim meme başlarıma yapıştı birden ve sıktı, "nasılmış bakalım?!" diyerek. Ben halen düşünüyorum, çaresizlikten mi kendini bırakmıştı, gerçekten mi hissetmiyordu yoksa başka bir şey mi? diyerek.

Meme başlarım iki gün acıdı bir sıkmayla, bir kölem bunu tekrarlamaya çalışırsa artık sanırım ceza olarak mandalla yetinmem...