31 Ekim 2014 Cuma

Eylül'ün Sesi

"Kasım'a geldik, ne eylülü?" diyecekler olacaktır. Bende "aylardan değil, sub'lardan Eylül" diyeceğim. Daha önce başka bir isim vermiş olduğum (Melis), yıllar sonra bana tekrar döndüğünde bir önceki yazımda adı geçen karadeliğimin çekim alanına tekrar girip kaldığımız yerden ileri devam ettiğimiz sevgili köleciğim Eylül.

Eylül'ün benim en'lerim arasında dikkat çekici özellikleri olduğunu söyleyebilirim. Öncelikle şu ana kadar fiziği, bakımlılığı ve cehresi ile adeta manken denebilecek kadar "hoş" bir kadın. Aynı zamanda kölelik konusunda oldukça azimli ve bence kolay da dolduruşa geliyor (bu benim için iyi tabi). Kölelerimi kendi içinde birbiri ile yarıştırmak istemiyorum, hepsinin kendine göre çok sevdiğim özellikleri bulunuyor. Her birinde yeni şeyler keşfettim ve en sonuncusu da Eylül'de oldu. İznini istedim bu konudan bahsedebilmek için.

İlk olarak çook önceleri benim için göndermiş olduğu (ve blogumda da bahsetmiş olduğum) videosunu seyrederken fark etmiştim, artık o video yok, onun isteği üzerine diğerleri ile birlikte sildim, ancak yapmış olduğu eylem nedeniyle canı acıdığında sesli olarak yorum yaptığını fark etmiştim, bir şekilde yakınmaya benziyordu ama tam da değil, o zamanlar bunun üzerinde durmamıştım hiç.

Geçtiğimiz sürede web cam ile oyun oynadık biraz kendisi ile, ikimizin de webcam'i açık, yazışarak anlaşıyoruz, bu oyun onun sınırlarına yakın şeyleri içeriyordu. Mikrofonu açıktı, ben genelde sessizimdir ama o yalnız olduğu halde pek de sessiz değildi, söylediklerim, istediklerim konusunda kendine göre yorumlar yaptığını fark ettim ve bunları dinlemek için istediğim zaman bilgisayarın sesini açmam yeterli oldu. Bunlar arasında şöyle şeyler de oldu;

Daha önce aramızda geçmiş bir havuç konusu vardı, bir havucun bir nesne olarak vajinal veya anal yoldan girmesi konusunda. Bunun pek istemediği bir şey olduğunu söylemişti önceleri. Web görüşmesinde yine bu konu gündeme geldi, onun tarafından, o anda durdum ve onu biraz zorlamak istedim. Mutfağa gidip havuç getirmesini istedim.

Yerinden kalkarken "uff, nereden de karpuz kabuğu düşürdüm aklına, kendi eşekliğim, hatırlatır mısın sen, çek bakalım cezanı" gibi bir söz söyledi. Şaşırmıştım ama almaya da gitmişti. Mutfağa gönderdiğim andan beri niyetim ona biraz sub'lık stresi yaratıp D/s etkileşimi arttırmaktı, bu nedenle havucu getirdiğinde biraz gerip daha sonra yemesini isteyecektim.

Havuçla geldiğinde eline almasını istediğimde "ne yani ne olacak bununla şimdi, nimet bu" dediğini duydum. "Ye der mi acaba şimdi?" dediğimde planım bozuldu, onu duymamış numarasına yatıp biraz sevindirdim; "Isır, ye onu" dedim, gülümsemesi kayda değerdi :-) Isıra ısıra yedi. Ama tabi başka bir görüşmemizde ısırmasını istemedim o ayrı.

Belirli bir süre karşımda (kamera karşısında) ayakta dikilmesini istediğim bir pozda da söylendiğini, yorum yaptığını işittim, şu anda hatırlamıyorum ama bu da "söylenme, yakınma" türünden bir şeyler olarak geldi bana. Bu sürekli devam etti.

Peki, burada beni açımdan önemli olan nedir?

Burada benim takıldığım bir konu biraz farklı. Genellikle kölelerimle gerçek veya sanal bir iletişim içindeyken onların hoşnut olmama durumlarına karşı dikkatliyimdir ve dediklerini, seslerinin tonunu vb. dikkate alırım. Daha önce can acısı tepkisi veren çok olmuştu ama "kafa sesini" biraz da şikayet eder şekilde hiç duymamıştım.

Kendi kendilerine bulundukları durumdan yakınırlar mı? Yoksa bunu adrenalin ve reaksiyon sesleri arasında mı hissederler bunu bilmezdim.

Eylül "hem ağlarım hem giderim" misali istemiyor olsa bile ben emir verdiğim için koşulsuz olarak yapıyor olma hissini bana verdi. Bu bir yandan "istemiyor" olması yüzünden bende bir suçluluk çekincesi, diğer taraftan da "sike sike yaptırıyor" olma şeklinde garip bir haz verdi. Bu durum aynı zamanda "kendi rızasına ters olan şeyi yapıyorsa sorgulamadan her istediğimi yapar" güveni de sağladı. Kendisinden ne isteyeceğimi bilmiyorum ama şu anda ne istersem bir şekilde yapacağını biliyorum, "sevsin veya sevmesin, yakınsın, homurdansın, bağırsın çağırsın ama yapar" diyebiliyorum. Bu D/s ilişkide nirvana gibi bir şey. Sürekli bu durumda kalıyorsa efendilik hissini arttıran bir durum.

Belirttiğim gibi, kendi rızası dışında kimseye bir şey yaptırmam, ancak dediğim üzere Eylül kendisi için bu tabumu :-) yıktı devirdi. Diğer tarafta monotonluğun ötesine geçip, "bakalım bu kızla daha neler yapabiliriz" diye daha özgürce düşündürtüyor.

Aslında bununla biraz da sadistik yönümü keşfeder gibiyim, "şurada 10 yıldır kızlara yapmadığın kalmamış, daha yeni mi hissediyorsun?" diyecek olanlar olabilir, evet bazı yönlerini yeni keşfediyorum. Mesela sokaktaki kedi köpeğe taş atmaktan haz alan bazı sadistik eğilimleri olanlar var, ben sanırım bundan hiç bir zevk almam, hatta tam tersi bunu yapana sopa atmaktan büyük haz alırım. Karşımdakinin yaptığımdan zevk alması çok önemlidir. Eylül de öyle veya böyle bu durumdan haz alıyor, zorla tutmuyorum, büyülemedim (gerçek anlamında), hipnotize falan da etmedim, ama halen benim kölem, malım ve benim için bir şeyler yapmak istiyor kendi gönlüyle.

Burada benim empatik bir yaklaşımla öğrenmeye çalıştığım konu, maden yakınıp şikayet ediyor, neden yapmaya devam ediyor, bundan dolaylı da olsa bir haz alıyor mu sorusu oldu. Henüz cevaplandıramadım, Eylül'e sordum, gizemli gizemli cevaplar verdi, netleşemedim. Ya nedenini tam olarak o da bilmiyor, ya benim bilmemem anlamamam ona bir haz veriyor, ya da dolaylı olarak bir haz alıyor, üstelik yakınmaktan da haz alıyor. Belki "istemediği şeylerin kendisine emirle yaptırılması" da onun nirvanalarından.

Karadelik

Öncelikle burada bahsi geçen karadeliğin bir zenci kadının cinsel organı olmadığını sanırım ki belirtmemde yarar var. BDSM içerikli bir blogda bir gök cisminin nasıl ilişkilendirildiğini merak edenler olacaktır ama astronomi ile hiç ilgilenmeyenler buradan sonrasını okumayabilir, çünkü konunun BDSM ile tek ilgisi bizzat benim.

Karadelikler özetle şöyle şeylerdir;

Yüksek çekim kuvveti
Karadeliklerin oluşmaları yer çekimi ile ilişkilidir, bu nedenle öncelikle gök cisimlerinin çekimlerinden bahsetmek gerekli. Yıldızların da bir yer çekimi (aslında daha doğru ifade ile kütle çekimi veya gravitasyon) vardır ve bu büyüklükleri ile orantılıdır, yoksa dünya ve gezegenler güneşin etrafında dönüyor olmazdı zaten. Göreceli olarak ağır (yoğun) bir malzemeden oluşan cisimlerin görsel boyutları ne olursa olsun, çekimleri fazladır. Mesela Jüpiter (yıldız olmasa da) Dünya'nın yaklaşık 1300 katı olmasına rağmen hafif malzemeden oluştuğu için yüzeyindeki yer çekimi Dünya'nın sadece 2.5 katıdır. Yani görüntüsünden daha hafiftir. Bunun tersi de olabilirdi, kendisi küçük görünüp büyük bir ağırlığa sahip olabilirdi ki bunun aşırılığı durumunda adı geçen karadelikler oluşuyor.

Kaçan kurtulur
Bazı yıldızların kütleleri yüksektir ve bir süre sonra (nükleer reaksiyonları azaldığında) kendi ağırlıkları nedeniyle kendi içine çökmeye, küçülmeye başlarlar. Bu durum, sürekli bir sıkışma, hacmen küçülme hareketi olarak devam eder ve yıldız içindeki toplam malzeme değişmediği halde sürekli küçülür. Bu cisme karadelik denir. Bu küçülme koskoca yıldızın bir yumurta büyüklüğüne kadar küçülmesi söz konusu olabilir. Bu kadar yoğun ve çok büyük çekim kuvveti olması onun çekim alanına giren etrafındaki her şeyin ona yakalanması anlamına gelir. Işık da çok çok hafif olmasına rağmen bir çeşit maddedir ve bu yer çekiminden nasibini alır, kendi ışığını da kendi içine çeker ve kara, görünmeyen bir cisim olur. Kara mıdır, karadır, delik midir evet deliktir, çünkü ona yaklaşan şeyler içine düşer.

Karadeliğe yaklaşan bir cismin fizik kuralları gereği geriye dönme olasılığı düşer, belirli bir mesafeden sonra, ki buna olay ufku deniyor, geri dönüş imkansızdır.

Bunu niye anlattım?
Kendimle övünmeyi bir utanç konusu sayarım, burada da benzetmeyi sıkıla sıkıla yapıyorum. Efendi de olsam narsizimden ve megalomaniden uzağımdır. Ancak şu da var ki; ara vererek benden zamanında uzaklaşmış üç farklı kölemin de geriye dönüşü şu sıralar bir çekim kuvveti gururu oluşturdu bende (bu mu yani? demeden devam edin). Ben de okurlarımla paylaşmak, sevgili kölelerime bana verdikleri değer nedeniyle teşekkür etmek istedim. Belirtmek isterim ki üç sayısı benim için çok az bir sayı değildir, öyle her gün birileri ile düşüp kalkan jigolo veya ayran gönüllü değilim pek, sayı vermeyeceğim ama toplamda bir elin parmaklarını geçmez önceki partnerlerim, en azından şu ana kadar öyle (umarım bunu söylemekle kimsenin gözünden düşmüyorumdur).

Belirli bir sınırı geçebildiğimiz (sanırım ki olay ufku) bazı kişilerle ilişkimiz öyle veya böyle devam etti. Hatta orada burada D/s ilişkilerinde sürtüp yıllar sonra geriye dönmek şeklinde de oldu. Birinde ilk provakasyonun benden geldiğini itiraf etmeliyim tabi :-).

Bir araya gelişin bir süre sonra tekrar kopmuşluğu da oldu ama bu olumlu diyaloglarla, ex-partnerimin kendi başına başarısızlığı durumunda "geri dönüş bileti cebinde" olarak oldu.

Çok fazla kişiyle çok kolay anlaşabildiğimi iddia edemem, özellikle efendi veya switch (Hem efendi hem köle) kişilerle başlayan yazışmalar, 25 yaş altındakilerle olan yazışmalarım her iki tarafı da bir süre sonra "bayar". Niye bilmiyorum ama bu hep böyle oldu, tabi bu "kendi kendini gerçekleştiren kehanet" türü bir şey de olabilir, belki şartlanıyorum, belki de ortak paydalar veya uygulama alanları yetmiyor. Olumsuz olarak gerilerek ayrıldığım olmadı mı? evet oldu, bunlar için gerçekten üzgünüm, suç bende de olabilir onda da bunu aramıyorum ancak bu ilişkilerin belirli bir eşiği geçmemiş olması beni avutabiliyor.

Demem o dur ki, bir defa çekim alanıma giren bir sub belirli bir sınırı geçebildikten sonra (ki bu muhtemelen güven ve teslimiyet sınırıdır) orada kalabiliyor veya geriye dönebiliyorsa öyle veya böyle bir çekim alanım vardır, görünenimden daha büyük bir öze sahip oldğum, güvenilir ve sub için tatmin edici olduğum hakkında olumlu bir geribesleme olarak görüyorum.

Bu ara kimseyi korkutmayayım, burada karadelik gibi dönüşü imkansız olma durumu sadece basit bir benzetme. Ne kimseyi hipnotize ediyorum ne de zorluyorum. Ancak görünen o ki devam etme isteği oluşturabiliyorum. Bundan da mutluyum.